HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 49 :

Selam ve selam sevgideğer

“A’raf Suresi 172. Ayet”
 
A'raf 172: Ve iz ehaze rabbüke mim beniii Âdeme min zuhurihim zürriyetehüm ve eşhedühüm alâ enfüsihim elesti bi rabbiküm kalû belâ şehidna en tekulü yevmel kıyameti inna künna an haza ğafilin.

Bunun meallerdeki sıradan tercümesi şöyle: "Bir de Rabb’in Ademoğullarından bellerindeki zürriyetlerini alıpta onları kendi nefslerine şahit tutarak, "Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?" dediği vakit "Evet Rabb’imizsin, şahidiz" dediler. Bunu Kıyamet günü "Bizim haberimiz yoktu" demeyesiniz diye yapmıştık”.

Bunun arkasındaki ayet de çok vurucu:

A’raf 173: Yahut, "Atalarımızdan böyle gördük, şirke düştük. Biz onlardan sonra gelen nesil idik. Şimdi o batıl yolu tutan atalarımız yüzünden bizi helak mı edeceksin" dememeniz için (Kalu Bela Sözü aldık)”.

Hanifcandaşım, Kalu Bela olayını biliyorsun, onu uzun uzadıya yazmayacağım. Ama ayetlerin başka yorumlarını sunacağım. İlk ayette, "Benim haberim yoktu ALLAH'tan" demememiz için nefsimiz şahit tutulmuş...

İkinci ayette de "Biz atalarımızdan böyle gördük" demeye sığınmamak ve mukallit olmamamız için iki ayet açıklanmış. Örneğin, CUMA'yı tatil bilmek, 4 aylık haram ayları terk edip, sadece kurban bayramında hacca gitmek, orucu yarım saat kadar önce açmak, ÜÇ vakit farz yerine 5 FARZ diyerek dinden çıkmak, Kur'an'da olmayan şeriat ile, örneğin zina yapanları taşlayarak öldürmek, içki içmeye haram demek ve benzeri Allah'ın haram etmediklerini keyfi haram etmek ve benzeri Allah'ın farz etmediklerini kendi kendimize farz etmek... Daha sayamayacağım Kur'an'a karşı olan fakat mezheb gereği kabul edilen 1129 maddeyi ATALARINDAN aynen alanlar için afet var! Mezhebim var demek bile afettir ve ebedi Cehennem’dir (Ali İmran 102'den itibaren
okuyunuz) ve bunlar ata dinidir ve dinden çıkıştır.

Birinci ayette:

"Bir de Rabb’in Ademoğullarından bellerindeki zürriyetlerini alıpta onları kendi nefslerine şahit tutarak, "Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?" dediği vakit "Evet Rabb’imizsin, şahidiz" dediler. Bunu Kıyamet günü "Bizim haberimiz yoktu" demeyesiniz diye yapmıştık".

Aslında çoğu UYDURULMUŞ.

Orada şu anlatılıyor: Tüm ruhlar yaratılıp, ta ketegorize edildiğinde (Melekler, cinler, Yecüc-Mecüc, Deccal, insan, hayvan, bitki, mikroorganizma vb.) İNSAN KATEGORİSİNDE yani soyadı ADEM olan bizlerin ruhları da orada toplantıya alındı. Bizden önce melekler NEFSLERİ olmadığı için zaten sürekli Kalu Belayı bilirler.

Daha sonraki toplantıda cinlere de Allah NEFS'lerini anlattı, Misak aldı. Sıra insanlara gelince: Bu klasmandan yani insan sınıfından Adem'den son insana kadar, hatta klonlanmış, hybrid olmuş herkesin birer RUHU vardı. Sadece bedenlenmemişlerdi. "Eşhedühüm alâ enfüsihim”, buradaki ENFUS yani sübje, özneldir (Tersi AFAK=Obje, nesnel her ikisi de çoğuldur. Tekilleri nefs ve ufuk).

Ruhların ZAMANI yoktur. Ama beden ile arada aracı olan, ara beden olan, enerji beden olan NEFS zamana tabiidir. O ışıktan hızlı sistemde zaman tersine akar. Ruh ve nefs tek bedene üfürüldüklerinde, Ruh yine zamandan muaftır. Fakat nefsin zamanı bu kez tersine döner. Yani Allah'a verdiği sözü UNUTUR ta ki ölünce HATIRLAR. Çünkü "Geldiği elestiküm... Kalu Bela"ya dönmüş ve BIRAKTIĞI YERDEN HERŞEYİ HATIRLAMIŞTIR. (Eyvah!)

Ayette “bellerinden alınan” diye bir şey yok (aslında meni yazılıydı). Kadın ve erkek bu işi birer tek DNA ile birleştirip anne-baba olurlar. Kaldı ki, Jana, Hawking, Geller, Messing, Einstein, Tesla, Kozirev, Gurdjieff ve bir kısım Heiberg'ler BELDEN ve Rahimden değil, tam tersine kadının göğüs kafesinden inerek doğdular ve onlar babaları tarafından AŞILANMADI (Ancak gelecekteki babaları tarafından aşılanmışlardı zaten).

Zürriyet, jenerasyon, kuşaklar boyu demek. Fakat kelimenin aslı ZERRE (Kürre'nin tersi. Tekvir'deki Kuvviret'deki gibi kıvrılmak içerir) KIVRIMSIZDIR... Kıvrımsız düz olan tasnif ise MUTLAKA LEVHİ MAHFUZ'un kapsamındadır. (Levhi mahfuz EN BÜYÜK KIVRIMSIZDIR). Yani Zürriyet demek, EZELDEN LEVHİ MAHFUZDA yer alan demek. Bunun anlamı şu: Adem'in sadece kıvrımlarına (Küresel formasyonuna BEDEN olarak tabiyiz. Fakat ruh olarak ADEM ile hiç bir ilgimiz yoktur). Tezrir, Zerriat vb. gibi yapay türetmeleri vardır.

Bir de daha önceden sizlere "Fatiha"yı örnekseyerek, yukarıdan aşağıya BAŞKA bir Kur'an tefsiri vermiştim. Aynısını burada yapalım. (Tabii kısa keseceğim)

Örneğin: Ayetin girişi: "Ve iz ehaze rabbüke mim beniii Âdeme min zuhurihim"

“Veizeh”=Ve açıkladık, izah ettik... gibi.
”Hazera”=Hazırladık
”Zerab”=Zerrelere serap yaptık
”Azerab”= Cinlerin AKILSIZ'ı (Bakın Cin Suresi’nde "İçimizdeki AKILSIZ)
”Bukemim”= Cinlerden alınan söz
(NUN=NOKTA gibi) MİM=TÜNEL, DAMAR, KORDON İÇİ ALEM
”Mimbe” (MB okunuşu)=Tünelin içinden dışına (Cifirde harfleri sonra anlatırım)
”Mimben”=Mabeyin (Mabeyinbaşı meleklerin şahitliği)
”Ni-y-ade”= Nida etmek, seslenmek
”Memin”=Sağ sözü (Bela demek)

 

Yorumsuz yazdım sadece...
Bunları yazmak için ÇOK ERKEN!

İşte böyle bir şeyler. Bana Kur'an'ı okuttuğun için yerin Sabıkun olsun. SEN=BİZLER. Amin.

Hoşkal-dostkal.

 

17 Mayıs 2002