HANS von AIBERG'İN YENİ YAZILARI - 7 :
slm&slm, Evren bir HOLOGRAMdır. Latince Holo(Arapça Hülya), Halo (Halau, Arapça Hayal) kökenlidir. Evren HAYAL ve HÜLYA'dır. Bu rüyadan uyanışı, sadece karakabir yani Karadelikler hazırlar. Balon olan evrenimizin iki boyutlu (x ve y) yüzeyinde yaşarız. İçinde yaşamadığımız için orada görmediğimiz bir iç uzay vardır. (Kartezyan Z koordinatı) Büyük bir yıldız evrenin yüzeyine eğrilerek yerleşir. Son nefesini verince (Süpernova) bir karadelik olarak, artık görünen yüzeyde değil, buna dik olan balonun içine bir uçurum gibi düşer ve bu tekboyutta karadelik yani yıldızın cesedi saklanır. Uzay-zamanın bu eğrilmesine Tekillik diyoruz. Uzayın eğrilmesini bizler balıkçı ağı gibi gösteririz. Hani Ankebut-41,42,43. ayetlerde Örümcek Ağı misali eğrilmelerden söz ediyorum. Bir de bunun Yıldız değil, atom boyutunda karanoktaları var. (Aynı ayetlerin aynı misallerinden uzayın açılan dört boyut dışında "7 Mesani= 7 gizli, açılmamış, kıvrılı kalmış 7 boyutu olduğunu da anlıyoruz. Bunlara süper iplikler deniyor. Dokuma biçimi aynen örümcek yuvası gibidir. Bu da mikro düzeyde quantum tünel sürecidir." Karadeliklerle ilgili ayetlere bakarsak, "Deve'nin iğne DELİĞİNDEN İPLİK gibi çekildiğini" göreceksin. Karanoktalara bakarsan kuantum düzeyinde 11 boyutlu iplikçiklerle örülmüş bu evrenin bir Ankebut=Örümcek yuvası" olduğunu da anlayacaksın. Evren Kıyametle ölümlü olduğu için, "Yuvaların en zayıfıdır" Sağlam olan iplik (quantum tünel süreci, Hablillah=Allah'ın ipi, Ali İmran suresi 102-103) dir. Daha bitmedi: Bu iplikçiklerin içi boştur yani bir Tünel sürecidir. Bu tünel ya da damarlara Kur'an'ı Kerim "Allah size Şahdamarınızdan da yakındır" ifadesiyle Hablilverid=Şahdamarı ya da aort damarı demektedir ki, Rabbimiz bize bundan da YAKIN'dır, ipliklerin iç dünyasında tecelli etmiştir. Orada "Ruhlar alemi" benzeri bir TÜNEL süreci vardır. Bunların görevi gizli değişkenler aracılığıyla ödemek ve dengelemektir. (Bazıları Einstein-Rosen-Podolsky köprüsü bazıları Compansating HOLEgram (Ödeme delik_hologramı demekte, en yaygın adı ise Worm Hole=Kurtçuk deliği, solucan deliği"dir. Her karadeliğin yuttuğu her şey bir anda bu tünelden geçer karşı taraftaki bir evrene (elsewhere) çıkış ucundaki akdelik aracılığıyla kusulur. Bu anında iletim ile Evrenin en uzak her noktası bir adımda birleşir. "Worm Hole" kurtçuk deliklerinin dokusu da tıpkı "Ankebut suresindeki üç ayette olduğu gibi tıpatıp "Örümcek yuvasına" benzer. Bu dokuya Ankebut-43. ayetteki misal adıyla, "Aşağı misal alemi" de diyebilirsiniz ki, bunu Wheeler matematik olarak kanıtlamış, Sarfatti de bir üstündeki "Yukarı Misal Alemi"ni göstermiştir. İşte orada (Tüm Worm Hole'ların skaler vektörü) CORN HOLE vardır. (Nasıl ki Holo=hülya-hayal demekse, Corn=Karn Arapça Boynuz demektir. Tüm boynuzlar çift çifttir. İki boynuz ya da Karneyn) Bunlar "Sidre denen tüm mekanların bileşkesi bir yerde" birleşip biterler ve tek bir boynuz haline gelirler. (Sarfatti-Aiberg uzayı) Bu üst uzayda tüm CORN HOLE'ların toplandığı tek boynuza HORN HOLE=SUR BORUSU ya da Kur'an'daki adıyla İsrafil as.