HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 36 :

Selam ve selam sevgideğerler.

“Esir/Ether-2 Esir'in İrdelenmesi”


2. Bölüm: Kur'an'da Esir var mı?

Önceki yazımda "Esir-kevser-iksir-Kesir" etimolojik değinmelerimi sunmuştum. Şimdi de Kur'an'dan esir ile ilgili takviyeleri ÖZETLEMEK istiyorum. 

Esir bir destek, dolgu buffon/tampon ortamı olmasını gerektirir:

Uzay-Zamanımız yani BİZİM EVREN'de esir var mıdır? Nerededir?

Esir ile ilgili olarak ne tuhaftır ki, Sadece Niels Bohr dışında tüm kuantum fizikçi, matematikçi ve mekanikçileri ESİR'in gayrı resmi varlığını KABUL ederek herkesi şaşırtıyorlar.

Hani nasıl ki, saçmalık, ben inanmam dersiniz, ama BURÇ astrolojisi gizli bir inanç olarak yaşatır, bilene sorar, kitaplar satın alırsınız ve hatta günlük fallarınızı gazetelerden okursunuz ya, Esir inancı da kozmolojistlerin tamamında gizil(Spesifik) olarak vicdanda saklı bir inançtır.

Meslekdaşlarım bilim adamları içinde isimleri saklı tutulmak kaydıyla yapılan anketten (poll) çıkan sonuç şu oldu:

"Uzay-zamanın tamponu, dolgusu bir esir olması gerekiyor".

Başlangıçlarda Kuantumcular şöyle dediler:

1. Nötrinolar tam bir hayalet ve kütlesi olmadığı için bir ESİR DENİZİDİR! (Louis de Broglie) Ancak son ölçümlerde nötrinoların birer mini minnacık kütlesi olduğu denel olarak kanıtlanınca bu da suya düştü.

2. Evrende görünen madde % 7, kalan görünmeyen (Gölge madde, şablon) madde ise % 93'dir. O halde esir görünmeyenlerin tutarıdır. Ancak bu görünmeyen maddenin içinde tüm karadelikler, optik olmayan bozonlar vb. de var ve her birinin dehşet kütlesi var. Örneğin bir karanokta (1200 ton demir) kütlesinde ve Hidrojen atomunun yüzbinde biri büyüklüğünde ve her an bir şeyler yutarak kütlesini 12 katrilyon tona çıkarabiliyor...

Esir öncelikle "Kütlesiz" olmalı... Kütlesi olan bir şey, ışığın hızına ve yönüne DİRENİR ve isbat edilir. Ama Esir asla ve asla isbatı mümkün olmadı, hep bir postulat ve varsayım olarak kaldı...

Evrenimizde Esir'i nerede aramalıyız?

Max Planck tam yüz yıl önce Şubat'ın 8.inde kendi adını verdiği bir sabit ile "MADDELEŞMENİN" en küçük aralığını bize formüle etti. Bu postulata göre, quant denen yapıtaşları, "ÖNCEKİ" bir yerden (elsewhere) buraya transfer oluyorlardı. Ama bir süzgeç/filtre vardı:

Arkada BÜTÜN (Külli) olarak duran O ŞEY, bu evrenin uzay-zamanına dahil olduğunda (h) ile gösterilen bir ÇAPTA kesikli (Diskret/Kopuk) quant (Quantity, nicelik) olarak BİZİM EVRENİMİZDE ENERJİ paketçikleri haline geliyordu. Bu enerji paketçikleri de E=mc2 eşdeğerlik formülü gereği maddeleşiyorlardı.

Planck sabitinden BU TARAFA olan bildik aktüel evrenimizde en küçük maddeleşme aralığı bildiğimiz şu minicik çaptır. Ona dört boyutlu UZAY-ZAMAN diyoruz. İyi de Planck sabiti sonsuz bir değer içermiyor ki aşılmaz, ulaşılmaz olsun?

