HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI
- 37 :
Selam
ve Selam sevgideğer dost.
“İslami
Takvim”
"İslami" takvim diye bir şey sadece yakıştırmadır. Bir takvim sözkonusu
sadece... Maalesef dünyanın en cahil toplumu olan Araplara bir LÜTUF olarak
Kur'an ARAPÇA indirildi.
Araplar, kendilerinden binlerce yıl önce (İnkalar gibi) güneş yılını 365
gün altı saat olarak hesaplamaktan aciz ve bilimde sıfır prim yapan bir
topluluk idi.
Çöllerde yaşadıklarından oraya Romalılar vb. de girememiş ve dolayısıyla
365 günlük takvimi (Gregoryen takvimi gibi) evrensel değerleri götürememişlerdi.
Öte yandan içlerinde var olan kardeşleri Yahudi kabilelerinin takvimini de
kullanmayı denemek istemediler. (Yahudilerin bir tek putu/Tek tanrı sembolü,
360 putu olan Araplar'ı ziyadesiyle sinirlendiriyordu).
Yani Araplar çöl nedeniyle özgür ve dokunulmamış kalmışlardır. O zaman
yapacakları tek şey kalıyordu: Pırıl pırıl çöl gecelerinde AY'ın
hareketlerini ve evrelerini izlemek...
Yeni ay (Hilal başlangıcı), ilk ve son dördün (Hilalin bitimi), yarımay ve
dolunay diye bölmüşlerdi. Her bir evre bir hafta sürüyordu.
Dolayısıyla, dört evre x 7 gün = 28 gün = BİR AY sanılıyordu.
Bu olgu ise bir yılda 12 kez oluyordu (Kendilerine göreceli olarak). O halde
Arap kafasıyla 12 x 28 gün = 336 gün ediyordu. Ve güneş takvimine göre tam
bir ay ya da 29 gün artıyordu.
Öteyandan Ay'ın hareketlerinin tam olarak buna uymadığını ve bir yıllık
tur atıp aynı noktaya gelmesinin 336 gün değil 354 gün olduğunu da gözlem
ile biliyorlardı ki, bu durumda bir yıl 354 gün olmak zorundaydı. Öyle de
kabul edilmişti.
(Bu Kameri/Ay takvimidir ve güneş/şemsi takvimden 11 gün eksiktir. Bu
yüzden Bayramlar, dinsel günler, ramazan vb. heryıl 11 gün ÖNE gelmektedir.
Bir de yine Cahiliye dönemine ait SAAT var ki tam bir fecaat. Bu saat daha
sonra Ezani diye bizde yer etti. Düşünsene, günler kısalırken ya da
tersine uzarken, her gün saatini elin ile bir dakika falan ileri-geri alacaksın!
Bu nasıl bir eziyettir? Ve günümüzde İslam alemi bunu TANRI'nın saati sanıyor,
kullanmayı da SÜNNET diye algılıyor. Pratik olarak bu hiçbir şey ifade
etmediğinden yanında da bizim gibi Vasati denen bir saat yöntemini kullanıyor).
Ay takvimi Kur'an'da sadece üç yerde geçer ki bu da bilimselliği itibariyle
bir fenomendir yani kullanılması gerekmemektedir.
Bu üç yerden:
1. İlki: Ramazan ve DEĞİŞKEN olması gereken HACC'ın dört HARAM AYIDIR.
(28x4=112 gün, ancak 2 günde artık saat olarak fazlasıyla 114 gün HACC
edilebilir. Hacc dört gün değil dört aydır. Fazla bilgi için HARAM AYLAR'ı
Kur'an’dan bulabilirsiniz).
2. İKİNCİSİ , yine yukarıdaki takvime bağlı olarak ve özellikle RAMAZAN
içinde yer alan KADİR SURESİ'dir ve orada bu gecenin 1000 aya bedel olduğu
bildirilmektedir. Ay burada ÖLÇÜ'dür. Andromeda ile komşusu Samanyolu
galaksileri arasındaki uzay genişlemektedir.
