HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 73 :
“Nuh
Tufanı”
Selam
sevgideğerler
Selam
Hanifcandaşlar
Germen
sagaları Dünya tarihinde oldukça yeni sayılırsa da, aslında TUFAN öncesine
dayanan köklü bir geçmişin uzantısıdır, kalıntısıdır.
Eğer
Tevrat ve yan kitaplarını inceleme olanağınız olduysa özellikle "Nuh
Tufanı" ile ilgili bölümde şu ipuçları bulunmaktadır.
1.
Noah (Nuh) HİÇBİR İNSAN BENZERLİĞİNDE DEĞİLDİ. (YYy geni)
Ne oğullarından
biri Nuh'a benziyordu ne de Magami kavminden biri Nuh'un görünüşüne
benzemiyordu. O sadece Enuh (İdris) benzerliğindeydi. (Ayrıca piyasada
bulunan Hz. İdris'in kitabı çalışmasında da bu destekleri bulacaksınız.)
2.
Tufan öncesi hayvanlardan seçilmiş birer çift ve Nuh'a itaat eden Magami
Kavmi ve ............. Kuzeyden de TUZ RENKLİ SAÇLARI VE SEDEF renkli tenli
bir çift insanı gemisine aldı. Onlar da hiç bir ırk benzerliğinde değillerdi.
Gözleri deniz mavisiydi..... Onlar deniz araçlarını yapan ve yüzdüren tek
ırk idi. Kendilerine Garman derlerdi.... Onların dini de Vedd ve Suvağa tanrılardı.
Onlar (o çift) putlarını terk etmişlerdi. Ülkelerine velah kendilerine
velah'lı derlerdi.
Bu
ifadelerden anlaşılıyor ki, (Sıcak iklimde BUZ bilmeyen, fakat TUZ diyerek
onların kuzeyli Albino ırkından bir mümin çift olduğunu, bunların Dünya’da,
NUH'un gemisi (ki planı Gökseldir) dışında yegane denizci kültürüne ve
KAPTANLIK bilgisine sahip olduğunu ve KUZEYDE yaşadıklarını anlıyoruz.
Mavi göz'ün o güne kadar görülmediği de vurgulanmış. Oysa Nuh öncesi ırklar
pek çeşitli ve mutant idiler (üç kollu, 8 parmaklı vb.) Mutlaka açık renk
gözlü türler de olmalıdır. Onlar
ülkelerine Velah (Walhalla mı? emin değilim) kendilerine Garman (Ğılman mı???)
diyorlarmış. Vedda ve suvağa dini (Vidd,Suva acaba Edda Saga mı???) putlarına
tapıyorlarmış ama sonradan NUH'a bir şekilde uymuşlar ve tanımadan iman
etmişler. Hatta kaptanlık yapmak üzere, tıpkı birer çift hayvanın gemiye
binmesi gibi- bir inisiyatif ile Nuh'un müminlerine katılmışlar.
(Diyebiliriz.)
Tufan
sonrası bu ırkın çoğalarak yeniden Jedi (Cudi/Cedd ATA dağından) KUZEYE
tufan suları içdenizinin çekilmesini izleyerek ALTAY-Tanrı dağları
doruklarını atlama taşı "Adacıklar" olarak kullanıp gittiklerini
de öğreniyoruz.
Daha
sonra aynı yoldan kuzeye öteki ırklar yeni göçler tertipleyerek bunları
hegemonyası altında köle diye çalıştırmayı düşünürler. Belki de
Ergenekon diyebileceğimiz bir tutsaklık döneminden sonra bu ırk kuzeyden batıya
ve doğuya iki kola ayrılır. (Germenistik davranışlarda bu çatallaşma hep
vardır. Örneğin yakın tarihte Gotlar, Ostrogot ve Vizigot olarak ikiye ayrılmışlardır.
