HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 21 :

CUMA NAMAZI ÜZERİNE HANİFLİK FARKI-2

 

slm&slm
Sevgideğerler


Fundemantalist okurumun mektubu çok şiddetli geri geldi.  "Dinde reform olmaz."

Dinde Reform olmaz elbette. Ama birileri Allah'ın kitabının üzerinden 220 yıl sonra "DEFORM" yapmışlarsa, dini bozmuşlarsa, "DEFORM'un REFORMU" gerekir. (Deformasyon=Bozulma'dır, yazana söylüyorum.)

Tarihsel ve örneksenecek bir süreç olarak, "MONOTEİST" hristiyanlığın üzerine Ortodoksluk (Doğu Roma kilisesi Mezhebi, Ruhani lideri Patrik.) ve katoliklik (Batı Roma kilisesi Kezhebi, ruhani lideri Papa'dır.)

Her ikisi de "DEFORMASYON" mezhepçiliğidir. Her ikisinin de dindarları söğüşlediği, Cennetten arsa sattığı yani illa ki zengini Cennete gönderdiği, fakirin ise günahını çıkarmakla yetindiği iki DEFORMASYON mezhebidir. Galile gibi sayısız bilgine yaptıkları engizisyon ise malumdur. Bilimi "Haram" kılmışlardı. Bilim adamını da "Yakılması gereken kâfir" ve bilime inananları da "Aforoz" ederek kendi saltanatlarını sürdürmüşlerdi. Al birini vur ötekine...

Oysa "DİNDE REFORM" adı altında lanse edilen "PROTESTANTLIK" öz ve özet olarak "Deforme edilmiş Hristiyanlığı, ESKİ haline getirmek üzerine kurulmuş bir tepkidir.

Yani Protestantlık "Üçüncü bir mezheb" değildir. "DEFOMASYONA karışı REFORMASYONDUR, yeniden "Eski biçimiyle" biçimlendirmek ve böylece insanları zulümden kurtarmak üzerine kuruludur.

Elbette bunun da birtakım yöntemleri vardı:

Örneğin Protestantlığın "Lutherci" biçimi "Türkleri ve Çingeneleri, daha sonra da Zencileri" lanetli ilan etmiştir. (Martin Luther aforizmaları)Rahipler evlenebilir, rahibelik kaldırılmıştır, ama üçleme devam etmektedir. Örneğin Protestantlığın "Anglikan" dalını, bir din adamı değil, İngiltere kralı 8inci Henry "Keyfi" olarak kurmuştur. Çünkü Katolik idi ve Katoliklikte "Bir kez evlenilir" (Eski Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand'ın eşi Danielle Mitterand'ın 20 yıl boyunca ayrılmalarına ve ayrı yaşamalarına hatta Abdullah Öcalan'ın metresi olmasına rağmen soyadını koruduğuna dikkat ediniz. Çünkü Katoliklikte BİR KEZ EVLENME “rahip ve rahibeler hariç” helaldir, boşanma ise HARAMdır.) 8.Henry, eşinden başkasına aşık olunca, Katolikliği bir bakıma hafifleten ve ikinci ya da mükerrer evliliği öngören bir "ARA" ya da "GEÇİŞ" mezhebi kurmuştur. Bu Mezheb'de katolikliğin ünlü kilise ihtişam, dekor ve mal varlığı korunmuştur. Sadece boşanma ve yeniden evlenme ilkeleri ilave edilmiştir.

Protestantlığın en önemli mezhebi ise "ÇIKIŞ"taki amacına ulaşmıştır. Bu Calvin'in Kalvenizmi'dir. Kiliselerden İkonları kaldırmıştır. Rahipler sadece vaftiz (Kamet), evlendirme (Nikah) Pazar vaazı (Hutbe) ve ölüm merasimi (Cenaze def'ini) dışında hiçbir işlevleri yoktur, "Allah ile kul arasına kimse giremez" düsturundan yola çıkarak "Ehveni Şer" en kötünün en iyisi bir yolu bulmuşlardır (üçleme maalesef mevcuttur, bu da onları din devresi dışı
bırakmaktadır).

Dikkat ediniz ki sevgideğer izlerler, Protestantlık (Özellikle Kalvenistlik) aslında bir MEZHEB=Deformasyon değil tam anlamıyla bir "REFORMİST" hareket yani "Öze" dönüştür.