Işık hızı da öyle değil mi? Saniyede 300 bin km. Ama SONSUZ değil! Yani nasıl ki ışık hızı SONSUZ bir rakam değilse; Planck sabiti de enerjinin maddeleşmesi için en küçük minimum aralıktır. O da sonsuz değildir. O halde bir quant olgusunun ÖNCESİ yani kendinden küçük değerlerini içeren bir "çap-Yarıçapları=Aktarıssemavat"ları olması gerekmektedir.

Biz dilerseniz, bu çapların bittiği yere en üste ARŞ'ı Ala'dan aşağıya bakalım: Ayetleri anımsayalım:

"Allah Arş'ı İ S T İ V A etti!" (İstila değil İstiva)

Yani Arş'ı (haşa) bir SALA benzetirseniz, arş bir şeyin ÜZERİNDE YÜZÜYOR (İstiva ediyor, Sal bir şey üzerine döşenmiş!). Bunun yanıtı hemen yine ayette yazılı:

"Allah'ımızın istiva ettiği Arş'ı bir MA=Sıvı üzerindedir." Ayetleri anımsayalım:

1. Allah Arş'ı MA=Su üzerinde ve istiva ediyor (Suyu altına almış. Su orayı İSTİLA edememiş, içine alamamış).

"O'nun Arş'ı SU (MA) üzerindeydi...". Ve "Ma kelimesi" geçen diğer ayetlerle bir eklektik kompleks oluşturduğunuzda, normal suyun bir yeri İSTİLA ettiğini (Müstevlisi olduğunu) ama BAŞKA ve ayrıcalıklı bir sıvının da "İstila değil", İSTİVA ettiğini (Müstevvi) olduğunu rahatlıkla ayırt edebiliriz (Kur'an'daki istiva kelimesine çokça değinmiştik).

Şunu anlıyoruz. Allah'ın ARŞ'ının ÜSTÜ hariç her kalan şey Külli Şey’in, bir MA=SU MİSALİ ile anlatılmış. Misal çözümlemek ise herhalde bilenlerin işi... (Ben bilirim ve o bilenlerdenim demiyorum, iyi analizciyim sadece...).

Eski Yunanlı feylesof ne diyor? "Esir evrende herşeyi kapsayan herşeyin içine giren, herşeyi destekleyen SIVI bir ortamdır.Varlıkların tamamı bu sıvı içinde yüzer ve onun dışında değildir. Tıpkı denizdeki balık gibi..."
Sankrit esatirleri ne diyor? Ma Nu(h)a =Suların efendisi (Nuh) MA sadece Arapça değil, aynı zamanda ARİ dilinin en köklü ve özel bir kelimesi. (İnkalarda da AYNEN Ma-Noa=Suların babası olarak yazılıdır. Orada ayrıca MU=Ma yani su (Nuh tufanı) nedeniyle batan kıtanın adıdır).

Tevrat ne diyor?


"Kerrubiler (Archangels/Arş melekleri Arch=Arş (Arç ya da Ark okunur. Arşidük ve Almanca Erz öneki ) ARCH'a çıkamazlar çünkü yaşamalarının tek şartı olan MAY (İbranice SU) ARCH'da yoktur! Dolayısıyla Tevrat'ı da TASDİK ediyor Kur'an... Kerrubi=Mukarrebun diye geçiyor, Hamalei Arş=Arş taşıyıcı melekler diye de biliniyor. O bakımdan ARŞ hariç; ARŞ'tan itibaren tüm kainatlar ve katmanlar bir SU İÇİNDE...

Ve bu konuyla ilgili sevgideğer hanifcanlarım verdiğim ayetleri araştırıp, bulup, buraya ekleyebilirler ve yeni yorumları da getirebilirler elbette...

Ve ödev olan diğer ayetler de şöyle diyor: "Mukarrebun melekler =Kerrubi Melki'ler -ki Arş taşıyıcılarıdır. Arş'a yakınlaşıldıkça meleklerdeki korku (titreşmek) inanılmaz boyutlara ulaşıyor. Allah'ın emri bir kırbaç gibi iniyor, ama MA nedeniyle bu kudret giderek süspanse ediliyor ve bize ulaştığında HELAK olmamız önleniyor. Üstteki katmanlardaki bu olaylar nedeniyle YAKIN melekler (Karib, Qerrub= Allah'a EN EN EN Yakın demektir) itteka ile (İnanılmaz bir korku ile) ve sürekli TESBİH ederek Allah'ımızın indirilen EMİR ve KAZASINI evreni yok etmeyecek biçimde aşağılara (Bizim bölgemize) HAFİFLETEREK katmanlar boyu birbirlerine iletiyorlar.

