HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI
- 47 :
Selam ve selam sevgideğer
“Yalan”
Ben bir melamiyim, bana yüklenen her kusuru kendimde VAR sayarım ve onları düzeltmeye
çalışırım.
"Yalancılığım" hakkında da haklısınız. Yalan söylüyorum.
Saydam, beyaz, gri, çok ender olarak siyah/kara yalanlarım da oldu.
Yalan, mensubu olduğumuz İbrahim atamızda da vardır. Üç yalanı
Kur’an'da yazılıdır. Ama Allah'ın dostu olmuş yegâne/biricik kişidir.
Kur'an yalan söylememizi de MECBUR olundukça emreder (Domuz etinin mutlak açlık
halinde yiyebileceğimizi söylediği gibi).
Örneğin: Düşman eline düştünüz. Müslüman olanlar katlediliyor. Siz
"Dininizin Müslümanlık olmadığına ilişkin YALAN söyleyebilirsiniz".
Çünkü Allah o SAVAŞTA sizden ölmenizi istemiyor. Domuz eti yiyerek yaşamanızı
istediği gibi, yaşamanızı istiyor. Yaşarsanız savaşa devam edersiniz. Göreviniz
ise SAVAŞA DEVAM...
İki küskünü barıştırmak için YALAN söyleyiniz. Tut ki karı-koca
olsunlar ve ayrı yaşasınlar... Siz de ortak/müşterek dostlarısınız. Sakın
belli etmeyin yalan söylediğinizi, "Gösteriş için Kur'an'a uymak için
yaptığınızı belli edercesine, vurgularcasına...".
Mesela ben ne diyorum (siyah yalan bunlar): İki tarafa
da "Aslında eşin seni çok özlediğini, senden başkasına ısınmasının
mümkün olmadığını, ölene kadar bekâr kalmaya azmettiğini" söylüyorum.
İki taraf da KATALİZANT/katalizör olan bana "Hayır asla" derler
ki, bu ÇOK aşırı normaldir. Gözlerinde bir tereddüt/duraksama görürsem,
bunu KULLANIRIM. Böylece inatlaşmalarında %10 bir kazanç sağlarım. İkinci
kez giderim ve biraz da amatörce psikoanaliz bildiğimden o
"NOKTA"lardan yalan söylemeye başlarım.İnatlaşma katsayısı
biraz daha düşer... Yeni doneler/veriler eşliğinde üçüncü, dördüncü
girişimlerimi yaparım.Önşartlar birbirini törpüler... Azgari/en az müşterekte
buluşurlar. "Eh bir daha deneyelim ama bu son olsun" derler... Onlar
BİRLEŞİNCE SİYAH YALANIM, "ortadan" otomatikman kalkmış olur ve
ben hiç yalan söylememiş olurum.
Tıpkı: Musa birini öldürdü ve katil oldu. Hızır da bir çocuğu öldürdü
ve katil oldu. İkisi de katildi. Fakat "Anne ve baba duasıyla" LEVHİ
MAHFUZ'da "yukarıda" birşeyler değişti. Zaman tersine döndü. Hem
Musa'nın öldürdüğü yaşlı YUŞA, hem Hızır'ın öldürdüğü bebek YUŞA
(Bir insan iki kez öldürülebinir mi?)...
İkisinin yaşının ortalaması 17 oldu. Yuşa, GELECEKTE kendini öldüren
Musa'nın yanına "Asistan" oldu... Ve kendini "Beşikte öldüren"
Hızır ile buluştu.
Yuşa ölmemişti. Musa ve Hızır da katil değillerdi artık... Herşey böyle
paranormal yollardan silinebilir.
Levhi Mahfuz'un BİZE bakan yüzeyinde katil, yalancı, maktul diye gördüğünüz
çok şeyin silindiğini (Daha doğrusu Levh'in Allah'a bakan yüzünde yani
SETTAR denen yüzeyine OSMOS yoluyla geçtiğini, "Görürdük" diyeceğim
ama diyemem. O yüzeyi sadece Allah bilir ve görür. Allah Alem... Orası Ğayb.
Yalanları tanımlayalım. Ben gerçekten yalancıyım... Ve bunu itiraf etmek yürekliliğinde
bulunan belki de tek kişiyim. Keşke yanıma bir kişi daha alabilseydim. Aslında
ben günlük hayatta yalan söyleyen tüm insanlığın
söyleyemediğini söylüyorum: BEN YALANCIYIM!
Ama evrendeki TEK YALANCI olduğunu söyleyen YALANCIYIM ben! Tek yalancı olduğumu
söylemem bile YALAN. Yalancıyım demem bile yalanın daniskası!