Ali İmran suresi 104. ayeti (tuhaf kaçacak ama, bir tür Hristiyanlık HANİFLİĞİ diyebiliriz). Protestantlığa uyguladığımızda, "Sizden hayra (Asıl ilk ristiyanlığa mesela) çağıran, iyiliği (Reformu) emreden, kötülüğü (Deformasyonu) yasaklayan bir toplum (Protetastantlar) ayrılsın. (Ötekilerin dışına ayrı bir grubu olarak çıksın.)"gibi düşünün. Pekiyi kim ve niçin bu ayrılacaklar? Onu da izleyen ayet anlatıyor: 105:"Kendilerine ap-açık deliller (allah'ın ipine tutunup tek ümmet kalmalarını emreden ve önceden uyaran ayetler) geldikten sonra parçalanıp (Ortodoks ve katolik)ayrılığa (Mezhepçiliğe) düşenler gibi
olmayın. İşte bunlar için büyük azap vardır."

Diyeceksiniz ki "Hoppala, şimdi Kur'an ayetlerini hristiyanlığa nasıl ve hangi mantıkla uyguluyorsun?"

Uyguluyorum, çünkü:

1. Nasranilik, bir "İSLAM" dini olarak indi. Hz.İsa'nın getirdiği "Namaz kılınan, Hz. İbrahim'e bağlı" bir dindi. Unutmayalım ki, tahrif ve tahrip edilerek, iptal edilmeyen her din TAZE haliyle bir İSLAM'dır. Burada anlatılan İSLAM'ın deformasyonudur. Öncelikle bunun için yazdım.

2. Ayetler hristiyanlığı da "Monoteist" olarak tutmaya çalışıyor. Yani tarih bir tekrardır. Yahudilik ardından hristiyanlık da mezheb ve deformat tuzaklarından geçmiştir. Ama İslam dini HENÜZ BU SÜRECİ yaşamamıştır. Yani bizler "Sünni=İslam Orthodox'ları ve Şii=İslam Catholic'leri aşamasında kalmışız. Henüz bir PROTESTANTLIK aşamasını yaşamamışız. Ama tarihin tekrar ve yaşanacak süreçler bizi özellikle "Haniflik" adı altında bizleri İslam Protetastantlığına iteliyor. Çünkü bu işin başını HANİFLİK tutacak, son noktayı da MEHDİ resul koyacaktır. Şu anda biz mezheplerin zorunlu ayrımı içinde atalarımıza tabi olarak deformasyonu yaşamaktayız. "Dinler (İslamlar) içinde Allah'ın açısından HANİFLİKTEN (İslam protestantlığından) daha güzel bir din VAR MIDIR. “Sen de Yüzünü Atan İbrahim'in HANİF dinine çevir." ayetini bir daha anımsayalım. Biz Hanifler'de olduğu gibi önceki Protestantlıkta da "AYRILIN" emri gelmiştir. Bu bir Reform değil, deform olan dine ve mezheplere TEPKİDİR.

3.105:"Kendilerine ap-açık deliller (allah'ın ipine tutunup tek ümmet kalmalarını emreden ve önceden uyaran ayetler) geldikten sonra parçalanıp (Sünni-Şii) ayrılığa (mezhepçiliğe) düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük azap vardır." Uyarınca bizim de HANİF olarak bu iki mezheb'in deformasyonundan kurtulup reformasyona dönmemiz gerekiyor. Yani "Ayrılmamız" elzem ve farz olmuş! İyi de "NEREYE ayrılacağız?" Bir hedef var mı? Kur'an varsa HEDEF de var:

Onu da Ali İmran 110. ayet söylüyor. İlk müslümanlara (Bizde sahabe, hristiyanlarda Havariler) yani MONOTEİST olan TEK dine söylüyor: Ne Resulullah Hanbeli Mezhebinden'di, ne de Hz. Ali Alevi idi... Onlar MONOTEİST=Tekmezhebçi, tek dinci, Allah'ın ipine tutunmuş ve dini Allah'a mahsus kılmışlardı... Ayet:"Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü yasaklar ve Allah'a inanırsınız....."

İşte ayrılmamız gereken KÖK, ASIL ATA dini, yani bozulmamış olan DİN'den söz ediyorum, TAPTAZE haliyle, sonradan bozulmamış, mezheplere bölünmemiş haliyle Sevgi, barış ve kardeşliğe dayalı MONOTEİST dinden yani HANİF KÖKTEN söz ediyorum ki, anlayana sivrisinek saz...