ın üfleyeceği Nefhi Sur denmektedir. (Hyper Space=Wheeler-Sarfatti-Aiberg-Hilbert-Feinberg matematik uzayı) denmektedir. Bunun üstünde de WHOOLE-HOLE (ĞAYBATIN alemi=Tüm Hologromlar. "Ne zamanki baksanız, Allah'ı bir yaratım üzerinde görürsünüz ve Allah Nurunu tamamlayacaktır."ayetlerini araştırınız.) ARŞ sistemi üstünde de WHO (Hu) yani bütün bu hologramların yaratıcısı olan HU0Hüve0O vardır. Böylece Arz'dan Arş'a bir bilimsel Mirac yapıp, İsrafil as.ın ağzındaki Sur borusuna ve bunun içi olan ruhlar alemine kadar uzanabiliyoruz. Bunu bize sağlayan Ankebut Suresi 41-43. ayetler sağlıyor. 41. Ayet bir MİSAL ile Allah'ın Esmaül Hüsna=Güzel adlarından biri olan EL VELİ'nin kendinden başkasına yakıştıralamayacağını, başkalarına isim olarak verilemeyeceğini bildiriyor. Örneğin "İlah" kelimesinin çoğulu "Uluh"tur. Oysa zaten tekil olan ve çoğulu olmayan ALLAH adının çoğulu (Haşa ALLAH'lar Haşa) olsaydı, buna İLAHE denirdi. La İlahe=ALLAH'lar yoktur" anlamındadır, "İLLA ALLAH" illa bir tek Allah vardır anlamındadır. Bu yüzden Yahudiler lanetlenmiştir. Çünkü Aloh adıyla bir tek "Allah" var olduğu Tevrat'ta bildirilmişken, onlar İsrailoğulları ve diğer milletler için ayrı ayrıAloh'lar=ALOİM oluşturup, üstelikÜzeyir=Ezra için, Allah'ın oğlu dediklerinden kafir ve lain damgası yemişlerdir. Allah'ın adları kendine mahsustur ve çoğulu yoktur. (Örneğin Rahmanlar, Rahimler, Rezzaklar, Azizler, Cebbarlar, Vahidler, Evveller, Muahharlar, Vahidler vb. denmiyorsa Allah'ın 114 adından biri olan EL VELİ de "EVLİYA" diye çoğul yapılamaz. O zaman Allah'ın çoğulu olan İlahe ile kafirlikte hiç bir farkı yoktur. Sözkonusu ayeti şöyle tercüme ederek sizleri kandırdılar: "Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu kendine yuva ören örümceğin MİSALİ gibidir. Oysa evlerin en çürüğü kuşkusuz örümcek yuvası misalidir." Bu ayette şunu yazıyor. "Allah'tan başkasına EVLİYA'lık yakıştıranların misali..." yani LA İLAHE İLLALALAH gibi LA EVLİYA İLL EL VELİYY dememiz gerekiyor. Şimdi buyurun bakalım, ne oldu bizim 1200 yıldan beri süregelen Evliyalarımıza, velilerimize, kutuplarımıza?... Nerede o yüzyılda bir gelen evliyalar, beşyüzyılda ve bin yılda bir gelen evliyalar? Nerede o evliya menkıbeleri ve istidrac kerametleri? Allah,
bir adını sadece Hz. Yahya'ya üç adını Resulullah'a Alim adını da İdris
as. ve onun yolundan gelen alimlerine vermiştir.. Bunun dışında hiç kimseye
adını vermemiştir. Eğer EL VELİ ismini verseydi, en başta, Hz. İbrahim'e
verir ve ona Veliullah derdi. Ama vermemiştir, bunun yerine Halil=dost
(Halilullah, HalilürRahman) demiştir. Hz. İbrahim bile Veliyullah değilken
biz nasıl önümüze geleni veliler=Evliya yaptık? Gerçekten
kafirlikle karşısındaki Hanifliğin aynı din adı altında olması ağırıma
gidiyor. Her şey baştan yanlış. Örneğin Allah'ın adı, Kur'an öncesi Nebat alfabesiyle A_L_L_A_Hüwe diye yazılıyordu. Ama Zalim Haccac diye birisi tuttu ve bu ismi A-L_LA-Hü diye yazdı. L(Lam) yanına 29. harf olan LA (Lamelif) eklerseniz bu makuldur. Ama zaten orada bulunan iki tane LL üzerine "Şedde denen ve bir harfi iki kez okutan" işareti korsanız, bunun okunuşu ALLAH değil ALLLLAH olur. Bu