Ondan önce Germen ve Teuton ikili ayrımı var. Teutonlar (Tört ongur=4üncü
oğullar) baskın dominant olmadığından Kuzeybatıdan silinirler ve yerlerini
Germenler ve Teutonca'nın yerini alan Ari dil (Şimdiki germen dilleri) baskın
olur. Teuton'lar ise Ural bölgesinde saf ırk olarak kalırlar (Şimdiki Ural
finleri bunların/teutonların tek kalıntısıdır.)
Öte
yandan NUH SONRASI İLK kuzeye giden ırkların Finliler + Türkler'den ibaret
URALTAY (ural-Altay) ırkı olduğunu biliyoruz. Daha sonra bu ırk aynı göç
yollarından gelen ve Arice konuşan yeni göç dalgasıyla buluşur. Bunlar aslında
Teutonların ana ırkıdır. Fakat resesif olduklarından bu dalgadan çoğu FİNLİ,
etkilenip melezleşme yoluyla da SLAV diyalektini konuşan bir birlik
oluştururlar.
Bundan etkilenmeyenler ise (Şimdiki Finland Suomi/Eston=Estöton) bataklıklara
(Balçık/Baltik) kaçarlar (Su, göl adamı=Suomi şimdiki Finlandiya'nın özgün
ismi) kendilerini korurken, Altay'daki sarışın ikinci dal ise bir kısmı
KAFKASYA'ya kaçarak (Kuman'ları ve Saka'ları/İskit anımsayınız) sarışınlıklarını
korurlar, ama daha sonraki transkafkasya akınlar yüzünden ve resesif özelliklerinden
dolayı dillerini koruyamazlar. Dillerini koruyan ırk Altay doğusuna kaçar ve
Finlilerle TIPATIP aynıdırlar. Ne var ki, zamanla YAMM (Kenan, Nuh'un boğulan
oğlunun, karısı ve çocukları) ırkı yani Mongollar ya da çok heceli konuşan
Çinliler ile bir karışım olur ve dominant olan mongolizm sonucu Moğol ırkı
(Tunguz vb.) olarak ortaya çıkarlar.
Turan
ırkının resesif oluşu tarihte büyük sorun olmuştur. Orijinallerini
kaybetmişlerdir (Finliler dışında). Kaldı ki Finlilerin de ne kadar asimile
olduğunu diğer örneklerinden anlayabiliriz. Türk ırkı bundan da şanssızdır.
Hatta yakın zamanda Macarlar (Üç Finli kabile 7 Türk kabile) matematiksel
olarak Türkleşeceğine MACARlaşmıştır. Tamamı Balkar (Bulgar/Altınordu)
ırkından olan Bulgarların, aralarındaki çok az sayıdaki SLAVLARA asimile
olduğunu görüyoruz. Bugünkü bulgarlar içinde Slav kanı, aslında bir
havuza damlatılmış mavi mürekkep kadar bile yok. Ama Slavlaşmışlardır.
(Kan testleri ya da genetik haritaları tamamen TÜRK kanıdır.) Pekala Turanlılara
ne oldu? Onlar
da maalesef şu bizim eskiden nefretle tanıdığımız RUSLAR. Başta kalan tüm
Slavlar olarak Slavca konuşuyorlar...