105:"Kendilerine ap-açık deliller(allah'ın ipine tutunup tek ümmet kalmalarını emreden ve önceden uyaran ayetler) geldikten sonra parçalanıp (Sünni-Şii)ayrılığa (mezhepçiliğe) düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük azap vardır."

Bu nasıl bir azaptır?

Sen namaz kılan, oruç tutan ORJİNİNAL, özgün İslam olan Nasraniliği al ve tam tersine bir din yapan iki mezhebe böl...

Yüce İslam dini gitti yerine iki mezheb geldi...
a) Yahudilikte ferisilik ve izraelilik
b) Hristiyanlıkta Ortodoksluk ve katoliklik
c) Müslümanlıkta Sünnilik ve Şiilik

Sünniliğin kurucusu Ebu Süfyan ve oğlu Muaviye ile torunu Yezid! Sünniliğin alt mezheblerinin kurucusu ise İmamı Azam, Maliki, Şafii ve Hanbeli...

İlk üç imam Mezheb kurmadı. Hatta "Kafir" diye az daha öldürülüyorlardı. Ebu Hanife sadece 18 sayfalık "Fıkhi Ekber" adlı bir kitapçık yazdı. O kitapta iki hadis dışında HEP ayet vardı. Resulullah'ın Hadislerini inkar ediyor diye, ölüm fetvası verildi. Onu izleyen Ebu Yusuf ve onu izleyen İmamı Gazali, işte bu ikisi MEZHEB KURUCUSUDUR. İmamı Şafii de mezheb kurmadı. Öncekilerde olduğu gibi onun adını kullanarak bu işten "EKMEK ve NAM" yiyenler kurdular.

İmam Malik HALEN bile bir mezheb kurmuş değil. Hatta onun Mezhebini Caferilik ve Haricilik karışımı sayanlar var. Ama işin dosdoğrusu İmam Malik şimdi bile bir Mezheb kurucusu değil tam tersine bu işin Calvenist örneği, Hanifliğin araştırmacısı...

Bunun tersine Ahmed İbni Hanbel hemen HEMEN MEZHEB kuran tek kişi... Ayetleri attı yerine Hadisleri koydu. İki örnek vereyim:

a) MÜSNED (Dayanak) adlı kitabında, güya, zina yapanlara Allah, taşlanıp öldürülmeleri için "ayet" göndermiş. Taş ya da ceylan deresi üzerine yazılmış bu ayeti bir keçi yemiş. Böylece ayetin kendisi yokolmuş ama, "Hükmü Baki" kalmış. Bunun içindir ki, bizler, zina edenleri "Taşlayıp, recm ederek" öldürüyoruz (!) Kur'an tastamamdır. Korunmaktadır, kıyamete kadar ne bir fazla ne bir eksik, öylece korunacaktır. O halde "KUR'AN EKSİKTİR, KORUNMAMAKTADIR, KEÇİLERİN HER AN YİYEBİLECEĞİ KORUMASIZ BİR KİTAPTIR." diyen bu KAFİR'e karşı halen, "HAK MEZHEBİ" diyecek kalpleri mühürlü var mı aramızda?

Kur'an'ın şakası HİÇ yoktur. İster Hanbeli, ister Kur'an'da iki ayet fazladır diyen REŞAT HALİFE ve yolunun yolcuları "SEKAR" denen bir yerde ağırlanacaklardır.
 
b) ŞERİAT lafını deforme ederek size yeni bir din hazırlayan kişi Hanbel'dir. Şafii ve Hanefiliğin bir bölümü bu sahtekarlığı ve "Taşlayıp öldürmeyi" maalesef olduğu gibi Hanbel'den KOPYA ile almışlardır. İşte ünlü şeriat bu saçma kaynaktan çıkmadadır.

O halde: Mezheb kuran Ebu Süfyan, Muaviye, Yezid, İbni Hanbel, Şafii ve Hanefi öğrencileri "İmamlar"ımızın durumu "SEKAR"lıktır. Cehennemi tutuşturan ateşin ta kendisi yani...

106:Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin karardığı gün var ya! Yüzleri kararanlara (Monateistliğe, Hanifliğe) "İNANMANIZDAN SONRA KAFİR Mİ OLDUNUZ? ÖYLE İSE İNKAR ETMENİZDEN DOLAYI TADIN AZABI!" denecektir. Pekiyi Mezhebsiz olmak bir suç mu? Resululallah'ın bir mezhebi var mıydı? Hz. Ali ne kadar Alevi idi? ALLAH ve RESULÜNÜN mirası dinimizden çok ATALARIN HATALARI olan mezhebimizi seversek halimiz nicedir?

Eğer doğu 104, merkezi 110 ve batı 114'den oluşan HANİFLER isek, MEZHEB'e ne gerek var? Yok illa Mezheb ŞART diyorsak, "SİZ TOPLUCA ALLAH'IN İPİNE TUTUNUN, MÜSLÜMAN OLARAK CAN VERİN" diyen Allah'ın dinine ne gerek var?

107: Yüzleri ağaranlara (Ali İmran 104/110 ve 114 Doğu-Orta-Batı hanifleri) gelince,onlar Allah'ın EBEDİ rahmeti (Naim Cennet) içindedirler Orada ebedi kalacaklardır.

Bir daha eyvah! Bu "Mezhebim var" diyeni bu "EBEDİ NİMET"ten alıkoyuyor. "Mezhebim yerine DİNİM var diyeni ise tersine "Cehennemden alıkoyuyor"...

İnce yol ayırımındasınız Hanifler...
Hanif olmayanlara da müjde, çünkü, onlar da Vakıa suresindeki ÜÇ sınıftan ORTA'da yani ashabı meymene olarak ağırlanacaklar...

Ama ÜST kattan vazgeçmek, Allah'ın nimet ve Cemalini görmemek şartıyla...(Zümer 9:"Hiç BİLEN ile BİLMEYEN BİR OLUR MU?" uyarınca CENNETLER de BİR OLMUYOR. Az ile yetinen buyursun atasının dini olan mezhebini uygulasın.

108: "İşte bunlar Allah'ın sana HAK (dosdoğru) olarak okuduğumuz ayetleridir. Allah ALEMLERE (Musevi alemine, Hristiyan alemine ve Müslüman alemine) HAKSIZLIK (ve Zulüm) etmek istemez."

Bu yüzden Hristiyan alemine yukarıdaki ayetleri analojik olarak rahatça yazdım.

Bu yol ayırımında işleri savsaklayamayız, alargaya alamayız, bekletmede tutamayız, akıl sistemimizi kararsız, nemelazımcı, atacı ve kozmopolit "Bana ne" nemalazımcılığı içinde çözümsüz bırakamayız. Bu bir önemli problemdir, sorundur. Her problemin olduğu yerde, "Otomatikman bir çözüm" vardır.

Bir başka yakayı sıyırmak işi de şu olabilir: "Canım sende, ben atalarımdan gördüğümü yapıyorum, günahı onlara, hem işin doğrusunu Mahşerde öğreniriz, olur biter!"

Evet böyle yazan da var aramızda...
Atalarımızın mirası olan hatalarımıza örnek olarak sayısız ayetten biri olan Bakara-170'i sunmuştum.

Bakara-170 ve benzeri ayetler şöyle diyor:
"Onlara Allah'ın indirdiğine (KUR'AN'a örneğin, Cuma'nın tatil olmadığı ayetine) uyun dendiğinde, onlar "Hayır biz atalarımız (Hadislere)a uyarız. derler.  Ya ataları hiçbirşeyi akıl edemeyen ahmaklarsa da mı uyacaklar?"

O zaman bir budist çıkıp, "Ben atamdan böyle gördüm" dediğinde, Ayetlere göre Allah'ın onu da "AKLI" nedeniyle sınadığı ve bu savunmasının mazeret olmadığını söyleyecektir. Yani yırtarı yok!

Benim on kardeşim daha var. Hepimiz atamızın dini olan Hristiyanlığı benimserken, ben atamın dinine uymadım, AKLIMLA ve tahkiken Müslüman oldum. Bu yolla müslüman olana da HANİF deniyor. İnanmayan Ali İmran 113 ila 115. ayetlere bir daha baksın.)

"Doğrusunu mahşerde öğreniriz" diyenlere zaten kapı açık: "Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır, bütün işler-kişiler O'na döndürülecektir."

Ama "Ç O K   G E Ç!" Orası yeniden öğrenilecek, sınanılacağımız bir yer değil, Herşey burada, son nefesine kadar öğrenememişsen, Eyvah ki eyvah!

