Chat n° 228 - Tarih: 13 mayıs 2004

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] kaptan hyperboreal nickiyle bağlandı, msccp10SCE olarak değiştirdi

<> slm slm kaptanım hoşgeldiniz

 

ss hoşbuluştuk candaşlar. Yeniden merhaba demeden önce bir hüüüpleteyim geliyorum.

Hükümet bizimle harb ediyor. Tüm üniversitelerin ödeneğini kesti. Balıkesir üniversitesinde hiçbir öğretmen ek ders ücretlerini ve araştırma fonlarını iki aydır alamıyorlar.

Bu çok aşağılık bir şey. Sanki Birleşmiş milletler Kıbrıs'a ambargo koymuş gibi iğrenç ve aşağılık. Sözleşmeli personel ise birbuçuk aydır maaş alamıyor. Sanki özel bir şirket, batmak üzere gibi davranıyor bize hükümet. Özellikle Unakıtan bunu yapıyor. Bunların hepsi ileride içeri tıkılacak adamlar.

Şu anda haberler iyi değil: Eğer bu hükümet seçime girerse bu kez oyların %66.59'unu alacak. RTE  Cumhurbaşkanı olacak -kesinlikle-. Sözünü ettiğim devalüasyonu  IMF örtmeye geldi -anlamışsınızdır-. Çünkü IMF'ye borcumuz tam 1 milyar dollar arttı. (Durup dururken) Bunun için beyler Türkiye'deler... Piyasayı lafla rahatlatmak için buradalar.

Öte yandan NY borsasında varil başına 40 Dollar oyunu oynanıyor. Amaç (Önce Suriye'yi, sonra da) Suudileri vurmak! Elbette Çin'in ihracat çıkarması ve %9'a varan büyüme hızına bağlı olarak petrol tüketimi dünya çapında %20 arttı. Bunun faturasını ABD Suudilere kesmek istiyor. Zaten petrolcüler öldürüldü Arabistan'da.

Bundan bizim enflasyon etkilenecek -ki etkilendi bile-. Babacan yine SİNSİ tuzaklar kuruyor ve bunu demeçleriyle örtüyor. (BBerg'de bu TAKVİM itibariyle 1 Mayıs diye planlanmıştı zaten.) Hükümet benzine hemen zam yapacak. Sübvanse etmeyecek. Bu da hayatı pahalılandıracak ve enflasyon -yaza rağmen- geri gelecek.

İşte geçen yıl Çırağan sarayında bunlar planlanmıştı. Babacan söylememeye yemin etmişti. Bugün bunu da ima etti demecinde... Bu kadar kasvet yeter mi?

Meclis başkanımızın bize layık gördüğü deyimiyle: şey... şey... şey...

 

<> TBMM Genel Kurulu'nda 18 saat süren görüşmeler sonucunda bu sabah kabul edilen YÖK Yasası, Cumhurbaşkanlığı'na gönderildi. TBMM Başkanı Vekili Nevzat Pakdil tarafından imzalanan ve akşam saatlerinde Çankaya Köşkü'ne gönderilen yasayı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 15 gün inceleme süresi bulunuyor. Sezer, bu süre içinde yasayı onaylayabileceği gibi bir daha görüşülmek üzere tamamen ya da kısmen TBMM'ye iade edebiliyor. TBMM, iade edilen yasayı aynen kabul ettiği takdirde Cumhurbaşkanı Sezer, 15 gün içinde onaylamakla yükümlü bulunuyor. Ancak, Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurabiliyor.

 

Mümkün değil candaş, çünkü Anayasa'nın 132 ve 133. maddeleri, hükümetlerin böyle yasa çıkarmalarını engelliyor. YÖK ile oynayamazlar. Anayasaya aykırı karar/kanun çıkarmış oldular. Aslolan Anayasadır. Diğer yasa ve kararnameler buna göre irdelenir. Yangından mal kaçırırcasına sabahladılar, neredeyse iki gün vıdı vıdı konuşup yasayı çıkardılar.

Bu konuda konuşmak yerine konuya gelelim isterseniz. Daha doğrusu sizler takdir edersiniz. Jüri Jüridir! Ne derse o olur. Yargıç, savcı vb. hepsi ona uymak zorundadırlar. Jüri sizsiniz, buyrun.

(WEMB 12 kişilik bir global Jüridir) İslamın demokrasisi budur >>> ŞURA yapmak!

