HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI
- 15 :
HER
DİLDEN HER TELDEN
Sevgideğer dostum.
Ben, sen gibi dürüstçe ate olduğunu söyleyenlere daha yakınım.. Çünkü,
"Müslümanım" diyerek, mangalda kül bırakmayanlardan çok çektim.
Halen de çekiyorum.
Bir ate, "Aklen ikna olursa" Allah'tan bir aşk gelir ki, "Kağıt
gibi yanar" hepimizden ileride müslüman oluverir bakmışsın.
Ötekilere gelince, "Kağıt iki defa yanar mı?" Yobazlığı
kastediyorum, bilimi aforoz edenleri, ortaçağdaki zalim Papa'nın şimdiki içimizde
süregelenlerini... Cahilliği, ruhbanlarımıza aklımızı ipotek etmişliğimizi
dillendirmeye çalışıyorum. Bilirsin!
Bir bilimcisin, Doktorsun ve "Araştırıyorsun" Ama kendine "İKİ
YOL" çizmişsin.
Ben de "Hristiyanlıktan sonra ateizmden geçtim ve Hanif bir Müslüman
oldum, Allah'ımın izniyle...
Bilimin gelenekselliğine dokunmaman, onu (Ortaçağda Kilise engizisyonlarında
kıyma gibi kıyılmış, aforoz edilmiş bilim adamları refleksinin aynısı
bende de var. Bilim korunmalıdır, gelenekselliği korunmalıdır. Bilimin
ideolojisi yoktur. Bilim adamlarının ideolojileri vardır. Bilim AKLA dayanırken,
bilim adamı "AKİL ve BİLGE" olmalıdır. Bilim aklın ürünüdür.
Akıl bilimin ürünüdür dersek söylediğin iki yol ayrımında bocalarız.
Yani "Felsefi bilim", "Resmi bilim" diye iki seçenek olması
gerekmiyor. Evet ayetlerde olduğu gibi "BİR DE ORTA YOL" vardır ve
sapmadan gidersin. (Bilimde +,- ve 0 gibi)
1. Bilim Amaç ise, ilkemiz şudur: "Ben evrenin nasıl yaratıldığıyla
ilgilenirim. Niçin yaratıldığı, bilimin değil, feylesofların işidir."
Haklısın, böyledir. Sceptizm, mekanizm, egzistansiyalizm ve hatta materyalizm
bir süzgeç, filtrasyon olmalıdır. Ayağımız yere sağlam basmalıdır.
2. Bilim din kontrolünde ya da ate görüş eşliğinde salt felsefeden
ibarettir. Bilimde ideoloji vardır vb. Filozof "Evrenin ya da varlığın,
NASIL yaratıldığını BİLİM ADAMLARINA bırakır. "Benim için,
evrenin NİÇİN (Neden, niye) yaratıldığı önemlidir. Nasıl yaratıldıığından
bana ne? Bu kategoriden daha çok (Şuara suresinin son 5 ayetindeki Şairler, aşk
ehli vb. çıkar) vitalistler,idealistler Spirtualistler, Şairler vb.çıkar.
Onyüzmilyonbin yıldır bilim ve felsefe çekişir. Bilimde çelişki olmaz ama
felsefede "Marksist ile karşısındaki hipnoz olmuş Tasavvufçu "
yine çatışırlar.
3. ÜÇÜNCÜ YOL: Hans Aiberg'in tercihi, benim favorim olan seçenek:
a) Bilim amaç değil ARAÇTIR! Bilim bir din değildir, tabu-totem değildir,
bir hobby ve uğraş ile sınırlı değildir, "ÖTESİ" vardır.
b) Evrende bilimin var dediği her şey VARDIR. Salt gözlemle aramaya
kalkarsak, kozmik bir zaman kaybı gerekir. Schrödinger dalga denklemlerinin
(+) ve (-) iki sonucu olduğunu gören PAM Dirac, (-) elektronun karşıtı olan
pozitronu matematiksel olarak ortaya koydu. Daha sonra denel olarak Anderson
tarafından bulundu. Ama bulunana kadar "Saçmalama, yanlış yapmışsındır,
olsaydı bilirdik" gibilerden tepki gördü. Bu bilim adamının çilesidir.
Günün birinde de ışıktan hızlı takyonların olduğunu haber verdi
Sommerfeld. Bilaniuk, ölçtü biçti, Clay ve Crunch isimli iki astronom da,
meteoroloji balonlarındaki izlerden nedenselliğin tersindiğini, önce bir şeylerin
vardığını, daha sonra kozmik ışınların buraya yerleştiğini gördüler.
Cerenkoff ışıması da Takyonların girişimidir. (interferens)
Bunların olması çok doğaldır, Çünkü:
"Işığın kaynağı ışıktan HIZLI gitse bile, ışığın kendisi
C(bilirsin, 300bin km/s) hızında gider. Clay "Kaynağın önce geldiğini,
sonra "Işığın" arkadan gelerek, oraya yerleştiğini gösterdi. Bu
durumda bir de ışıktan hızlı titreşen evren çıkmaz mı karşımıza?