"TTV'deki programlarınızda  Kadınların  Cuma namazına gitmelerinin farz olduğunu söyleyerek, Allah'ın mabedini pazar yerindeki ayaküstü dedikodu yerlerine ve kabul günlerine çeviren ve gerçek mümin erkeklerin dikkatini dağıtarak Allah'ı zikrden alıkoyan o çenebaz gevezeleri mübarek camiye sokmak istemenizde çok fena maksatlar hissettim.”

BİZ ÖNCE İNSANIZ SONRA KADIN VE ERKEĞİZ A SALAK, SENİ DOĞURAN ANNEN BİLE KADIN DEĞİL MİYDİ? BABAERKİLLİĞİ BÖYLESİNE ABARTMANIN NEDENİ HERHALDE SENDEKİ "CİNSEL" BİR PROBLEMDİR. Eğer böyle düşünüyor ve Cinsel sapkınlığını dinsel  sapkınlık kılıfıyla örtmeye çalışıyorsan, o güzelim anne dişileri, sevgili eş kişileri böyle aşağılıyorsan, sen ALLAH'ın düşmanısındır.

"Siz bizim mezheb imamlarımızdan, Peygaberin sünnet ve hadislerinden, yüzüsuyu hürmetine kıyametin kopmadığı sayısız evliyamızdan, İmamı Gazali, İmamı Rabbani ve daha sayısız ulamadan daha çok biliyorsanız, o dini kurun ama ismine  islam demeyin. Allah'a kulluk müşkildir."

ÖYLE Mİ DOSTUM? YÜCE KUR'AN SADECE 4 MEZHEB İMAMINA ve SENİN SAYDIĞIN İSİMLERE GELDİ. BİZLER HAŞA ANLAMAYIZ.

Eğer saydığın isimlerden birisi 1400 küsur yıldır çıkıp da, "YAHU EY MÜMİNLER, CUMA GÜNÜ TATİL DEĞİLMİŞ, TAM TERSİNE İŞGÜNÜYMÜŞ, Hadisler yanlışmış" demediyse, bunu 1400 yıldır "İLK, TEK VE ŞİMDİ BEN SÖYLÜYORSAM", onlar görmemişlerse BANA NE?

Ben Kur'an okuyorum, Hadis değil! Ben Kur'an'ı GÖREREK okuyorum, görmemişlerse bana ne? Ben Kur'an'ı HANİF olarak okuyorum, "Onlar bakar görmezlerse biz bakmadan görüyorsak" bana ne!

Birbuçuk milyar müslüman "Kurukalabalık" gibi "Cuma gününü" tatil yapıyorsa, sakın "Çoğunluğa mı sana mı uyacağız?" gibi bir soru sormayayın. Çünkü ben, Cuma 9-10'uncu ayetleri açınca görüyorum. Sen ise Hadisleri görüyorsun ve onları toplayıp bana yazıyorsun:

Sözde Resulullah 220 yıl sonra yazılmış hadislerinde şöyle buyuruyor: "Cuma günü İslam Aleminin tatil günüdür. O gün bir bayramdır. Ticaret dahil her yer tam gün tatil olur, herşey tatil olur.”

AYETE Mİ UYALIM, YOKSA BU UYRDURMA HADİSE Mİ?
 
”Öğlene kadar Cuma'ya hazırlanırsınız ve Cuma namazından sonra çoluk çocuğunuzla masireye (Piknik) gidersiniz ki bir haftanın yorgunluğunu ailenizle birlikte eğlenerek istirahat edesiniz. Yahudilere Cumartesi günü size maile (Ailecek) istirahat GÜNÜ OLARAK Cuma günü buyurulmuştur. Zevcelerinizle halvetleşmek için de Cuma gecesi (Arap anlayışıyla gece günden önce girdiği için Perşembe gecesine Cuma gecesi diyorlar) akşam ezanı ile Yatsı ezanı arasıdır. “

SAÇMA Kİ SAÇMA! Cinselliğin Mart ayındaki hayvanlar gibi kızışma mevsimi olmadığı gibi saati de olamaz. O bir karşılıklı ve elverişli şartlarda oluşacak bir yakınlaşmadır.

"En iyi cinsel münasebet Cuma gecesi ve akşam ezanıyla yatsı ezanı arasıdır."