Mighty de bunu BİZDEN talimatlar alarak 12 düzeninde Jürisini kurdu. (12 konfederal veya dev-devlet anlamında) Bunun temelini BİZ burada attık. Yeryüzünde (hukuk sistemi dışında) İLK KEZ JÜRİ DEMOKRASİSİ uygulamayı burada kararlaştırdık ve geleceğe en geniş perspektif ile yansıdı.

Siz o jürisiniz (Şura suresinde sözü edilen) ve bu devrimin Jürisinin ilk başkanı da şehidemiz [P]'dır. Ona dört kez selam selam selam selam.

 

<p> Selam, selam selam selam MİH...

 

Ve "Pozitif" eşitlik anlamında bütün Lady'lerimiz (Tüm çekirdek hanımlarımız) bu Jüri içindedir. Buradaki tüm hanımlar doğal YARBAŞKANDIR (Yardımcı başkan anlamında). İşte bu pozitif ayrımcılıktır. Hükümet reddetti ama biz bunu çoktaaaaaaan yapmıştık. İlk biz pozitif ayrımcılığı (Bayanlar kotasını) oluşturduk.

 

<> 42-Şura/38: Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler.

 

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

İşte bizim MİH'imizin öyküsü bu ayettir. Rabbimize HANİF'lik ile icabet ettik; namazı dosdoğru ilk biz kıldık. Şura=JÜRİ(Jury)'yi ilk biz kurduk.

Ve bizden daha çok rızkından infak eden bir iman yumağı daha görülmemiştir. İnfakı şu an ben bile hiç durmadan yapıyorum. Hükümetin ödeneklerimizi vermemesine rağmen Allah bereketini veriyor.

O bereketten de İNFAK ederek Guiness rekorları kitabına bir ilk oluşturduk. Evet yeryüzünde ilk kez bereketin infakı veriliyor.

(Bereket aslında sizindir, helalinizdir, verilmez, ama biz bir ilki gerçekleştirip bereketten de infak ederek imanımızı katmerliyoruz.)

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

"Ve Rabblarına icabet edenler, namaz kılanlar içindir. Onların işleri aralarında şura iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler."

Bu bizim serüvenimizdir. Koklayın lütfen ayeti... Dersinizi İYİ okuyun, o ayette BİZ VARIZ.

(Sağol [candaş], Kur'an ile konuşmana bayılıyorum. Hiçbir ayet durup dururken tesadüfen orada olmaz.)

 

<> Bir de "ictiba etmek" var?

<> 42-Şura/39: Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar.

 

Evet bunu bana fazlasıyla yaptınız. Ben de fazlasının fazlasıyla gereken yerlere (Sevabı size ait olmak üzere) verdim (Çevirdim, yönlendirdim).

 

<> 42-Şura/38: Vellezınestecabu li rabbihim ve ekamus salate ve emruhüm şura beynehüm ve mimma razaknahüm yünfikun

<> 42-Şura/39: Vellezine iza esabehümül bağyü hüm yentesırun

 

"emruhüm şura beynehüm"

"emruhüm şura beynehüm"

"emruhüm şura beynehüm"

Şura, tıpkı RUH gibi, ALLAH'ın emridir. "Allah'ın emriyle ARALARINDA jüri oluştururlar" diyor ayet. Şura >>> VİCDANDIR. Aşiret kabile değildir... MİLLETTİR (MİH gibi); güruh, başıbozuk yığın değildir, kabile ve aşiret asla...

Bunu anlıyoruZ >>>> Biz Şura/Jüri demekle dernekçilik/klüpçülük oynamıyoruz!!!! Hukuk sistemi dışında İLK JÜRİ'yi biz kurduk. Yüzyıllara ayna oldu. İnsanlar akın akın WEMB 12'li Şurasına akacaklar.

Dikkatinizi çekiyorum: Hukuk sistemini saymazsanız HER ALANI kapsayan JÜRİ denen Allah emrini ilk kez biz uyguluyoruz.

Çünkü karşımızda zorlu düşman şeriatçı var. Karşımıza "Ehli Sünnet vel cemaat" diye bir saltanat ve gericilik oturttular daima... Bakınız, şimdi bile güncel olarak imam-mühendis, imam-vali, imam-hakim, imam-memur oluşturmaya çalışıyorlar.