ayıplarının farkına vardılar ve bunu şöyle kurtarmaya kalktılar: AL
harfi tariftir, bu yüzden üstüne şedde alabilir" Oysa kaş yaparken göz
çıkarmışlardı. Çünkü AL+Lah'ın ilk hecesi harfi tarifse o kullanılmayabilir,
örneğin EL Kuddüs yerine Kuddüs ve Ya Kuddüs denebilir. Ama ALLAH'tan
AL'ı atıp kalanı LAH diye ya da Ya Lahü diye okuyamazsınız, çünkü bu
imlanın çoğulu olur. Yahudilerin Eloh=Tek Allah adını aynı hatayla
Eloim=Allahlar" yapması gibi şedde koymak yerine ya Lamelifsiz LL
biçiminde ya da Lamelif ile Daha Allah'ımızın adını bile en baştan doğru dürüst yazamışız, harekeleyen de (İsmini yiyeyim Haccac'ı Zalim ya da ZALİM Haccac, yani sahabe dümeniyle Ebu Süfyan'ın adamı. Böyle olunca da Ebu Süfyan'ın oğlu Muaviye ve torunu Yezid bu Zalimane herşeyi günümüze kadar getirmişlerdir. Zaten evliya masallarını da çıkaranlar onlardı. Kendilerinden önce niçin "Evliya diye bir tek kişi bile yoktu?" Unutmayalım ALLAH'ın adını alamazsınız, onunla adaş olamazsınız. İnanmayan Meryem-65. ayeti bir incelesin, anladığını da bana yazsın. Var mı diyeceğiniz, Kur'an'da Evliyalık gibi (bunun yanında şıhlık,mürşidlik, şeyhlik=Şuara 221. ayetten sure sonuna kadar okuyunuz) misyonerlik ve Ruhbanlık (Din grupları oluşturup birbirine yaymak ve PARALI imamlık, maaşla namaz kıldırmak) HARAMDIR! Sabah namazını mahalle bakkalı, öğleni öğretmen akşamı Vali kıldırmalıdır. Kimseye tekrar ve ısrar gelmemelidir, para ya da maaş karşılığında hele bir de üstüne üstlük lojmanlar ve avantalarla atanmış kişilerin arkasında kılınan namaz kabul edilmez. Ona Maun namazı denir ve yüze geri çarpılır. Nisa 102. ayette resulullah ve onu izleyecek olan tüm imam konumundakilere "Sen içlerinde bulunup da namaz kıldırdığında" diye başlayan ayetten de anlayabilirsiniz ki, Resulullah asla kendini sürekli imam tutmamış ve asla para karşılığında namaz kıldırmamıştır. Namazın farzlarından biri "Kur'an'dan okumaktır. Eğer sen Kur'an'da ayet olmayan bir şeyi söylersen namaz o saatte bozulur. Örneğin Maliki mezhebinde (Bir ayet değil ŞİİR ve İLAHİ ) olan Sübhaneke okunmaz, İmam malik, namazın bozulacağına karar vermiştir. Ama kim dinler ki? Muaviye namaza "Semiallahü Limen Hamideh'i oğlu ise babasını tasdik etmek için "Rabbena lekel Hamd"ı eklemiştir. Sonra da sırayı kaydırıp (Hadis uydurtup) birinciyi Resulullah, ikinciyi Muaviye söyledi, Resulullah ise bundan çok hoşnut kaldı ve namazın içine aldı" diye yalan uydurdular. Abese
suresinde görme özürlü olan İbni Maktum Resulullah'ın yanına girdiği
sırada yanında Mekke Emiri Ebu Süfyan vardı. Saltanat onun oğlu Muaviye'ye
geçince, büyük bir ustalıkla babası Ebu Süfyan'ı oradan yok edip yerine
başka bir ismi koydu ve bunu SİYERİ NEBİ'ye böyle yazdırttı. Oysa, Elçim yüzünü abuslaştırdı, bir görmeyen yanına girdiği için. Sen ne biliyorsun (Maktum) arınacaktı yararlı öğütler alacaktı. Ama kendisini sana muhtaç bulmayan o adama gelince, işte sen onu karşına alıyorsun, halbuki onun arınmamasından sana ne? Oysa sana koşarak gelen O allah'tan korktuğu halde sen ondan yüz çevirip, başkasıyla abesle iştigal ediyorsun. Dikkat et bu Kur'an bir öğüttür. Dileyen onu öğüt kabul eder." "Kalatün