Örneğin kışın saat 16.30 da orucu bozarsınız. Bir saat sonra da Yatsı-Terahiv kılınacaktır. Bu bir saat içinde hem iftarı açacaksınız, hem eşinizi aradan çıkaracaksınız. Bir de 4 eşiniz varsa, eşlerinizin tamamıyla adaletle cinsel buluşkuyu kuracaksınız, hemen güsul alıp teravih namazına koşacaksınız. Namazdan çıkınca (Kış geceleri 16 saat ya) itikafa çekilir gibi sabaha kadar zikredeceksiniz."

Bu ne biçim Hadis? Sözde bunu Hz. Ömer rivayet etmiş. O büyük zata niye böyle iftiralar atılır? (Yine Ömer'e iftira olan bir Hadis"İçinizden birileri çıkacak ve ben Kur'an'da zina edenleri taşlayıp öldürme cezasını bulamadım" diyeceklerdir. İşte onlar, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklardır.")

”Sabah güsuluyla  namazınızı kılınız. Kur'an okuyarak Duhan (Kuşluk namazı 09.00 civarı) vaktini bekleyip, kılın. Sonra en yeni, en iyi ve en temiz elbiselerinizi giyiniz, mümkünse bir daha boy abdesti alınız, güzel kokmak için hacıyağınızı sürünüz, saçlarınızı zeytinyağı ile tarayınız, gözünüze sürme çekiniz. Müslüman hatta batılı her insan, gerek cimadan önce ve sonra "Duş" alır, zaten tertemiz gezer! Zaten temiz giyinmelidir, parfümlenmelidir, taranmalıdır, derli toplu olmalıdır.“

Bu müslümanın, bizim, uygar insanın HERZAMANKİ hali olmalıdır.. Bir hafta pis ve pejmürde gezip, CUMA öğleden önce mi bu temizliği yapacağız? HER AN TEMİZ OLMALIYIZ, abdest ancak bu temizliğin üzerine bir CİLA çekmektir.

”En uzak camiyi hedef edininiz ve yola çıkınız. Cami ne kadar uzak olursa adım başına bir hac sevabı alacağınız için en en en uzak camiye yürüyünüz. Cuma Selası  okunduğunda asırlık (yüz yaşında veya buna en yakın yaşlarda) bir ihtiyarın önüne geçmeyecek biçimde Allah'ı zikrederek çok ağır ağır camiye yürüyünüz.”

İYİ DE HADİS BİR ŞEYİ UNUTMUŞ: CUMA GÜNÜ İŞGÜNÜDÜR, AYETE GÖRE:

"İza Nüdiye=Çağrıldığınızda, ezan okunduğunda" HEMEN ALLAH'I ANMAYA KOŞUN ALIŞVERİŞİ BIRAKIN"

Şimdi biz işyerinin içindeyiz ve öğlen ezanını abdestli olarak bekliyoruz. Öğlen ezanı okunuyor, HEMEN dükkanı kapatıp, CUMA NAMAZINA K O Ş U YO R U Z . Şimdi "O en uzak Cami"ye AĞIR AĞIR nasıl gideceğiz?

“Cuma'yı tadili erkanıyla (Önce-sonra sünnetleri, Zuhru Ahiri ve tesbihleriyle) eda ediniz. Biliniz ki camiden en son çıkan en çok sevaba naildir."

CUMA BİR HUTBE+İKİ REKAT'TIR. HEMEN KILINACAK VE HEMEN YENİDEN İŞYERLERİNİ AÇMAK ÜZERE KOŞUP GİDECEKSİNİZ. Bu durumda nasıl EN SON'a kalmak istersiniz? Ya herkes EN SON çıkmak isterse, 24 saat orada mı kalacaksınız?

"Daha sonra maile (Ailece,çoluk çocuklarınızla) mesireye çıkınız ve ta'dilin  (Tatil) size ihsanının zevkini çıkarınız."

İYİ DE ORTADA TATİL YOK Kİ. YİNE İŞYERİNE GİTMEMİZ, KAPADAĞIMIZ DÜKKANI AÇMAMIZ İSENİYOR. Şu pikniği ertesi gün ya da bir önceki gün yapsak ne olur? Niye ALLAH'IN YEGANE ÇALIŞMA EMRİ OLAN GÜNE TEHİR ETTİK Kİ?

”Beni Yedi kudretinde tutan Allah'a yemin ederim ki, şefaatime nail olamaz, ebedi çılgın ateş azabında helak olursunuz."