Onların Ehli Sünnet velcemaatleri ALLAH'ın emri değildir. Tersine Şeytanın işidir. Hizbişşeytan'dandır.

Allah Jüri'yi daha ruh düzeyinde ve evresindeyken kurdurdu. (Fıtratımızda var)

Nasıl kurdurdu: Misak peygamberi, yardımcı misak peygamberi, sonra elçiler, yani majisyen majesteleri... Allah daha insanın bedenini yaratmadan MİSAK meclisi (İlk Jüri) ihdas olundu.

Bu Sünnetullah'tandır. Onun için Allah'ın emridir ve bizim hilkatı fıtratımızdır.

RUH'tan sorarlar sana... De ki o Rabbin emrindendir...

RUH'un ilk çıkışı >>>>>> MİSAK günüdür. Misakçılar Jüristttir (Şuracılardır). Ve Şura, ayette okudunuz >>> Allah'ın EMRİNDENDİR.

Bunu da böylece geleceğe not düşmüş oluyoruz.

BİZ BU JÜRİYİ bir avuç kuran İLK çifte imanlı mü'minleriz. Kutlu olsun!

"Ve ma edrake ma ŞURA???"

 

<> amin

<> evet

 

Şimdi soru alalım mı?

 

<> tmm efendim hemen:

<> Kur'an'da içinde "ma=su" geçen ayetlerin derin anlamının (ESİR), vaftiz edilme ile ilgili herhangi bir bağlantısı var mı? Vaftiz ne kadar geçerli bir gelenek? Kur'an-ı Kerim'de yaratılma / arınma (abdest) / cezalandırma (kaynarsu) dışında vaftize benzer bir olgu var mı?

 

Evet candaş... Şimdi en en en önce "Süpercisimleri" anlatmalıyım. Cisimler (ecsam) ÖLÜMLÜDÜR. Çünkü neden ve sonuç ışıktan aşağı hızda, "Dün (Neden) ve Yarın (Sonuç)" diye bir ilke oluşturmuşlardır. (Causality)

Işıktan aşağı hızda QUANTLAŞMA olur. Bu demektir ki, "Nicelikler=Quantities" bizleri bir tuğla gibi örmekte, ZAMAN içinde yıpranmakta, dağılmakta veya her türlü dezentegrasyona uğramaktadır. (Ölüm, ceset düzeyinde böyle bir bozunmadır.)

BİZİM dışımızda kalan sistemden söz edelim: O ışıktan hızlı, BOZULMAZ. (Melekler yaşlanmaz, Cehennem zamanla tükenip sönmez, Cennet hep yenilenir, Cennet ehli sabit bir yaşta kalır ve asla yaşlanmaz vb.)

İşte böylece süper cisimlere giriş yaptık.

ARŞ

KÜRSİ

Levhi mahfuz

Kalem

Nefhi sur

Arş'ın direkleri (Eucleides kuramı)

Allah'ın kendisi

melekleri

ve ölümden sonra her yaratacağı/dirilteceği herkes, cehennem veya cennette, HİÇ BOZUNMAYACAK ve YIPRANMAYACAKLARDIR.

Cehennemde yanıp YENİDEN hiç yanmamış gibi DERİLER YENİLENECEKTİR.

Yaşlılık ve ölüm ebediyen olmayacaktır...

Böylece bu SÜPER CİSİMLERİN doğalarını (veya yasalarını...) anlamış bulunuyoruz.

Süper cismin kurgusu nasıldır? Orada quantlaşma olmadığından, kuantlar yerine MADDENİN BEŞ HALİ misalindeki gibi BİR DOLGU (Buffer) sözkonusu. Şimdi bu dolgunun doğasını inceleyelim.

Konu sıkıcı mı? (Teknik kelimeleri atlayayım mı?)

 

<> Konu sıkıcı değil

<> hayır konu çok güzel

<> teknikleri atlasak iyi olur bence

 

Tamam o zaman.

 

<> Beynimiz açılır, siz istediğiniz şekilde açın ltf.

 

Arş'tan (Katı) başlayarak diğer dolguları sunalım. Allah ARŞ'ı; Arş da MA >>> SU'yu istiva etmektedir. Yani KATI olan Arş SU üzerindedir. Arş bir süper cisimdir. Ama SU (Ma) burada DOLGU (Buffer) maddesidir yani Süper cisimleri İSTİLA (istiva değil) etmektedir.