Yanıma bir tek kişi daha gelse, YALANCI olduğum anlaşılırdı. Ama
gelinmiyor! Nefsi Emmare kendini "YALANI OLMAYAN TEK" öz olarak kabul
eder. Ben Nefsi emmaremi çiğniyor ve yalan söyledim diyorum. Üstelik Allah
beni affetsin...
Yalan kategorilerini quarklar gibi renk dinamiğiyle belirleriz. Saydam
yalanlara örnek:
"Melekler, Yeryüzünde yeni bir fesat mı yaratacaksın" dediler.
Rabbleri onlara kızmadan saydam yalanı anlattı. Melekler de: "Ya Rabbi,
sana sığınırız, sen bizim bilmediklerimizi bilensin kuşkusuz" diye
GERİ ADIM attılar.
Meleklerin bile yalanı olan bir evrendeyiz. Melekler yalan söyler mi? Evet
bazen! Nasıl mı?
"Meleklerden kim, BEN DE varım (Her nefis gibi yalan söylerim) derse onu
cehennemle cezalandırırız" ayeti uyarınca,
Bazı melekler bu ayetin yazılmasına NEDEN olmuş ve Cehennem’e gitmişlerdir.Yoksa
"insanları, cinleri hiç ilgilendirmeyen" melekler aleminde olup
bitenlerden BİZE NİÇİN BİLGİ VERİLSİN Kİ?
Yalanı sıfırlanmış İki meleğe de "Vahy/ilham görevi verilmiştir (Eğer,
kitap verilecekse yani resul ise VAHY/duyulan fısıltı; eğer NEBİ ise
ilham/fısıldanmayan esin verilir). Bu yalanı sıfırlanmış iki melek kimdi?
Şampiyon:Cibril/Cebrail/Gabriel... İkinci: Mikâil/Michael.
Ve onlardan başka HİÇBİR MELEK Resullere-nebilere vahy/ilham GETİRMEDİ.
DOSDOĞRU kitaplar indirildi ya da esinler verildi (Nuh’un gemisini yapması için
çizim planları gibi).
Saydam yalanlardan bir diğeri de çok ilginçtir ki: "Crystal
Utopia"dır. Cam gibi şeffaf falan da diyebilirsiniz. Hayal kurmak! Ya da
idealize tecrübe yapmak. Düşünsel deneyimler. Fikir jimnastiği vb. Çocuğun
bile yaptığı şey: Hayal kurmak. Hayal aleminde gezinmek. Çizgi filmlerin içine
girmek...
Einstein "İdealize deneyler" ile TEORİK
fiziği oluşturdu. Hem Relativite (Makrokozmos) hem de fotonlar
(Mikrokozmos)TEORİK'tir. Kanıtlanması (Ha/vet'ten kurtulması) onlarca yılları
almıştır. Sci-fi bile yalancılıktır ama SAYDAMDIR.
Camı kalınlaştıralım: Camtaşı gibi olsun. Örneğin sen, yurtsever bir görevlisin
(tut ki MİT ajanı ol) ya da Amerikalısın: CIA için çalışıyorsun ya da
Hanif'sin ve gelecekte Süfyani ordusuna esir düştün vb.) herkesi
sorguluyorlar! Ne diyeceksin yani? "Ben hiç yalan söylemem (MİT, CIA
vb.)ajanı olduğumu kabil ediyorum!". Sonra seni orada kurşuna
dizsinler...
Söyleyeceksin elbette yalanını... Çoğu Boşnak ve Arnavut erkeklerini Sırp
kasapları "Sünnetli mi" diye yokladılar ve öldürdüler. Kurtulan
bir kişi/katliamın şahidi şöyle anlatıyor:
"Ben YAHUDİ olduğumu söyledim" diyor. Hemen telefon ettiler,
komutanları doğruladı: "Evet Yahudiler de sünnet olurlar. Bize İsrail'den
direktif geldi, bir tek Yahudi öldürülürse, Sırbistan başınıza yıkılmak
öte, tarla olur. İsrail'i ve Siyonizmi karşımıza almak istemeyiz. YALAN söylese
bile bu riski göze alamayız. Onu vurmayın!"
Beyaz yalanlara gelince, bu insanın kendisine söylediği yalanlardır.
(Allah'tan) Başkası asla bilmez ve yalan bile sayılmaz. Kendini
aldatabilirsin, NEFS (Özkimlik) senindir ama BAŞKASINI ALDATIRSAN, yani kendi
aldatını, başkasına da çıtlatırsan, iş değişir ve GRİ/KÜL denen
yakan yalan olur.