Esir düşüncesine şöyle bir tepeden baktık.

Şimdi esfeli safilin'e yani bu suyun dibine inelim. İneceğimiz fiziki maddi nokta bellidir: Planck sabiti yani 4 boyutlu uzay-zamanın somut evrenin başladığı SOMUT aralık!

Evren malum, Bigbang ile ve aniden şişerek sonsuz küçük bir akdelikten BAŞLADI!  O ilk andaki evren PLANCK sabitinden SONSUZ küçüktü... O tünel sürecinde idi... Tünel ise 11 boyutlu süper Sicim (Allah'ın ipi olan) hablilverid ve Hablillahi. Fizikte biz ona Super String diyoruz. Ve önceki yazdıklarımızdan biliyoruz:

11 boyutun 7 (Mesani) si AÇILAMADI ve tünel (Corn Hole) içinde kıvrılı (Tekvir,=Kürreleşmiş) olarak kaldı. Çünkü evren biraz daha genişlemiş ve PLANCK'ın sabitine ulaşmıştı. İşte o an KUANTLAŞMA başladı. sadece dört boyut, Planck sabitinin DIŞINA çıkıp genişleyebildi! Ve uzay-zaman açılıp genişlemeye başladı.

Somut uzay ya da tekilliği olmayan uzay budur. Ya Planck sabitinin arkasında kalmış SOYUT uzay?... Yani Planck sabitinden küçük uzay ki, Işıktan hızlı titreşen uzay ki, Esir'in de ışıktan HIZLI titreşen SIVI olduğunu en eski veriler bize sunuyor.

Öyleyse Quantlaşma öncesi çok daha küçük bir UZAY aralığı olmalıdır. O da malumunuz, HIZ gamlarına yani ÜÇ VİTESE bağlıdır:

1. Işıktan yavaş sistem=MADDE
2. Işık hızındaki sistem=ENERJİ
3. Işık hızından hızlı sistem=Takyon

Işık hızı "The END" misali herşeyin sonu değil, tam tersine kendinden sonraki matematik değerlerin BAŞLANGICIDIR!

Saniyede üçyüzbin km. gitmek ile SONSUZ'u yakalayamazsınız (Sadece sonsuz donup kalırsınız. Karadelik tekilliğindeki gibi görüntünüz donar).

C=300 bin km herşeyin sonu değil AYIRACI'dır. Yani üçyüzellibin km/s bir milyon...yüztrilyon km/s hızlar da var da böyle konuşmak PARAMETRE değil midir?

Parametreyi ayetler engelliyor ve Normalize ediyor:

a) Allah'ımızın bir günü En üssteki Ma=Esir'de 50 bin yılımız.
b) Katı Relativistik bölgede 5000 yıl bir TEK GÜNE eşleşiyor!
c) Daha altta BİN yılımız Rabbin katındaki BİR TEK GÜNE eşleşiyor.
d) Bu hızın altında 300+9 yıl=Kehf suresindeki relativiteye yani günün yaklaşık üçte-birine eşleşiyor.
e) Bunun altında 83 yıl=1000 ay yani Kadir suresinde bildirilen hız gamı var!
f) Bunun da altında Hz. Süleyman'ın planörlerinin hızları var ki; yarım günde gidilen 6 aylık ve gece gündüz gidildiğinde bir yıllık mesafe alınan hızlar var. 24 saatte 365 günlük bir yolu kat ediyorsunuz! Yine bunun altında Davut ve Süleyman as. için bir günlük yolu bir saatte aldıkları hızlar var. (Ayetler Rüzgarın onların emrine verildiğini MİSAL veriyor, o ayetlere dayanarak bunları yazıyorum).

Ve bütün bunlardan anlıyoruz ki Kur'an'ın vahyedicisi Rabb’imiz ışıktan hızlı gidilmesine cevaz vermektedir.