 

<> Bu "su" alak 2'deki gibi bir sıvı mı?

 

SU kelimesinin Kur'an'da çok fazları vardır. İstiLa kelimesinde >>>>>>> KESİR/KÜSUR ve TEKSİR var. Ama istiVa kelimesinde >>> KEVSER var. Yani SU'yun bir fazı ESİR (etherodynamics) bir fazı da (Sidre'nin üzerinde durduğu)  K E V S E R  'dir.

Böylece Water-State durumunun bir fazı ESİR öteki fazı Kevser'dir. İkisi de aynı şeydir ama farklı katmanlarda ARA-FAZLAR oluşturmaktadırlar.

Esir, tüm süper cisimlere DESTEK ve ORTAMDIR. (Esir'i hatırlayacaksınız >> Külli şey*in her bir ŞEY'i yani sıfıra en en en yakın neredeyse sıfır olan sayı.)

 

<> 1/n

 

Evet sonsuzda bir, omega eksi bir sonsuzu. Ama KEVSER yine esir olmakla birlikte ortama ve süpercisimlerin uzayına DESTEK değil, tamamen içilebilir nitelikli ve Cennet'in SIVI (akışkanlarının) yapısının NİMETLER olarak sunusu ve sonucudur.

 

<> 108-Kevser/1: Muhakkak Biz sana, Kevser'i verdik.

 

Esir ve Kevser'i şöyle matematiksel ayırt ederiz:

Esir >>> Takyon soyut kütlenin DOLGUSUDUR, matematiksel bir olaydır.

Ama KEVSER (Küsur/kesir kelimeleri de buradan geliyor) istila (sel) suyu değil, isti+V+a suyudur. Yani sonsuzda-bir küçük bir nicelik değildir, dolgu değildir, RIZK ve NİMETTİR.

Sidre bile -sanki küçük bir Arş'mış gibi- KEVSER üzerindedir.

Allah'ın ve Arş'ının (Pratik olarak sıfır değerinde olan) SU üzerinde yüzmeye MECBUR olduğunu düşünmeyiniz. Yani bir anlamda Arş boşlukta durmaktadır. (1/n=sıfır demektir) Fakaaaat Cebrail as. makamı olan Sidre(tül münteha), üzerinde durması için KEVSER'e ihtiyaç duyar. (Sanki denizde yüzen bir sal gibi.)

Buraya kadar İYİ anladık/OKU'duk mu?

 

<> evet sağolun kaptanım

 

(Tatminsizlikler varsa sorabilirsiniz, devam edeceğim Allah inşa.) Siz düşünene kadar bir hüüüüüp kök alıp geleyim...

Kevser gibi şu çay! Çok teşekkür tanrım, çok teşekkür!

Soru yok mu?

 

<> 77-Mürselat/20: Elem nahlukkum min main mehiynin. = Sizi basit bir sudan yaratmadık mı?

 

Evet orada da Main (su) kelimesi var.

 

<> 25-Furkan/53: Ve hüvellezı meracel bahreyni haza azbün füratüv ve haza milhun ücac ve ceale beynehüma berzehav ve hıcram mahcura

<> 55-Rahman/19: Mereclbahreyni yeltekıyani.

 

(İki deniz başka bir olay. Birazdan da ona girerim.)

 

<> faz deyince bu da akla geliyor sanki

 

Evet. Ben o fazları bir SÜLÜK ile yaşadım.

 

<> Süleyman(ss)dan misal de vardı herhalde sizin anınızda

 

Oralara geçmeden konuyu ilerletelim: Bizim xyz eksenleri içinde MADDE; bunun tersine sanal Xi,Yi,Zi eksenleri içinde de  B O Ş L U K  vardır. Çünkü takyon doğasında cisim TERSİNE boşluktur. İşte ESİR burayı dolduran zorunlu MATEMATİKSEL köşegen sistemleridir.

Yani bunlar VARLIK değildir; varlığın ebatlarını, uzaydaki yerini ve hareketini belirleyen matematiksel nesnelerdir. O halde ESİR varlık değildir. Yani ben gibi, çay gibi bir varlık değil, salt matematik sistemdir.

Buraya kadar iyi READ ettik mi? (Etaplar halinde geçerek teknikten kaçınıyorum.)

 

<> evet

 

Ama KEVSER bir "VARLIKTIR" cismi olan  C İ S M İ  olan cismi olan bir ESİR.