(Esir=Etherodynamics, Hilbert uzayı)
Onu da matematik haber veriyor, bilim VAR diyor (İmajiner sayılar vardır,
Dirac Cebirin negatif sayılarını bulmuştur, aynı mantıkla İmajiner
(complex) sayılardan kurulu bir evren de yolda demektir.
Bilimin var dediği, yasaklamadığı ne varsa keşfini beklemek gerekir.
c) Ateizmi korumak uğruna, şunları gözardı edemeyiz. Hint fakiri, çivili
yatakta yatıyor. Filipinli şifacılar elleriyle kansız ameliyat yapıyorlar,
ellerini kansız biçimde hastanın içine sokuyorlar. Bunlar TV'den naklen LİVE
veriliyor. Yılancı Macit Hoca akrepleri eline alıyor ve sokmuyorlar,
Rufailer, şişleri vücutlarından geçiriyorlar, ne kan ne yara bere!...
Tibette, ateşte yürüyor, zehir içiyor ölmüyor, bıçak batmıyor
vb.vb.Bunlara yok dersek, bu kez Ateizmin Yobazı, bağnazı olmuş oluruz.
Varsa vardır, o halde ÜÇÜNCÜ yolu tercih ederiz. ("Trans-Science"
alternatif bilim anlamına gelir, Metafizik değil Transfizik" anlamındadır.)
d) O zaman garip bir şey çıkar: Resmi bilim gibi "Evren NASIL yaratılmıştır"
sorusunu açıklarken, ENBAŞA geliriz ve şu soruları sorarız:
"Neden varlık yokluğa göre tercih edilmiştir? Neden salt enerji bir
evren yerine içinde MADDE olan bu evren tercih edilmiştir?
Hawking
ve Penrose "Bir TEKİLLİK geçmiş, evren yaratılmıştır, kendi kendini
yaratamaz" postulatının matematiksel kanıtını yapmışlardır. Tuhaf
ama, bilim bu kez "Evrenin NASIL yaratıldığı yanında NİÇİN'leri
sormaya başlamıştır. "NİÇİN varlık yokluğa göre seçilmiştir?"
Üçüncü yol kısaca benim tercihim. Bunları Web search ve surf ile elde
edemeyiz, oturup bunları TEORİK fizikçiler olarak düşünürüz, arkadan kanıtlanır,
en arkadan da bilim uygulaması olan TEKNOLOJİ gelir ve sosyal yaşama, uygarlığa
bulgular gelip yerleşiverir.
Önce fizik yasaları mı korunmalı, yoksa, fizik ilkeleri ve ideolojilerimiz
mi? Bu sorunun yanıtı ÜÇÜNCÜ yol yani, tekelleşmiş Resmi bilime
complimenter olarak gelen Alternatif bilim...
İlk ikisinde Tanrı yanıtı yoktur, ama üçüncü yolda TANRI vardır, yaratılma
ihtiyacı vardır, başlangıç tekilliği vardır. Birinin BAŞLATMASI
gerekliliği vardır. O zaman ne bilim gibi maddeci ne uçuk tasavvufçu gibi
meczup olmadan "REEL" olanı benimsersin.
Başlangıcın sonu bu, Ya sonun başlangıcı?
Allah
dilemiş, yeryüzüne HALİFE yaratmış. Öyle bir söz ki, "Yarım dolu
çay gibi" sevinelim mi üzülelim mi? Kelime kökü HLF iki ZIT anlam
birden içeriyor, çok özel kelime:
1-HALİFE, bildiğimiz anlamda, SELEF olanın yerine geçen kişi, İktidardaki
kişi.
2-HALİFE, muHALiF, Muhalefet, ihtilaf, kelimelerindeki gibi İktidar değil
muhalefet eden demek.
UZLAŞALIM
MI UZLAŞMAYALIM MI?
Yani Halife miyiz yoksa Halife miyiz?
İktidarmıyız; Muhalefet miyiz?
HALİFE (UZLAŞALIM MI) Mİ? HALİFE (UZLAŞMAYALIM MI?)Mİ
Ali imran 103.ayetti galiba, "Allah Kalplerinizi UZLAŞTIRDI da, bu
sevgiyle KARDEŞ oldunuz."...
Kardeş olduk ama Halife (Habil)mi Halife (Kabil) mi? Halife Maktul mü? Katil
mi? Halife Kardeş mi, Kalleş mi?
"Yeryüzünde yeni bir fesat?" diye Allah'a sızlanan meleklerin
vahladığı Halifeyiz biz. Bu olgu her çift yaratılan da var. Ya simetrik, ya
anti simetrik vb.dir ama simetriktir.
Sanırım
bu iki konu orijinal geldi ve biraz ZOOM yapmamı istemişsiniz.