Çünkü genişleyen evren sürekli şişen bir balon değildir. Yani merkezden
çapa doğru genişlediğini düşünmeyiniz.
Kendi üzerine DOLANARAK genişleyen bir salyangoz kabuğu gibidir (Artık Balon
örneği terk edilmiştir. Evrenin ilk yaratılmasından sonraki ANİ ŞİŞME
teoremi bu İLK NABIZ ATMASI"dır).
Ve kendi üzerine dolanması da yavaş yavaş değil; İMPUS/PULS ya da nabız
atışı, kalp darbesi gibidir. Yani durur sonra BİRDEN genişler. (Kalbin genişlemesi,
Sadr/Sinenin inşirah olmasını da bir düşünün)
Kalbimiz de öyle değil mi? Bir durur bir ATAR. Uzay/zamanımız genişler (Büyürüz,
yaş alırız.)
Bunu evren denen EVİMİZ için de aynen uygulayınız. Evren zaten yaşayan bir
organizmadır. En büyük canlı varlıktır. (Evren cansız olsaydı, cansız
dediğimiz atomlardan nasıl BİZ CANLILAR çıkardık? Şu bedenimize ve canlılara
bak, hepsi cansız proton-nötron-elektron yumağı atomlar değil mi?)
Evren canlı ve yaşayan bir ORGANİZMA'dır, bir bütündür. Buna KALB
(Sankritçe KLAP ve de Kalıp) benzetmesi yapılmıştır.
Her 354 günde bir kere bu NABIZ ATMASI gerçekleşmektedir ve O gece
"Melekler ve Ruh fecre kadar inerler ki bu inmenin sonucunda "Kendi üzerine
bir salyangoz kabuğu gibi dolanan evrenin BİR NABZI DAHA ATAR.
Bunun miktarı 1000 ay olarak verilmiştir. Hubble sabiti de 83 buçuk yıl
diyor. (1000 ay=83 yıl eder)
Bu şu demektir: Her kadir gecesi "Referans alındığında" evren 83
yıllık bir ani genişlemeye yani NABIZ ATMASIYLA bu kadar bir genişlemeye tanık
olmaktadır. Kadir suresinin 7 anlamından biri de budur ki diğer bir anlamını
da önceden, Kadir gecemizdeki Chat'te vermiştim...
Dolayısıyla bu galaktik olgu bin ay fakat 354 gün üzerinden bir yıl olarak
hesaplanacaktır. Kendiliğinden AY takvimi birimiyle 1000 Ay'a oturtulmuştur.
Ancak bu bizim Kameri/Arap takvimini kullanmamıza bir ilahi NEDEN ve GEREKÇE
değildir. Asıl olan Güneş'in çevresindeki dolanım süremiz olan 365 gün 6
saattir.
Eğer bunu kullanmazsak, işin içinden çıkamayız.
Ben 14 Şubat'ta bir kış gününde Zemherir'in ortasında Far Öer adalarının
tamamen buz tuttuğu bir günde doğdum. Herkes doğum tarihini doğduğu gün
kutlar. Çünkü asıl olan GÜNEŞ takvimi'dir.
Ancak Resulullah'ın DOĞUMU da sizin-benimki gibi 365 gün sonra aynı gün
kutlanacağına, her yıl Ramazan-Bayramlar gibi 11 yıl öne GETİRTİLEREK saçma
sapan bir olay yaratılmış.
Her yıl 11 gün demek, 33 yılda bir yıl ARTMASI demektir. 14 Şubat'ta doğan
ben 33-66 ve 99 yaşında yine 14 Şubat'a rastlıyorum (!)
14 Şubatta doğan ben, bu durumda 16 yaşımda Ağustos sıcağının ortasında
doğuyorum... Böyle mantıksızlık olur mu?
Gelecek yılki vergini 1 Ocak'ta değil de bundan 11 gün önce olan 21 Aralıkta
ödeyeceksin, sonraki yıl ise 10 Aralıkta... Olur mu böyle şey? Devlet
bizden her yıl 11 gün daha fazla vergi almış oluyor. 33 yaşında ise TÜM
kazancını vergi diye vereceksin ve o ARTIK yıl olduğundan, o yıl AÇ yaşayacaksın!