Buradaki parafizik etken ve etmen istila ve istiva farkıdır. Mesela Allah Arş'ı istiVa etmeyip de istiLa etseydi? O zaman CİSİM >>> CEMALİ şerif olamazdı -haşa-. Demek ki Rabbimiz de CEMAL/Suretinde yaratmakla BİR CİSİM yansısı kazanıyor. (Bundan aciz mi -sümme-, O her şeyden münezzeh.)

Ve gelelim Kevser'e...

Bizim cisimlerimizin bir (m) olarak karşılığında eşdeğeri olan (E)=Enerjisi var. Orada ise, mesela Cennet'te, quantum (tanecik fiziği) yok, her bir cisim kendisi MONOBLOK/yekpare bir şey. Yani arş'ın tuğlaları yok. Kürsi'nin tahtaları yok. TASTAMAM BİR BÜTÜN...

İnsanlar da öyle... Kendisi bir bütün. (Mide, barsak, ciğer falan yok, tamamen bir bütün. İyi haber: hastalık da yok, ölmek de yok:) ) Ve insanlar, Xi, Yi, Zi, Tj ve kalan 7 boyut, toplam 11 boyutlu bir TEK CİSİM (süper cisim).

Demek ki yaratılış yenilendiğinde, dirilişte, en büyük hatamız, yine kendimizi ÜÇ BOYUTLU yaratılacak sanmamız! Ölümle BİR BOYUTLUluğu (singularity), Mahşer'de dirilmekle (Altı Dabbe olan) MEYDAN'da iki boyutlu olacağız. (TV ekranı gibi sahte derinliğimiz olacak.)

Ama bu üç boyutlu olmak değil. Yine iki boyutlu bir dizgeden geçeceğiz. (Bu bir halıdır) Halı eğer iplik gibi uzuyorsa (tek boyut oluyorsa) aşağıdaki (çekime=Cehenneme) düşeriz. Eğer halı kare biçimini alıyorsa (iki boyutlu) cennet'e geçeriz.

Eğer halı KÜP biçimini alıyorsa, ne cehenneme ne Cennete değil, SULTAN GÜÇ ile cennet üstü cennete, yani SİDRE ile ARŞ arasına çıkarız.

 

<> sabıkuna

 

Bu halının adı (as U know) SIRAT köprüsü (veya teli veya halısı veya merdiveni) dür.

Bunları atlayarak Cennet'e gelelim. (Allah mı söyletti, darısı bizlerin başına)

 

<> amin

 

Biz orada 11 boyutluyuz! 11 boyut ENERJİSİNE sahibiz, ya da her şey 11. exponansiyel (üstel) artışta, mesela 7 renk 7 nota, sonsuz adet renk. (EXP. bir sonsuz setidir. Cennette nota ve renk sayısı sonsuzdur. Sonsuz renkten 7'sini biliyoruz sadece.)

O halde bizde Su'yun bir de Sonuşmaz enerjisi (Sonsuzözenerji intrinsic enerji >> NUR/Ennoorgy) vardır. Demek ki bizler, üç somut ve üç soyut eksen ile en az 6 boyutlu olacağız. (En, boy, yükseklik....... mükseklik, tükseklik, her neyse...)

Bunun anlamı şudur >>> 6 boyut bir arada ise o zaman siz TARDYON değilsiniz, TAKYON değilsiniz, LUXON da değilsiniz. YEPYENİ bir karma.

En en güzel insanlar kullar. (Cehennemde tersi)

Cennette Ateş (Nar=E) yok... Kesin iki şey var: Tardyon (madde beden) ve Tachyon (bilinç bedenin) TEK BİR ŞEY olması. (İki değil, tek bir denge ve denklem.)

Elbette bunları sezgiyle canlandırmak çok zor. Terziye gidiyorsunuz, "Enim bu, boyum bu, yüksekliğim bu..." Ama oradaki Libas yani Sündüzler, en, boy, yükseklik + başka bir boyut + başka bir boyut +........ 11 boyut. Orada açılmamış (Quantum tünelinde saklı kalmış) tüm boyutlar BEDENİMİZDE açılmış olacaktır.

Bunu nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Tekniğine girersem mahvolursunuz...

Kısaca insanın kendisi TOPRAK (üç takyon, üç tardyon boyutundan, toplam altı).