Evrendeki
hızlarına göre, yani en hızlı olanın ÖNCE yaratılması düsturuna göre,
evren üç viteslidir:
1. Işıktan hızlı olan takyonlar (Melekler ve bilinç de bu sınıftandır.)
Yeryüzünün ilk HALİFESİ meleklerdir.
Melekler Allah'ın emrine karşı gelemezler. (Ayet'e göre, meleklerden kim ben
de varım, tanrıyım derse, onu cehennemle cezalandırırız..) Nefisleri
yoktur. Tıpkı bilgisayarının yerinden kalkıp gezmemesi gibi,onlar da bizler
gibi otonom değillerdir. Bilgisayarının sana "Diyalog kutusu" açması
gibi, çok az fikir yürütme yetenekleri vardır. Bu yüzden onlar HALİFE olmuşlardır.
Yani nefslerini karşı koymamışlardır. Kimi kimine muhalefet etmemişlerdir.
Uyum ve düzenle bu işi yürütmüşlerdir.
2.İkinci vites ise hızı tam ışık hızında olan varlıklar yani ENERJİ...
Bu sınıfın bilinçlilerine CİN deniyor.
a)
Nasıl ki, cansız karbon (Kül, kömür, grafit, elmas vb.) varsa
b) Aynı şekilde canlı karbon (İnsan, bitki, hayvan karbon kimyası) da vardır.
Nasıl ki cansız enerji (Elektrik, foton, elektromagnetik dalgalar
vb.) varsa, CANLI ENERJİ DE OLMALIDIR. Bilimin yasaklamadığı herşey zaten
vardır.
Ayete göre "Cinleri' de DUMANSIZ (Elektrik ampulü gibi) ZEHİRLİ
(radyoaktif radyasyon) HER MESAMMATA (en ufak uzay aralıklarına) GİREN BİR
ATEŞ/NAR'dan (Alfa,beta gamma ışınları) yarattık." (En NAR
engiye=Enerji, bizlere Sankritçenin mirasıdır.)
Enerjinin paketçikleri olan fotonların ve onlara eşlik eden zamanın akma hızı
saniyede 300bin km.dir. İşte bu bilinçli enerji=yaratıklara elektrik yükleri
varsa CİN, elektrik yükleri yoksa, yani NÖTRİNO'lardan yapılmışsa ŞEYTAN
denmektedir.
Meleklerden (NUR'DAN) sonra yeryüzünün ikinci Halifesi işte bu Enerji
insanlar=Cin,şeytanlar idi. Onlar ise Halifelik payesini meleklerin tam tersine
MUHALEFET olarak algıladılar. Dolayısıyla Helak oldular ve yeryüzündeki o
tufandan sonra bir avuç cin kaldılar.
3. Üçüncü vites ise ışıktan yavaş olan MADDE yani biz insanlar oluşturuyoruz.
Yeryüzünde SON HALİFE İNSAN (Adem) yaratıldı.
Deneyimli olan melekler, "Yeryüzünde yeni bir fesad daha mı yaratıyorsun?"
diye Rablerine sızlandılar. Bunlar bilinen şeyler. Bilinmeyenlere gelince:
Melekler için HALİFE=İKTİDAR ANLAMINDAKİ AHLİFE'DİR. Cin-Şeytan için
HALİFE=ALLAH'A SAVAŞ AÇMAK, ALLAH'A MUHALELEFET ETMEK anlamındadır.
İnsanlar için HALİFE HER İKİSİDİR: Allah dilemiş, yeryüzüne HALİFE
yaratmış. Öyle bir söz ki, "Yarım dolu çay gibi" sevinelim mi üzülelim
mi?
Kelime
kökü HLF iki ZIT anlam birden içeriyor, çok özel kelime:
1-HALİFE,
bildiğimiz anlamda, SELEF olanın yerine geçen kişi, İktidardaki kişi.
2-HALİFE, muHALiF, Muhalefet, ihtilaf, kelimelerindeki gibi İktidar değil
muhalefet eden demek.
Yani hem melekler gibi Allah İktidarının temsilcisiyiz.
Hem de şeytanlar gibi Allah'a muhalefet etmekteyiz.
Adem ve Havva HALİFELİĞİ dünyaya indirdiler. ilk iki erkek çocukları da
halifeydiler.
Halife Habil: Allah iktidarı yolundaydı. İyi kardeşti.
Halife Kabil: Allah'a muhalefet yolundaydı.Kalleşti.
KARDEŞİNİ öldürdü. Halen de kardeşler öldürülmüyor mu?
Ali imran 103. "Hani siz birbirinizin candüşmanıyken, Allah,
kalplerinizi sevgiyle uzlaştırdı ve onun nimeti sayesinde KARDEŞ
oldunuz."
Halife Habil miyiz? Halife Kabil miyiz? To be or not to be!
9
Ağustos 2001
|