Dolayısıyla bu absürd takvimi sosyal metrik olarak kullanamayız. İlahi ve Sünneti
Muhammed bir yanı da yoktur.
3. AY TAKVİMİ üç ayrı yerde daha geçer:
I. Kehf suresindeki mağaralarında "300 yıl ve 9 fazlasıyla kaldılar..."
demektedir. Bu durumda 300 yıl Güneş takvimi ve 9 yıl fazlası ise AY
takvimi oluyor. Çünkü her 33 yılda BİR ARTIK yıl, 300 yılda DOKUZ yıl
eder.
II. Bir de "AY'a Menziller (Konaklar) tayin ettik" ayeti de Ay için
geçerli bir takvimden ziyade, 7 anlamlarından biri olarak, MENZİL, biliyorsun
erişim mesafesidir (Çünkü kelime kökü NZL=NaZiL, teNeZzüL, NeZLe, NüZuL,
teNZiLat üNZiLe meNZiL vb. dir sırayla anlamları da şunlardır: İndirmek,
birinin seviyesine inmek, burna sümük inmesi, inme(Felç), İndirim (İskonto),
gökten indirilmiş (kadın ismi) ve Menzil Yani merminin bir yere son noktaya
inmesi ve de Erişim mesafesi.... Çoğulu da Menazil)
ÇOĞUL olduğu için bir başka anlam daha çıkıyor= KONAK, KONAKLAMAK...
Konaklama noktaları... (NABIZ da bir durup bir atar onun da menzili vardır.)
Bu ayet birinci anlamda AY'ın MENZİL (Erişim) alanımızda olduğunu, AY'a
mutlaka GİDİLECEĞİNİ ve orada da konaklanacağını yani yerleşileceğini
açıkça göstermektedir. Bir başka anlamı ise Ledünni ilimdir ve Ay'ın Dünya’ya
olan (Gel-git etkileri gibi) etkilerinin CİFİRsel menzilleridir. (Her ayete 7
anlamıyla birlikte bakmamız gerektiğini artık BİLİYORUZ. Ve birkaç anlamı
bir arada vermemi de artık yadırgamıyoruz. Bir Hanifcan'a TEKBOYUT ve atgözlüğüyle
bakmak hiç yakışmadığı gibi, bu tefritin ifratı olan "UYDURMAK,
Fantazi türetmek de yakışmaz ve bize tokat gibi inen "Kur'an bir eğlence,
uydurulacak söz olmadığı" uyarısı için sadece BİLİM yöntemiyle 7
anlamları kurgulanacaktır. Bilimde ve Kur'an'da FANTASTİK-FELSEFE kapısı
hele ki FeyleSOFTA'lık tamamen dışlanmıştır. Sadece Pozitif felsefe bunu
kullanabilir ki- o da bir ayet veya misalini DECODE ettikten sonraki
kurgulanacak olan "Philosophia" dır. Bu işler Erzurumlu Hakkı'nın
çizimlerine ve çözümlerine benzemez. Hele İmam Gazali atmasyonlarının bir
tekine bile benzemez. EĞER o ayette MİSAL verilmişse 14 anlamı vardır. Eğer
Ayette misal kelimesi İKİ KERE geçiyorsa 49 anlamı vardır (Nur-35 gibi).
III. BURUC (Burçlar) suresindeki anlamıyla AY takvimi STATİK ve rutin güneş
takvimi yerine DİNAMİK olarak kullanılması için gereklidir. Bu durumda Güneş'in
hangi burçta olduğunu gösteren Doğum burcumuzdan başka bir de AY'ın hangi
menzilde olduğunu gösteren AY BURCU için kullanılmaktadır. Bu da bir Ledünni
(Hızır'a verilen) bilimdir ve Cifir'in kapsama alanı içindedir.