Bilimi de bir yoklayalım: Bildiğimiz evrende acaba ışıktan hızlı giden neler var?

1. Çıplak karadelik tekillikleri: çünkü ışıktan hızlı dönmekte olduğundan olay ufku kalkmış ve karadelik görünmüş olmuştur. Onun üzerindeki bir uzay aracı da kendi hızını katabilir ve astronot IŞIKTAN HIZLI gitmiş olabilir...

2. Evren ışıktan hızlı genişlemektedir. Böylece ÇEKİM denen doğa kuvveti oluşmaktadır. Yani çekim Evrenin genişleme hızına eşitlenememiş olan NEGATİF İVMENİN adıdır. Bu yepyeni bulguyu açmayı erteleyelim ve bunun yerine ALTIN kuralı yazalım:

"Işığın kaynağı (Lamba) ışıktan HIZLI gitse bile ışığın kendisi (FOTON) sabit (c) hızıyla gider. Işık hızı değişmez!"

Şöyle diyebiliriz artık:

"Işığın kaynağı (EVRENİN GENİŞLEMESİ) ışıktan hızlı gitse bile ışığın kendisi (ÇEKİM DALGALARI) ışık hızıyla giderler."

3. Düşünce hızı , eğer, ışık hızı diye "SON'a" mahkum olsaydı:

a) Geleceği hayal edip coşku duyamazdık. Çünkü yarın yeni bir "Otomobil satın almaya niyet ettiyseniz" o GELECEĞE uzanırsınız ve o coşkuyu yaşarsınız. Heyecanlanırsınız... Eğer düşünce hızı ışık hızıyla EŞ olsaydı "Yarın'a uzanamazdınız. Çünkü dün-bugün ve yarın'ın ayıracı olan ŞU AN=ışık hızıyla zorunlu edilmiştir. (AN'ın, andalığın akma hızı ışık hızıdır.)

b) Aynı durumda "Geçmişi asla hatırlayamazdık". Bize geçmişimizi anımsatan ışık hızı değil, onu aşan ve ta o hatırladığımız maziye ve anılara ulaşan yani ZAMANDA TERSİNE yolculuk eden DÜŞÜNCE hızımız, ışık hızının çoooook üstünde hızlara sahiptir. Eğer öyle olmasaydı, düşünce hızı ışık hızıyla aksaydı:

Her uyanışımızda adımızı unuturduk, kim olduğumuzu da... Yani BİZ BİZ olamazdı! Bir salise öncesini unutur, bir dakika sonraki işimizi planlamak için ASLA geleceğe zihinsel boyut uzantısı oluşturamazdık. Düşünce hızı ışıktan hızlıdır. Çünkü onun resmi bilimdeki diğer adı Tachyon'dur...

Tachyon ise PLANCK sabitinin DEVASA olduğu bir aralığın onyüzmilyonbintrilyonlarda biri (Aslında sonsuzda-biri)dir!

Pekiyi o MA (Sıvı Etheric) sistem hangi destek ortamı ve yordamı üzerinde TAŞINIYOR?

Unutmayalım ki: Her mesajı iletmek için (Bir düşünce formu bir hologram formatı oluşturur, telepati gibi biyolojik radyoları uzun uzadıya deşmeyeceğim. Ama bir not: ESP denen düşünce iletimi ışıktan hızlıdır. (Aksi halde DÜN'ü hatırlayamazdık).

İşte bu MESAJ formları illa illa ki bir "DESTEK ya da takviye ortamında yayılmalıdır. Şimdi bu MA/İksir/Ether veya Esir düşüncesine iyice temas etmeye başlıyoruz.

Doğa sistemlerinde Kurye taşıyıcı dalga (Courrier/Carrier Vawe) ŞARTTTIR.

Michelson ve Morley'in deneyi "ESİR"in olmadığını kanıtlamış değildir. Pekiyi neyi kanıtlamıştır? Işığın her yönde sabit ve değişmez bir hızı olduğunu, bundan yavaşının ve hızlısının arasında bir SINIR/uc limit ya da duvar olduğunu kanıtlamıştır. Buyüzden ötedeki ESİR'e karşı tutulamıyor halen...