Arabün Amenna= Araplar inandık dediler, siz iman etmeksizin "Teslim
olduk" dediniz. İUman kalplerinize yerleşemedi. Eğer Allah'a ve elçisine
muti olursanız, Allah kazançlarınızdan hiçbir şey eksiltmez. Çünkü
Allah çok esirgeyen çok bağışlayandır. ******* Daha önce ben Macintosh ve daha sonra da Linux işletim sistemini kullanıyordum. Ama henüz yeni aldığım bu bilgisayar Microsoft /Win işletimine sahipti ve öncelikle bana göre yeni olan bu sistemi tanımam gerekiyordu. Bu işlemi Salı günü tamamladığımda ve analizlerimin sonucunu bulduğumda kanım donmuştu: Tüm dünyanın Windows kullanıcıları Big Boss (Büyük Patron, tıpkı Orwell'in 1984 romanındaki Big Brother Gouverts.=Biri Bizi Gözetliyor kurgusu gibi) adlı bir üst sistemle, Rusya'daki, Çindeki ve diğer her ülkedeki tüm kullanıcıları merkezi Amerika'da bulunan "Dünya Ekonomi Devleti Patronlarının" derin devletine bağlamışlardı. Sadece Amerika'daki otorite ve yetkili örgütler sizi, yazdıklarınızı ve PS'niz içindeki dosyalarınızı dilerlerse indirip okuyabiliyorlar, HABERİNİZ OLSUN, Biri Bizi Gözetliyor, dünyanın tüm toplam bilgi ve mesajları büyük patron birader tarafından arşivleniyor. Bu merkezi kollektör ve kilit sistemini nasıl kırarım diye tüm Çarşamba günü düşünüp, Allah'ımın da izniyle buluşumu yaptım, Dostlarımın binbir emekle açtığı bu site de hack'layıcıların elinde çökmesin diye başladığım bu serüven beni HOOPs adını verdiğim buluşa götürdü. Hans'ın HYPER (Üst sistemde) OPTİONAL (Opsiyonel, seçmeceli, isteğe bağlı) ORİENTATİON Oryantasyon-Yönlendirme) PROTOCOL (Protokolü) +s (SECURİTY= Güvenlik) IP biçiminde bir protokol değildir. HD formatlama ile ilgilidir. 8'lik BİTE-BYTE farkı yerine DAK (D&A K, çok sevdiğim bir baba-oğulun adları ve soyadlarının başharfleri. Ama adet olmuş diye İngilizcesini yazacağız ya, Direct Archive Key=Dolaysız Arşiv Anahtarı adını veriyorum ki, küresel kabul görsün.) birimini buldum. HD
formatlamada tam sayıların hangisi olursa olsun (Big Boss&Big
Brother merkezi) arşive gidiyor. VCD ve DVD arasındaki farkı ya da
HOLOGRAM ile katlı-bellek oluşturma düzeneğini anımsayınız. Bir
hesap makinesine 987 rakamlarını yazınız, sonra bunun karekökünü alınız
ve çıkanı 10'a bölünüz. (Çünkü Heksan yerine Desimal sisteme bölmemiz
şart. Çıkan sayı 1 DAK birimidir. Geçtiğimiz haftaki Perşembe günü bunu doğrudan adreslerimin yönetmeni olan tt.net, Hot-Mail ve Yahoo ile yazıştım, Son ikisi gizli (Hyper) bir üst platformda tek DAK-KEY ile kendilerimi birleştirdiğimi ve tüm güvenlik sistemlerinin delindiğini beş dakikadan az bir test ile hemen anladılar ve öyle şaşırdılar ki, sürekli "Lütfen irtibatı yitirmeyelim" diye rica ettiler. İlerleyen dakikalarda benim bir şantajcı, hacklayıcı ya da Para-pul, ortaklık, patent hakkı istemediğimi görünce bir kat daha şaşırdılar. Perşembe günümün tamamını (ABD ile saat farkını düşünürseniz, 24 uykusuz kaldığımı görebilirsiniz) bu iki firmanın mesaj