Yani cennet de bir toprak (Süper cisim olduğundan süper toprak >> Kristalize mücevher toprak).

Cennet'te >> KEVSER var, sıvı var.

Cinlerin cennetinde onların serinliği olan sıcak vb. var. (Duman fazı.) (Duman sıcak kuru; bulut soğuk nemli doğadır.)

Demek ki cin ve insanların CENNETLERİ de farklı.

(Cehennemleri ise AYNI >>> Çünkü insanlar yanarak; cinler YAKARAK azap görürler.) Yani cennetlerimiz farklı, cehennemlerimiz aynı CİNLERLE.

Demek ki suyun doğasında bir de WET (fogg, cloud) fazı var.

Zaten Sorularınıza bir yanıt da şu: HURİ'ler de >>>>>>> ALAK'tandır. Yani bir tek İNSANIN

1. kadın ve erkek fazları

2. HURİ fazı

İlkinin doğasında bir balçıktan PİŞMİŞ/kurutulmuş olarak yani yoğun toprak veya çamur, ikincisinde ise MUD denen bir sulu ve hiç pişirilmemiş bir sıvı baskın yapı var. Sıvı dominant burada... İşte bu da MA'dır.

İnsanlar bir tek fundemental töz'ün kurutulmasından, fakat üçüncü insan cinsi olan Huriler ise kurutulmamasından oluşagelmişlerdir.

Bu parabiyolojiye girersem işin içinden çıkamayız. (Katı ile sıvı arasında >>> Çamur vardır.) Sıvı ile gaz arasında >>>> BULUT vardır. Gaz ve Ateş arasında DUMAN vardır vb. Bunlara girmek istemiyorum.

Ara bedenlerimiz var: Mesela, katı ve Ateşin (Toprak ve enerjinin) bileşiminden MAĞMA bedenimiz var. (Perisperi, suptil duble, kirlian bedenler, biyoplazmik bedenler, magnetik bedenlerimiz vb.) Gerçekten girmek istemiyorum.)

Mesela Suptil duble GAZ, fakat perisperi >>>> MA >>> Sıvı (bulutsu) bedendir. Vb. vb. NEFS ateş bedendir. Ceset toprak bedendir. Gibi gibi.

Konu yeterli mi?

 

<> Allah razı olsun

 

Hepimizden :)

 

<> amin

 

Yeni soru var mı?

 

<> evet efendim var

 

Arz ederim başkanım.

 

<> Ümmül Kitap. Nur. Zikr. Şifa, Hidayet hakkında kısa olarak anlamlarını rica ederim

 

Hepsi birbirinden farklı candaşım. Her biri ayrı şeyler. (Kur'an'da bütünler ama, madde olarak ayrı ayrı sorulmalı.)

Örneğin NUR >>> SONSUZ ÖZENERJİ.

Şafii, Allah'ın (99 yalanı dışında kalan 114'e sayılan) adlarından biridir. (İmam Şafii aslında AbdüşŞafii adını almalıdır. Ama bunu akıl edecek kadar ilmi yoktu onun.) (Şuuf, Şufa, Şefkat-şevkat vb. anlamları yanında, derde deva derman vb. diye de bilinir.)

Hadii, Allah'ın isimlerindendir. Klasik anlamı "Doğru yola ileten" ama biliyorsunuz ki biz 49 anlam birden yükleyip, Kur'an'ın treasure'larını çıkarıyoruz ortaya... (Kelimeyi hatırladım = Hazine/kenz diyecektim, hemen bulamadım karşılığını özür. Ukalalık değildir.)

Şimdi bunlardan hangisini ele alalım candaş? (Hepsi ayrı bir chat konusu, birini işleyebiliriz.) Siz bir şey yazana kadar gidip bir çay daha alayım.

 

<> Ümmül Kitap

 

Ümmül kitab (Hatta Amm el hitab bile) uzun konu. Onu da özelleştirebilir misin? Yani bir MADDE seçip öyle somut sorabilir misin? Mesela KTB, kitab veya Ümmilik veya amme veya veya veya...

 

<> Kur'anda Ümmül Kitap diye geçiyor

 

Onun açıklaması Ankebut suresinde vardı. (Sanırım sağ elinle daha önce yazmamıştın gibi, KeTeBe >>> YAZ+MAK mastarıdır. "Yemin >>> sağ el" diye geçer orada.