HADİSLERİ YUTTURMAK İÇİN UYDURULMUŞ BİR YEMİN OLAN "Beni kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki..." ile başlayan hiç bir hadis'e inanmayın, bu doğrudan "Yezid"in KATKISI ve ÜSLUBUDUR.

Ya Ayet ne diyor: "SİZE ALLAH'TAN BAŞKA KİM ŞEFAAT EDEBİLİR?" (Allah'ın müstesna kıldıkları dışında=Yani, Allah Onayı olmadan Resulullah da şefaat edemez.

Bir itiraz daha geldi: (Çünkü birkısım arkadaşlarımız burada açıkça ismen yazmak yerine, özel Mail atarak soruyorlar, ben de isimvermiyorum.) Sevgideğer üyemiz özeltle şöyle söylüyor:

"O günün Cuma günü olduğu ve sözü edilen saatin Öğlen namazı olduğunu nereden çıkarıyoruz? Ya başka bir gün ve İkindi vakti ise?

Soran arkadaşımız haklı. Öncelikle ÖĞLEN ezanı olduğunu şuradan çıkarıyoruz. Kur'an'da İKİNDİ namazı diye bir namaz yoktur, bunun yerine günün iki yanı vardır. Günün iki yanını ise SALATI VUSTA=Direğin gölgesinin en kısa olduğu saat" ayırmaktadır. O ayıraçtan öncesi SABAH, arkası ise ÖĞLEN namazı vaktidir. Yani gün doğumundan öğlen direğine kadar bir vakit, ötekisi günbatımına kadar ikinci vakittir. Yani bu ayıraçlar arasında İSTEDİĞİNİZ bir zaman diliminde vaktin namazını kılabilirsiniz. Ana kural şudur: İKİ EZAN ARASI VAKİT GEÇERLİDİR. Tek veya küçük cemaatler halinde evinizde vb. vaktin farzını kılabilirsiniz.  Ama CUMA İÇİN "Ezandan güneş batana kadar" istediğiniz bir saatte değil;

İLK DAKİKADA VE CEMAAT olarak HEMEN toplanıp kılmanız emredilmiş!

Çünkü burada arzulanan HAFTADA BİR KEZ İLLA Kİ ÖĞLENİN İLK SAATİNDE TOPLANMA emridir.

O gün tatil olsaydı, herbirimiz bir yerde olacaktık. Allah'ımızın istediği bunun tersi: Dükkanlar açık dursun ki, TOPLUCA HUTBE ve İKİ REKAT NAMAZ İÇİN ATAK VE TETİK BULUNUN.

Yani Allah bizden BİR TEK GÜN "Tatil yapmayın" isteğini belirtiyor. İkinci olarak da "Başka zaman iki ezan arası istediğiniz saatte namazı kılın ama İKİNCİ BİR İSTİSNA OLARAK Cuma öğlen ezanı okunduğunda İLK ANDA KILIN." buyuruyor...

O gün neden Cuma?

Arapça Pazar gününden başlayarak günler Ahad=Pazar, İsneyn=Pazartesi yani ikinci gün, Sallase=Salı yani üçüncü gün biçiminde idi. (Türkçeye sonra Selçuklular döneminde Cihar-Şenba=Dördüncü gün Çarşamba ile Penc-Şenba=Perşembe yani beşinci gün de girdi.) Cuma'nın adı 6.gün idi. Aynı dönemde Medine'nin de adı Yesrib idi. Cuma ayeti geldiğinde sitte günü yerine CUMA dendi. Bu yüzden kuşkumuz yok. Zaten Arapça günlere bakarsan, birincigün, ikincigün, üçüncügün, dördüncügün, beşincigün CUMA ve yedinci gün biçiminde dizildiğini görürsün. Cuma'nın 6.gün olduğu artık kuşku götürmediği gibi, Öğlen ezanının da CUMA NİDASI olduğu bellidir.

PEKİ (ayn ile yazılan) CUMU'A ne demektir. ASR=Yüz (Yüzyıldan anımsayınız.) AŞR=10 (Aşure yani on malzemeden anımsayınız.)Rekat=2 Zekat=12 vb. (Düzine demektir, malın kırkta biri değil, 12'de biri ZEKATTIR, sonra tartışırız.) Bunun gibi FERD=1, CEMAAT=2 ila 39 kişi arası kalabalık, CUMU'A "Takım yani herbiri onar kişiden dört manga düzeni"  Cemiyet: Bundan yani 40 kişiden daha fazlası vb.