Burç esas alındığında ise şöyle bir sonuç çıkıyor. Bir yılda Ay 354
gün olan dolanımını her yıl 11 gün geriye taşıyor. 12 dilimlik bir saati
gözönüne alırsanız, 12 doğum burcu vardır. Arada onları ayıran 11 ÇİZGİ
var. Ya o gün doğanlar? Onlar hangi burçtan? Onlar için de ARA BURÇ ya da
13. burç deniyor.
Onüçüncü burca bir örnek: Hz. İsa'nın doğumudur. O gün TÜM GEZEGENLER
bir hizaya gelerek Beytüllahim (Betlehem) oldurmuşlardır ve Dünya’dan bakınca
bu hizalanma YENİ BİR YILDIZ gibi ve hatta AY kadar büyük olarak görünmüştür.
Onu ise zaten bir astronom hemen bilir: 21 Aralık SIFIR yılında Satürn, Jüpiter,
Mars, Merkür, Venüs ve Merkür bir araya gelmiştir. Bir tek parlak ve büyük
yıldız olarak görünmüşlerdir. Böylesine fevkalade olağanüstü bir gök
olayının MİLAT başı olarak kabul edilmesinde BENCE (Bence dediğimde bu
Kur'an'ın değil benim fikrim demektir, inanmamak en doğal hakkınızdır) bir
sakıncası yok.
Bence bir sakıncası yok. Çünkü, İsa Elçimiz de ALLAH'ın en sevgili
kullarından ve bizim de Resulümüzdür, üstelik o Allah'ın kutsal ruhunu üflediği
bir elçidir ve HANİF'lerin de Mighty ile birlikte sımsıkı tabii olacakları
bir YENİDEN GELİŞ müjdesi Messiah (Mitrea/Mesih) dir. Onu sadece
Hristiyanların peygamberi ve Resulullah'a KARŞI bir Haçlı seferi'nin başlatıcısı
DÜŞMAN sayan zihniyet klasik İslam süfyaniliğidir. Bunun için
"Bence" diyerek bu kadar mantık ayrıntımı anlattım.
Üstelik çocukların sevindiği, insanların kendini dünyaca yenilediği bir
karnaval olan Noel'e de itirazım yok. (Bunun özel nedeni ise Noel Baba'nın
Antalya/Demreli Aziz Klaus/Claud değil, HIZIR (Dedem Korkut) olduğunu
bilmekten geçiyor. HIDIRELLEZ (Hızır+İlyas) günü diye bir şeyi de biz
Noel gibi kutlamıyor muyuz? Bunda bir maksat ararsanız, çok uydurabilirsiniz.
Efendim MKecusi ateşinden atlanıyor Hıdırellez gününde... gibi...)
İsa "BENİM gibi size bir AHMED isimli TESELLİCİ (Aslında beni tescil
edecek) biri gelecek. Ona erişen hemen Ahmed'e tabi olsun. Çünkü ben ona şimdiden
tabiyim!" diyor. (Barnaby/Barnabas incilinin Aramice değil İbranice olanından
alıntıdır. Kaynak Barnabas incili'dir. Bu incili kötülemeye çalışan
misyonerlerin iftirasına sakın kapılmayalım, çünkü onlar İNCİL'i dört
tane kabul eden İznik Konsiline tabiidirler.)
İncil, Resulullah efendimizin geleceğini bizzat İsa'nın ağzından ismen müjdeliyor!
(aHMeD, maHMuD, HaMiD vb. muHaMmeD ile aynı köktendir.HMD=Hamd)
Eski Yunanca /Paraklet aslı FARAKLET=Teselli edici demektir. Ama İncil İbranice'dir.
Kelime orada Yunanca geçmediğinden ve SCL biçiminde olduğundan SİCİL anlamında
kullanılmalıdır. (teSCiL, müSeCceL, SiCiL vb.)
Ortada bir Tesellici değil, TESCİLCİ gelecektir. İsa'yı tescil edecek ve İsa
da onun Hanif dinine ve Kur'an'a tabi olmak üzere yeniden dünyaya gelecektir.