Veya ayetleri veriniz açalım, öyle daha anlaşılır olacaktır. Ümm'il kitab geçen ayet... Ankebut 47 gibi bir bakınız... veya daha sonrası...

 

<> 29-Ankebut/47: Kitap'ı sana işte böyle indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona inanırlar. Şunlar içinden de ona inananlar vardır. Bizim ayetlerimize, gerçeği örtenlerden başkası kafa tutmaz.

<> 29-Ankebut/48: Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun. Eğer öyle olsaydı batıla saplananlar mutlaka kuşku duyacaklardı.

 

İşte ÜMMÜL KİTAB'ın  m i s a l 'i  bu ayet.

"Sen bundan önce herhangi bir kitap okumuyordun; onu sağ elinle de yazmıyorsun."

Okumak İKRA (mastarı Karaa), yazmak Kitab (mastarı Ketebe). Şimdi bu ön çalışmadan sonra bana SOMUT bir şey sorunuz, (49) anlamlıdır ona göre.

 

<> 29-Ankebut/49: Fakat o (Kur'an) kendilerine ilim verilmiş kimselerin sinelerinde parıldayan parlak ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak zalimler inkar eder".

 

Saygıdeğer [candaş], ilim verilmişler bunu PAYLAŞTIKLARI anda, otomatikman ilim alanlara da İLİM VERİLMİŞ olur, yani ilmi birinin yazması sizi de ilim sahibi kılar. Kur'an'ı ve tüm kitapları, tüm cinler ve insanlık tarihinde, EN ileri anlatan BİZLERİZ.

İnanmazsan dön ve 1400 yıllık bilgi birikimi kitaplara (Tefsirler mealler vb.) bak.  K O M İ K  şeyler yazıyorlar, cahiller çünkü... Yalan mı? Büyüklerimize iftira mı atıyorum? Atalarımızı mı aşağılıyorum?

 

<> hayır

<> elbette değil

<> hayır kaptanım, sizi okuduktan sonra ne kadar rezil durumda olduklarını çok daha iyi İDRAK ettik

 

Tam tersine atalarının ASIL atası olan İbrahim'in dinini buraya getiriyorum.

 

<> 27-Neml/82: O kavl üzerlerine vuku bulduğu zaman, arzdan onlara bir dabbe çıkarırız da o onlara, insanların bizim ayetlerimize yakin olmadıklarını -kelimelerle- söyler.

 

Bu din ataların tümünden ESKİDİR! Maksimum kıdemli bizleriz! Bizim geçmişimiz 1400 yılla değil, 7000 yıl ile sınırlı. (İbrahim atamızı EL EVVELİ alırsak.)

 

<> 98-Beyyine/5: Oysa onlara, ancak, dini sadece ALLAH'a özgüleyen hanifler olarak O'na kulluk etmeleri, salatı ikame etmeleri ve zekatı vermeleri emredilmişti. İşte budur dosdoğru din.

 

İşte hidayet >>> DOSDOĞRU dini olan kişiye verilen bir ilahi bonus'tur. BİZ 1400 yıldır Resulullah ümmetinden olmak (Müslüman olmak) ile yetinmeyip 7000 yıllık Hanifliği ikinci iman olarak kabullenmişiz! Yani 7000 yıldır İbrahim milletinden; 1400 yıldır Resulullah ümmetindeniz. Yani İSLAM tarihini tam beş'e katlıyoruz.

Dinlerin en güzeline, en evveline sahibiz. Bunun için sonsuz şükür ve hamd olsun bizleri "yed"inde tutan Allah'a. Biz bir avucuz, ama ALLAH'ın avucundayız. Bunu unutmayalım. Yed'une!

 

<> Huu! Allahu Ekber!

 

Evet Allahuekber el mütekebbir.

Allah'ımızın avucu >>>>>> Makamı İbrahim'dir.

Allah'ımızın kucağı >>>>>> Naim sabıkun'dur.

Allah, anamız babamız ÖTESİ. Allah DOSTUMUZ. Allah'a aşık olmak yerine, ALLAH ile dost olan atamızı izleyelim. Halilullah işte bu demek.