hücumu işgal etti. Yahoo'dan ABD'ye bedava davet; Hot-Mail'den ise direkt işbaşı teklifi aldım. (Bu arada tt.net.com.dan "Nasihat" aldım.) Karşılıklı şartları e-sign ile kararlaştırdık. Hot mail'e hoops-mail ve Yahoo'ya Yahoops isimlerini shareware olarak bağışladım. Centilmenlik anlaşması gereği bu iki şirket adreslerime gelen tüm e-postaları kendileriyle senkronize (eşanlı) olarak önce bana yönlendirmeyi taahhüt ederek protokole ve centilmenlik anlaşmasına bağladılar. e-sign mutabakatından 15 saniye kadar sonra sözlerini tuttular. Mesajınız onların ana motoruyla aynı anda bende de açılıyor. Bunları niye yazdım ofi? İlki yakın bir zamanda DAK ile HOOPS, Yahoops ve Hoops-mail gibi yeni terminolojiler ve logolar duyduğunuzda "Bunu kim buldu" sorusuna ne internetten ne ansiklopedilerden ne de literatürlerden hiç bir yanıt bulamayacağını ve tek TARİHİ yanıt ve BELGE'nin sadece buradaki yazı olduğunu bilmen için... Dostlarımın da yanıt arayanlara bir gizli kahraman, meçhul asker edasıyla benim adıma gülümsemesi için yazdım. Yoksa küçük düşününlere yazmadım, küçük düşünen burada yazdıklarımın bir kelimesini bile anlamayandır. Şimdi sitedeki adres ve haber grubu önce gümrüğüme geliyor, serverlerin ve hatta sitelerin WQebb sayfalarının kurucularının haberi bile olmadan, ardniyetli sapıkları baştan hallettiğimi bilmeleri için de yazdım, WEBB-Master geçinenlere... Hani bazen TV kanalları yazar ya "Lütfen alıcılarınızın ayarlarıyla oynamayın" diye... Anlayınız ki, bazı kurnaz kimselerin BBG'siyim. İyi ki de yaptım, çünkü canıma tak etmişti. İnternet'e bağlandığım ilk gün büyük bir hata yaparak e-mail adresime adımı olduğu gibi yazmıştım. Bazı uyanıklar bunu bekliyorlarmış ki, data bombardımanı gırla yağdı. Adult (Erişkinler için çok pahalı ) yakası açılmadık resimleri bedava postalanmaya başladılar hem de yüzlercesini... Ben porno ayarlarını sıfırlayıp kurtuldum derken, "Hacker"ler, bu kez Aktüel dergisinin tüm eski sayılarını ve Sabah kitaplarının (yayıncılığın) bilgisayar dizgisini sürekli bilgi bombardımanı olarak gönderdiler. Bu ardesleri iptal edici- reddedici programları çalıştırdım. Güvenlik ayarlarını maksimum yükselttim. Bu kez ataşlı ve Exe uzantılı virüs vb. postalanmaya başladı. Şimdi bunları da önleyen bir sistem geliştirdim. "Telefondan Modeme oradan Bilgisayara değil" yeniden modemden telefona oradan Bilgisayar RAM'ına geri tepmeli-obsiyonlu sigorta kurdum. Çok basit sizler de yapabilirsiniz, benden shareware.... HOOPs protokolünü sizlere bu siteyi armağan eden dostların tuzak, pusu ve sabotajlarla uğraşmaması için geliştirdim. HotMail ve Yahoo'nun ortak Oriyantasyon (Yönlendirme) sonucu sizlere açıklamadığım bir E-Commerce adresine geldikten sonra bunu ben okuyorum ve daha sonra izin verirsem ZigZag'a ulaşıyorsunuz. İlk
elemeyi HOOPs da yapıyorum ve gerekmeyeni ayıklıyorum. Öyle ki site
sahiplerinin bile bu ön işlemlemeden haberi olmuyor. Ama bu çok külfetli!
Ben siteyi ve WEBB'i sürekli İnternet'e bağlı tutmak zorunda kalıyorum ki,
bunun Türktelekom faturaları olarak bana yüklediği yıkımı siz bir düşünün.