Ne zaman gelecektir AHMED peygamber? (Daha sonra bu konuyu açacağım. Çünkü
henüz şekillerdeki Cifir'e ve onun bildirdiği burç bilgisine girmedik).
Fakat şunu söyleyebilirim bir kopya olarak... Resulullah efendim 13.Burçtandır.
İsa gibi... 13.Burçtan olanların kategorize bir karakteri yoktur. (Koç
aceleci, Boğa aşırı sabırlı, İkizler havai, Yengeç evcimen, Aslan yönetmen...gibi...)
13.burcun (Araburcun) karakteri tamamen OTONOM'dur.
13üncü Burç kendini bir peryod ile yineler. Bu yineleme Resulullah döneminde
570 yılına denk geliyor (571 değil), çünkü 13 ve 19 asal sayılarının çarpım
katlarından biri olmak (Betlehem) durumundadır.
Ama uydurukçular ne diyor? 571 yılında Rebiulevvel ayının 12.sinde doğdu.
Rebuiulevvel ayının onikisinde doğulmaz. Ona benim gibi bir tek şey yazacaksın:
14 Şubat gibi... Sabit olacak, her yıl 11 gün geriye gelmeyecek! Biz maaşlarımızı
böyle mi alıyoruz? Gelecek yıl bugün buluşalım dediğimde, "11 gün
önce mi buluşacağız?". Bunları geçelim artık! Hem de hiç arkaya
bakmadan!
Resulullah (Kennedy-Lincoln olayının aynısı Hz.İsa ve Hz.Muhammed arasında
da vardır.) ilahi bir tevafukla 30 x 19 = 570 yılının 21 Mart, 21 Nisan, 21
Mayıs, 22 Haziran, 24 Temmuz, 24 Ağustos, 23 Eylül, 23 Ekim, 21 Kasım, 21
Aralık, 21 Ocak, 19 Şubat ARABURÇ günlerinden birinde doğmuştur. Kesin
olan yılı ve bu verdiğim günlerden BİRİNDE olmasıdır.
Ama Bu dini bozmak için çabalayanlar, bize Rebiulevvel ayının 12'si gibi
HESAPLANAMAZ takvim olarak çevrilemez bir nekireyi miras bıraktılar. (Acaba
Ebu Süfyan'ının mı doğum günüydü, belki Muaviye'nin belki de
Yezid'in...????)
Ben bile bilimsel ve cifirsel hesaplarla bu işi kesin çözemezken Ebi Cehil'in
cühelaları çözmüş bile...
Resulullah şugün doğdu: Al sana MEVLİT KANDİLİ icad oldu. (Kandildeki
hasenada karşı değilim, ben de kutluyorum ama, bu gecenin uydurulduğunun da
bilincindeyim. Çünkü Kur'an'da kesinlikle bir tek KANDİL vardır ve o da
LEYLE-İ KADİR'dir. Kandilleri kutlayalım ama bir folklor olarak, dua ve
tebrikleşme olarak kutlayalım.
Bir yalan/yanılgı kendisini kurtarmak için 40 yalan daha getirecek ya! Bir de
Regaib kandili var:
Resulullah'ın doğumundan tam 9 ay on gün önce... Yani Ana rahmine düşmüş!
Oraya kameralar getirmiş koymuşlar. Kadın-doğum uzmanları ve spermologlar
laboratuar kurmuş. Anne ve babanın cinsel buluşmasını an be an vücut içi
kameralarla gözlemlemişler.
Bugün bu en ileri teknolojimizle bile bu mümkün değildir: Spermlerin
yumurtaya tırmanması 1 ila 4 günü buluyor. Üstelik yumurta onlardan birini
kabul ederse ve o yaşar-gelişir doğarsa bu tescil edilmiş olur.
Daha doğum tarihini bilmediğimiz Resulullah'a bir de Regaib (Ana rahmine düşme)
palavrası sıktılar...
Mir’ac kandili günü de doğru değildir (bir gün değineceğim).