Yani Michelson ve Morley'in de beyan ettiği gibi "Bu isbatımız, Esir'e karşı tutulmamalıdır! Çünkü Maxwell dalgalarının bir kurye ortamda yayılması gerekmektedir."

Nitekim Hendrik Lorenz de ESİR faktörünü hız formülü olan değiştirgeçlerine eklemiştir. Bu da Esir'in kanıtıdır. (Lütfen o formülleri ÇOK İYİ inceleyiniz, Esir'in varlığı oradaki rakamlarda bize el sallıyor. Esir kendini bulmak isteyen saati de BÜZEREK, esir rüzgarının denel olarak bulunmasını engeller).

Einstein da Esir'e karşı değildi. Tam tersine Musevi olduğundan, Tevrat'ta geçen ESİR'i ve onun sonucu olan "Gizli değişkenleri" benimsemişti. Einstein, Esir'in olup-olmadığıyla değil, Michelson ve Morley'in evrende aradığı TEK SABİT dayanak/referans noktasını yani DEĞİŞMEZ ışık hızını bulmalarından dolayı mutluydu.

Zaten 300 bin km kare/saniye kare demek>>>>>C kare demek>>>>ışıktan hızlı titreşen ESİR'in KANITI demektir.

Ayetler de bize Arş yöresinde "Meleklerin korku ile titreştiklerini, yüksek rezonans ile tesbih ettiklerini" vb anlatmıyor mu? O katta "ŞİDDET" olaylarının KORKU=İtteka boyutunda olduğunu bildirmiyor mu? (Eğer Kur'an'a inanıyorsak bu paradigmaları da kabul etmek gözüyle görmeden ama gözüyle görmüş gibi olan Eşhedü... gereği bir imandır).

Allah'ın Arş'ına Melekler ve Ruh 50 bin yıl tutan bir gün gibi bir hızla yükseliyorsa, o zaman bu yükseldikleri ORTAM yani MA = Sıvı ya da İksir (Esir) ÇOK ÖNEME binmektedir.

İksir gibi onbin yıllık bir kelimeyi, şurada iki üçbin yıllık bir Yunan uygarlığının filozoflarının icat ettiği(!) ve Müslümanların da bu terimleri ve idiomları "Tercüme yoluyla" benimsediğini söylemek sadece bir "Tez"den öteye geçemez ve Yunan hayranlığını pekiştirir...

Esir bir ORTAM'dır. Fizik evrende bunun tersidir: Madde bir boşluk içinde DOLULUK gibi görünür. Ama ışıktan hızlı bir SANAL MADDE (Ruh deyin melek deyin) ise bunun tersidir: Yani ESİR dolgusu içinde bir BOŞLUKTUR. Çünkü ışıktan hızlı titreşen bir sistemde: Bildiğimiz tüm formülleri bir paranteze alıp, parantezin sol önüne de bir EKSİ işareti korsunuz ve tüm parantezin cebir işaretleri TERSİNİR...

Maddeyi x,y,z koordinatları limitliyorsa; Bunun tersine ışıktan hızlı titreşen SANAL (Virtual, complex) maddeyi de -x, -y ve -z koordinat sistemi belirler.

O zaman (Kök içinde V+4900= +70 kg olan bir insanın ışıktan hızlandırılması halinde formüllere bağlı olarak V-4900 = -70 (i ve j ile gösterilen karmaşık sayıları hatırlayınız) yani sıfırdan 70 kg küçük olması gerekmektedir.
Bu yüzden Eksi bir ortamda oluşan eksi en, eksi boy ve eksi yükseklikten oluşmuş, tıpkı aynadaki hayalimiz gibi bir hologramın da uzayda (artık esir/İksir diyebiliriz)bir yer kaplaması gerekmektedir.

Adına ister bilinç deyin, ister ruh, ister melek vb. ama ışıktan hızlı sistemin matematik doğası budur ve karşı çıkılması tümden matematiğin reddiyesidir. (Tavsiye edilemez)

Hoşça-dostça...
 

 

13 Ocak 2002