Onlar içinden
kendini korumuş Turanlılar da vardı: Hungar(ongurlar) ırkı. Hunlular... Doğudakiler
mongollaşırken, batıdakiler kendilerini korudular. (Attila dönemine kadar)
Hunluların ALTAY bölümünden ise sonradan Köktürk adını almış yeni bir
millet ortaya çıkıyor. (Asıl adları ONGUS=Oğullar, Oğuzlar... Ongur da
Fince OĞUL demek zaten)Bu millet de üçe bölünüyor. Doğu Göktürkleri
fizyolojik olarak Çin-Mongol ırkına asimile olurken, batı Göktürkler de
Kuman+Kıpçak adını alıyorlar. Kimi yerde Oğuzca, kimi yerde Kıpçakça
ana dil oluyor. Örneğin: Kayı boyu Oğuzca konuşurken hemen yanındaki
Karesi beyliği Kıpçakça konuşuyordu. İzmir'deki Çaka beyliğinin de
Kumanca
konuştuğunu biliyoruz. (Onlara eğemen olan Anadolu Selçukluları ise Oğuzca
konuşuyorlardı)
Finlilerin
de böyle bir ayrımı var:
a)
RUN'LAR: Run, Runlan'lar, İngilizcedeki ROOT gibi kök demek. Bu kelimeden türeyen
Skandinav alfabesini ve latince ekiyle RUNİK deyimini anımsayınız. Bu
alfabenin diğer versiyonu taaaaa Göktürk alfabesidir.)
b)
RUS'lar: Rus: Aslı Ruslan(ki halen bu ismi çocuklarına verirler)
Ruslan
UYOU, İKİNCİL demek. Ya da köle demek (Skandinav:Kölelelerin kurtuluş ülkesi
demek, Slave/Almanca Sklawe köle demek)
Tam 43
ÇUD (Ruslan ve Runlan kabilelerinin ortak adı) kabileleri, köleliğin rövanşı
olmak üzere sadece 6 (şimdi slav dediğimiz) kabileyi eline geçirir. Sonuç
ise dramatik: Tümü resesif olduklarından, 43/6 oranında tersine SLAVCAYA
yenilirler iken TURAN IRKI olarak fiziklerini korurlar...
Acıdır
ama, Ruslar TURAN (URALTAY) ırkıdır, sadece Bulgarlar gibi (Kuzeyden Macar
ovasına inen üç Fin kabilesi, 7 Türk kabilesini asimile etmiştir örneği
gibi) dillerini yitirmişlerdir. Bugün İvan ve Nataşa maalesef TURAN ırkının
ta kendisidir. Benim kökenim Norsemann/Norsk da TURANLIDIR, ama Teutonca yerine
Germence konuşmaktayız.
Her
nedense ARİ dilleri, içine girdikleri tüm dilleri asimile etmiş ve kendi önplana
çıkmıştır. Sadece BİR TEK KUŞAK sonra Kurtbars (Kurt+pars) HAN, adını
KUBRATZ (Slavca) olarak değiştirmiştir. Selçuklu,
Farsça'ya asimile olmuş, ama durumu Karahanlı kurtarmış ve Türkmenler Farsça
değil, Türkçe'yi korumuşlardır. Resulullah'ı
rüyasında görerek Müslüman olan ve Abdülkerim adını alan Saltuk Buğra
Han eğer emir olunduğu gibi TÜRKÇE anadil yerine ARAPÇA'yı kabul etseydi,
bugün ve ŞİMDİ BİZLER ARAPÇA konuşacaktık. Türkçe ise Yenisey,
Selenga, Orkhun dolaylarında birer kitabe olarak kalacaktı. Karahanlı'nın gözden
kaçan önemi şu: Karahanlı'lar BUGÜN MÜSLÜMAN OLAN TÜM TÜRKLERİN
(Kazar, Kırgız, Özbek, Sincan-Türkeli vb.) TAMAMININ TÜRKÇE'Yİ ANA DİL
OLARAK korumasına ve konuşmasına etken olan TAMPONUN ta kendisidir.O rüya doğru
ise, RESULULLAH TÜRKÇEYİ korumuştur. (Selçuklu Keykubat ve Keyhüsrevleri
gibi Farsça'ya asimile olmamıştır). Elbette
YESEVİ'nin erenlerinin TÜRKÇE konuşmaları EMRİNİ de hiç unutmayalım.
Edda
Sagaları aslında Fin Sagalarının devamıdır. Daha sonra iyice
Germenleşerek
(Germanistic characteristic) ta Trubadur'lara, Yuvarlak Masa şövalyelerine
kadar uzayagelmişlerdir.