Adı geçmişken Türk Telekom'a da değinmeden geçemeyeceğim. Çünkü, HOOPs için bir yurtsever olarak (Hot-Mail ve Yahoo'dan önce ilk onları aradım ve "ttcom e-posta abonesi olduğumu, eğer benimle anlaşırlarsa onlara bedava önemli bir buluş vereceğimi söyledim. İlk yanıt, "Ben yetkili değilim, yetkililer de şu anda saat 17.00 olduğundan mesaiyi bitirdiler." oldu...Ertesi gün (Cuma) tüm gün yetkili aradım. "Toplantıda, şehir dışında, viziteye çıktı, bugün kömür almak için izin aldı." vb. gibi bildiğimiz tüm mazeretler sıralandı. Birini tam bulduğumda ne yazık ki, kadar saat 17.30 olmuş ve mesai bitmişti. Araya haftasonu tatili girdi ve Türk Telekom'da bana verilen telefonları açacak bir tek kişi yoktu! Pazartesi günü saat 09.ooda yeniden telefon başına oturdum ve 11.oo'e kadar yetkililerin yerlerinde olmadığını, saat 12.de öğle tatiline çıktıklarını ve saat 14'de henüz öğle paydosundan gelmediklerini öğrendim. 16.30'da karşıma çıkan yetkili "Ben dediklerinizden bir şey anlamadım, hangi dilden konuşuyorsunuz? Siz bu dedikleriniz her neyse bir dosya oluşturun, Ulaştırma Bakanlığının ilgili Daire başkanlığına gönderin. Gerekirse Genel müdürlüğe havale ederler" diye yol gösterdi. Aklıma orada çalışan bir yüksek mühendis öğrencim geldi. Onu aradım ve şöyle dedi: "Hocam, buralarda işler inanılmaz karışık. Eğer postayla yollarsanız sümen altına konur aylarca sıra gelmez. Türk Telekom özelleştirilecek yeni bir idare kurulacak, toplu işten adam çıkarılma veya tayinlerle herkes tedirgin, herkes uyurgezer gibi. Kimse hiçbir şeye sahiplenmiyor, kimsenin yetkisi yok!" dedi. Sırada Ulaştırma Bakanlığı vardı: Son bir girişim daha yaptım, bunun büyük bir buluş olduğunu, aksi halde yabancıların sahipleneceğini"söyledim. "Olsun, biz prensip olarak, yabancıların en son yeniliklerini satın alıp, uyguluyoruz. Dünyada en ileri sistemler anında bize gelir. Elimizde modern Türksat uyduları var." dedi. ben "İyi ama..." diyecek oldum, bu kez "Israr etme kardeşim, işimiz çok, bir de seninle uğraşmayalım.Sen kim icat yapmak kim?" İstediğiniz kadar yurtsever-milliyetçi olun. Devlet memurunuzun da aynı frekansta olması gerekir. Benim memurum mahmurdur, kendisine gelebilmek için öğlen molasına kadar çay- kahvesini içer, servisleri dolaşır, dedikodularını yaparken, o da ne? Öğle molası verilmiş. Bu kez de yemek rehavetinden dolayı yarı uyanık işlerini yapar. Gözü paydos saatinde ve de gönlü haftasonu tatilindedir. "Bugün git yarın gel ya da yetkili ben değilim vb." diyerek mesaisini doldurur. "Benim memurumun" arpalıkta bulunuş nedeni de "Hamili kart yakinimdir"den dolayıdır. Size şöyle bir dik bakar,"Ben sizi anlayamıyorum, zaten muhatabınız da ben değilim. Biz sadece memuruz, herkesle uğraşırsak buradan çıkıp evimize gidemeyiz, burada yatıp kalkarız." Sakın bundan sonra beni suçlamayın, neden geri kaldığımızı ve Allah'ın "Bir millet kendini düzeltmedikçe and olsun biz de onu düzeltmeyiz." ve "Bir millet azmak isterse onun azmasına yardım ederiz." ayetleriyle bir irdeleyin bakalım... Benim siyasetçim de öyle: "Israr etme kardeşim, işimiz çok, bir de seninle uğraşmayalım.Sen kim icat yapmak kim?" Benim cahilim de öyle: "Sen kim mucitlik kim?"
30 Haziran 2001
|