Ben BİRAZ ÖNCE BİLE yalan söyledim: Gelen birine "Eşim" aracılığıyla
"Hans ağır gribal enfeksiyon geçirdiği için bugün ziyaretçi kabul
edemiyoruz". Eşime de yalan söylettim. Eşimi de yalancı mensebesine
dahil ettim.
Ama,fakat, ancak ve lakin:
Bu satırları yazarken 38 ateşle ve öksürük nöbetleriyle sarsıldığım
DOĞRU. Yani yalanım "YATAKTA YATTIĞIM" idi. Yatakta Notebook'tan bu
satırları yazmaktaydım. Ve günde 300 kişi benimle görüşmek istiyor.
Birer dakikadan 5 saat eder. Eder de bu satırları kim vakit bulup da yazar?
Kim geceleyin şu hasta haliyle 21.30'dan sahura kadar "CHAT/söyleşi"
yapacak? Kim tuvalete gidecek zaman bulacak?
Cumhurbaşkanına randevu verin: Sıra onbeş yıl sonra için geliyor. SSK'ya
acil kalp ameliyatına gidin, 6 ay sonra sizin sıranız geliyor, ölmezseniz eğer.
Gerekli yalanlar vardır. Söylenecektir. Allah cevaz veriyor bunlara...
"Birinin kapısını üç kere çalınız, yanıt yoksa hemen dönün".
O biri içeride ise ve kapıyı açmıyorsa, bir anlamda "BEN EVDE
YOKUM" yalanı söylemiyor mu?
Beyaz yalanlar izinlidir.
Bu sabahın köründe ben kocaman yalan söyledim. Üniversite'deki ikinci sınavların
GÖZETMENİ idim. Otomobil gönderip beni evden almak istediler.
Ağır hastayım, diye vizite kâğıdı istedim ve gitmedim. Aslında
"Yatakta yatacağıma" gidebilirdim. Bilgisayarın başına oturacağıma
gidebilrdim.
Yalan söyledim. Hasta olduğum, hem de ağır hasta olduğum dosdoğru olduğu
halde... 15 gün yatak istirahati aldığım halde... Beyaz yalan bunlar işte...
GRİ yalanlar ise ZANN'dır. ZANN (sanı, sanmak) bir HA/VET'tir Hayır/evet). Eğer
bu DOĞRU çıkar ise EVET ama doğru değil, kişisel bir paranoya ise HAYIR!
Doğru çıkarsa bile yine Kısmi günahtır. Çünkü verilen ÖNCELİKLİ
emir: "İnsanların ayıplarını örtmek"tir.
Ya doğru çıkmazsa? KARAYALAN=İftira olacaktır.
Sırf "SEN" kuşkulanıyorsun diye, yoldan geçen herkesi tutuklatalım
mı?Sırf sen "Şu casus, bu fahişe, homoseksüel ötekisi bakire değil"
diye ZANN ediyorsan, hele bir de polis şefi falan isen, sokaktaki adama
"Casus olmadığını isbat et" mi diyeceğiz. İsnadı, suçu, ithamı
yükleyen SENSİN,
Sen isbat et casus olduğunu!...
Sen öyle buyurdun diye, elin namuslu hanımefendisini zührevi hastalıklar
hastanesine gönderip, fahişelik kontrolü mü yaptıralım? Vesika mı verelim
eline haksız yere! Her gençkızı sen ZANNediyorsun diye bekaret kontrolüne
mi göndersin anası, babası ya da okul müdürü olan o yobaz!!!!
Karayalan "ZANNETMEKTEN" öte İFTİRA'dır.
Başkasını zann altında bırakır, çamur atmış ama İZİNİ bırakmış
olursun. O iz silinemediğinden bana HER çamur atılır ki, KAPKARA olayım! Ve
bir iftira eğer HAYIR olarak geri çevrilirse, bu dünyada o kişi bütün şanssızlıklarını
o iftirasından bilsin. Ve öteki İlahi Adalet Âleminde eğer acıktığında
kendisine verilen yemek, mezarda çürümüş kokudan yanına yaklaşılmayan ve
ğaytadan
onyüzmilyonbin kere daha kötü kokan ZOMBİ eti ise; bil ki o zombi senin zann
denen paranoyanı tatmin etmek için uydurduğun ve iftira attığın o ÖLÜ
KARDEŞİNİN ETİ'dir. Bundan tiksinmez misin?
Yalansız yalın günlere
Hoşça, dostça, hanifçe kalınız, şimdilik...
12
Mayıs 2002
|