Bunları
yazmamın nedeni, efsanelere/myth'lere hem TÜMDEN GELİMLİ, hem de TÜMEVARIMLI
bakılmalı ve
de KUR'AN'IN TÜM BİLGİLERİ İÇİNDE SAKLADIĞINI UNUTMAMALIYIZ hatırlatmasıydı.
Atlantis
>>> Nuh Tufanı olunca tüm batık kıtalar da bunun söylenceleridir
gibi...
Son
olarak tufan nasıl oluştu?
Jüpiter'in
Yafes (Nuh'un oğlunun adı/Japeth olarak geçer) bölgesinde bir anafor biçiminde
göz vardır. Matematiksel büyüklük ve kimyasal yapı (Velikovsky bunu kanıtlar)
olarak tıpatıp AYNI olan VENÜS gezegeni, bir denge-novası olarak Jüpiter'den
kopar ve Jüpiter'in dönme yönüne göre "Dış gezegenlere" doğru
değil, iç gezegenlere doğru fırlar. (Tietz- Baade sayısına göre Merkür
ile Dünya arasına oturmak zorundadır.) Jüpiter ile Mars arasındaki bir
gezegeni (Astreoid kuşağı) parçalar ve Mars'da izler bırakır (Kanallar) ve
Dünya'ya yönelir.
O sırada
NUH'a bilinen emir gelir. Bir
gemi yap! Bu yakın geçiş sırasındaki kozmik catışmalar ve gelgitler
sonucu, tüm Dünya’da denizler yükselir, Himalaya'ların dorukları bile ADA
mensebesinde kalır. "Gökyüzü suyunu tut, yeryüzü suyunu yut"
emri gelene kadar, tüm Dünya bir okyanus gezegeni olur.
Ve en
önemlisi, Dünya’nın DİMDİK (90 açı derecesi) olan ekseni 23 derece
kadar eğilir (Mevsimler oluşması)
Bunu
nereden biliyoruz? Çünkü
VENÜS tersine dönen tek gezegen. (Güneş sistemi düzlemi ve plakasında tüm
gezegenler aynı yönde dönerler -Venüs dışında-).
Venüs
çapı VERİ olduğunda, Jüpiter'in kendi çevresinde dönme hızımızı bildiğimizde
ve NOVA'nın sürecini astronomik olarak hesapladığımızda, Venüs'ün şimdiki
yerine oturması demek, impulsmoment cinsinden, Dünya’nın aksından 1/16
oranında (360 derecenin 16 kesiri >>> yaklaşık >>> 22,5
yerine 23 derece) eğim gösteriyor. Küçük fazlalık ise Dünya’nın
kutuplardan basık olması nedeniyle oluşmak zorunda. (Velikovsky'nin “Çarpışan
Dünyalar” (Worlds in Collision) adlı kitabında bu sırlar var. Immanuel
Velikovsky karşı bağ(lantın)ın yani Zero-N'in bir zaman gezmenidir.
Dolayısıyla
KUTUPLAR yer değiştirdi ve bir çok yerde iklim değişti. Bugün
Antarktika'da eski dev adamların ve bazı dinozorların kalıntıları (ki özkızım
bunun tanığıdır) var... Ve
Bugün Yakut ülkesi TROPİK bir Mammut cennetiydi. Sibirya tropik idi. Çad gölü
ise BUGÜNKÜ Antarktika'nın yerindeydi.
Madagaskar
ve bunun parçası olan Dekkan yarımadasıyla Güney Amerika
tamamen
Afrika'yla bitişikti... Tufan
evrensel çapta olmuş ve SEÇİLMİŞ (Yapay seleksiyon) canlılara bir ilahi
transatlantik ile ırkın devamını sağlamıştır.
Rabbi Zıdni
İlmi.
(Agenda)
19 Şubat 2003