Doğru olan ve Kur'an'da geçen sadece KADİR gecesidir. Onun da saptanması çok
zordur ve ÖZEL BİLGİ (Galaktik uzay Astronomisi) gerektirmektedir. Üstelik
sabit değildir. Bir Ramazan 21’ine rastlar sonraki ramazan 23’üne veya
25-27'sine... (570 yılını 13.burca bölerseniz 43,8.......küsur çıkmaktadır.
Bu küsur nedeniyle Galaktik uzayın Nabzının atmasında tek sayıların çift
artmasıyla 21 ile 27 parametreleri doğmaktadır. Aynı mantıkla da
Resulullah'ın olası doğum tarihlerini de yukarıda parametrik olarak sundum).
Gelelim soruya:
İslami takvim niçin peygamberimizin doğuşu veya peygamberlik gelişi ile değil,
hicretle başlar?
İslami takvim diye bir şey yoktur, KAMERİ takvim vardır. Resulullah'ın doğum
yılını ve gününü yanlış vermişlerdir. Resulullah, doğumundan hemen
sonra 4 yıl boyunca Halime Hanım'a verildi ve bir daha da annesini görmedi.
Babası zaten o doğmadan vefat etmişti. Resulullah hem yetim hem öksüzdür.
Allah onun için de kendisine çok merhamet etmiş (RAHİM) adını ANNE RAHMİ
anlamında O güzel efendime bağışlamıştır. (Fatiha-İkra ne dilerseniz
onu şimdi kendisine armağan edip, "Ya Rabbi Efendimizi şu dualarımız
üzerine
HANİF kıl, umulur ki nekiresini üzerinden kaldır" diyebilirsiniz. BEN böyle
yapıyorum. Ama bu BENCE böyledir. Kur'anca olanı ise ona SELAM VE SELAM
demenizdir. Selam ve salat zaten barış ve barış duası demektir. Selam üzerine
olsun demeyiniz, selam ve selam diye İKİ KERE onu anınız. Unutmayınız ki,
Nurün Ala Nur, Amenü+amenübillah ve Allah onardan, onlar da Allah'tan razı
oldular, Cennet ve Naim (Sabıkun) ve de Selam vesselam HEP İKİ , duble
temennidir. Salavat Resullullah'ın HANİF olabilmesi (ki açıklanmamıştır.)
için gereklidir. En kısa salavat Selam ve selam Muhammed biçimindedir. Hz. İbrahim
Hanifliği kutsarken "Selameyn ala milletil Haniyfa" demiştir. Anlamı
Hanif millete ÇİFT selam!"
İslami takvim peygamberimizin doğuşuyla başlamaz: Çünkü Doğum yılı ve
tarihi KAYIP!
Veya-Niçin peygamberlik gelişi ile başlamaz? Zaten Hicret yılına kadar İkra
suresinin gelmesi MİLAT sayılıyordu. (İlk ayetten itibaren ilk Kadir gecesi
geriye sayım ile 19 Ocak gününe rastlamaktadır. Arabistan sürekli sıcaktır,
kış kavramı yoktur).
Niçin Hicretle başlar? Evet ayetlerin Vahy ile gelmesi Resulullah'ın kişisel
yaşamında fakat HİCRET olayı SOSYOLOJİK bir milad olarak tüm sahabenin gönlünde
bir dönüşüm noktası oldu. Ev bark terkedildi yollara düşüldü ve ensar'a
muhacirler konuk oldu.
Kur'an'da Muhacir=Sperm ve Ensar=Yumurta anlamı da var. Mekke ve Medine'nin bu
aşılanmalarından İslam dini ortaya çıktı.
Bu tarih dosdoğrudur.Yanlış olan şudur: Hicret miladı (Milad doğum tevellüd/Mevlid
demektir, Müteşabih olarak da boş bir sayfa açmak, bir dönüm noktası oluşmak
vb. demektir. GÜNEŞ TAKVİMİNE GÖRE hesaplansın. Ay takvimine göre değil!
Hoşça-Dostça
Hanifdaşlarım.
Allah ilmimizi artırsın.
15
Ocak 2002
|