Evet Cuma için bir askeri takım gibi 40 kişi olma gibi sanki bir şart var. (ısrar etmiyorum.) Ama Cuma namazı kılmak için "İmam" şartında ise ISRAR ediyorum.. Çünkü Dinimizde kısa ve kolay bir sure okuyacak kadar bilen ve namaz kıldıran herkes İMAMDIR.

İmamlık kalıcı bir kurum değildir. Günün ilk namazını örneğin "Manav Osman efendi, ikindi namazını Kasap Mehmet efendi, gece namazını Öğretmen Ahmet efendi kıldırırlar"

Bunun için maaş alınmaz, Allah yolunda din sınıfı YASAKTIR. Yani sürekli imam edinmek, ona maaş, lojman vermek, yanına da yine maaşlı bir müezzin katmak, H A R A M'dır. Çünkü dinimizde "Ruhban sınıfı" yoktur. Bizi önceki batıl dinlerden ayıran başlıca özellik bizde Papaz=İmam ve Zangoç=Müezzin olmasının yasaklanmasıdır.

6 saatte bir cami yapılıyor. Günde dört cami... On günde 40 cami ve 100 günde 400 cami...(Resmi rakamlardır.)

Herbirine 250 milyon lira kadar maaş veriliyor, lojman ve giderleri veriliyor, yanına asgari ücretli müezzin veriliyor. Cenaze, nikah, mevlit vb. derken aşırı imtiyazlı bir DİN SINIFI ortaya çıkmış durumda... Bunların görevi 5 kez cami açıp-kapamak. Devlet memuru kardosunda istihdam ediliyorlar. Bir yanda üreten ve vergi veren kamu çalışanı, öte yanda "Namaz kıldırma memuru" olarak üreten değil TÜKETEN imamlarımız... Onların maaşını biz vergimizden ödüyoruz. Böyle bir lüksümüz var mı?.. Yasalar acilen değiştirilmeli ve önlem alınmalı. Çünkü imam enflasyonu kapıyı çalacaktır. Yılda 1500 imam yeni yeni katılmaktadır. Bunun sonu nereye kadar gidecek? Salt memurlara çalışan devlet bütçesindeki bu katrilyonluk maaş tahsisi gerçekten lüks! İnanıyorum ki,yeni düzenlemelerle namaz kıldırma işi RANDOM olarak yöre halkına verilmelidir.

9/34 Ey inananlar, din bilginleri (İlahiyatçılar) ve din adamları (İmam müezzin) parasını haketmeden yerler ve ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü (Bahşişleri) yiyip (İmamlık işini) ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele."

Geçen hafta yolum Sındırgı'ya düştü ve ilginç bir olay oldu:

Cumadan sonra birkaç imam ve müezzin (sanırım 7-8 kişilerdi.) Bir bilene soralım misali, beni kahve masasına davet ettiler. Sorunları çok önemliydi: Abdurrahman Hoca, "Yahu" dedi, "Bu son bölünmeden sonra, biz ayrılığa düştük, sen ne diyorsun hocam?"

-"Hayrola" dedim,"Siz ayrılığa düştünüz mü, cemaat binbir parça olur"
-"Hans bey, bizler müslüman olarak şimdi Erbakan Hoca'ya mı; yoksa
Tayyip bey'e mi rey vereceğiz?"
-"??????!!!!!??????"

Yani üçüncü bir şık daha yok! İmam-hatipler, tüm camiler ve çalışanları bilaistisna SİYASAL İSLAM PARTİLERİNİN TABİİ ÜYELERİDİR.

Biz yine HANİF'liğe üye olalım.
Allah Partisinin yolunda gidelim.
O öyle bir partidir ki,
Siyaset üstüdür
Hükümetler üstüdür.
Devlet ve kurumları üstüdür.
Devletler ve ülkeler üstüdür.
Dünya üstüdür.
O evren üstüdür.
"Din'i ALLAH'A HAS KILIN"

En başta ALLAH  L A İ K 'tir:
"Benimle kulum arasına hiç kimse giremez. Ben kuluma şahdamarından da
yakınım."

HANİFLİK ZOR ZENAAT

Benim Allah'ıma emanet olunuz
sevgideğerler..



25 Ağustos 2001