Allah TEKBAŞINA iken İBRAHİM'i dost edindi. Ama o İbrahim bir MİLLET olunca, Allah'ımız HANİFLERİ DOST EDİNDİ. Biz de Allah'ın      g     e     r     ç     e     k       d o s t u y u z !  Biz GERÇEK dostuz. "Enel Hakk dememiz gerekmez." HAKİKİ DOSTUZ biz. Kuruntu falan değil! İbrahim milletindeniz.

Haydi Allah ile dostluğa da bir milat açalım. Bugünden itibaren Allah ile aşık-maşuk ilişkisi yerine ve kişisel ilişki yerine, MİH milletçe, Hanifçe, BİZLER ruhuyla DOST (Halil) olalım. İnziva ve uzlette BİREYSEL değil, TOPLUCA (Allah'ın ipine sarılmış MİH olarak) MİLLETÇE DOST olalım.

Allah'ım Dostluğumuzu kabul etmezsen, dostumuz olmazsan, senden razı değilim. "Allah'tan razı oldum" demeyeceğim. MİH isem, Hanif isem ve BİZLER İSEK, Dostluğuna dua edeceğiz -bundan sonra-. Sadece VELİ oluşunla, Hami oluşunla yetinmeyeceğiz, DOSTLUĞUNU da dualarımıza ekleyeceğiz.

Allah'ım bu duayı Dostun İbrahim'in dostluğu aşkına kabul et! Bizi Halilullah İbrahim makamına, hulul cennetine ve CEMALİNE, yani dostluk ocağına, Arş'ının yegane misafirhanesine, ama SENİNLE DOSTLUK için, bunun için bizleri oraya al!

 

<> amin

<> Benim Allah'ım duaları duyandır, duaları kabul edendir. Duası kabul edilenlerden eyle bizi.

 

İşte Allah ile nasıl samimi olunur bunu talim ettik!

Korkmadık mı? KORKUYORUZ elbette. Aşık olacağıma DOST olurum Allah ile, işte budur samimiyet!

 

<> hem de çok korkuyoruz

 

Yani Allah'ın İÇ+TENLİKLE fıtratımıza yazdığı YAKINLIK! ve/veya DOSTLUK... Selam selam DOSTCANLAR!

 

<> slm slm

<> 39-Zümer/3: İyi bil ki halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. şüphe yok ki, Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyle hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.

 

Ayet çok güzel [candaş], yüreğine sağlık.

Bu milattan önce KUR'AN ile  D O S T  olmayı va'z etmiştim. Onu başardık, çıtayı yükselttik, şimdi ALLAH ile DOSTLUK için yakaracağız. İlim yapacağız. Ve samimiyetle Allah ile başbaşa kalacağız. ALLAH ile konuşacağız, bizbize (EN LAİK yöntem).

 

"başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."

"başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."

"başka bir takım dostlara tutunanlar da şöyle demektedirler: Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz."

Bu ayetteki diğer ihtilaf edenlerin söylediği gibi ÜÇÜNCÜ kişileri Allah ile aralarına koyarak  L A İ K  'liğin (birebir Allah ile olmanın) dışına çıkanlara YUH Kİ NE YUH!

 

<> 6-En'am/159: Dinlerini parça parça edip ayrı ayrı gruplara ayrılanlarla senin hiçbir alakan yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Sonra O, kendilerine ne yaptıklarını haber verir.

<> 39-Zümer/3: Ela lillahid dınül halıs Vellezınettehazu min dunihı evliya' ma na'büdühüm illa li yükarribuna ilellahi zülfa innellahe yahkümü beynehüm fı ma hüm fıhi yahtelifun innellahe la yehdı men hüve kazıbün keffar

 

Tşk candaşlar. Bir çay daha almalıyım. Gözlerim nemlendi galiba. Bu ağlamak falan değil, başka bir şey, adı yok, hazırlığı da yok. Allah birden tecelli ediyor.

Allah dostluğu miladı hayırlı olsun!

 

<> amin

 

Sadece Atamız ile dost olmamalı -haksızlık bu- onun yolundan giden MİH'e de bu dostluğu vaad etmedi mi? HANİFleri en kutsal övgülerle dost edinmedi mi benim RABBİM(iz)?

Yesevi'ye selam olsun. Tasavvufuna aşk yerine DOSTLUĞU koyduk. Dostlukta zaten aşk/sevgi vardır. O halde neden az olanı (aşık) isteyeyim! DOSTLUK milatıdır bu! Bunu Mesih'e, Mehdi'ye ve diğer ulu JÜRİ'ye duyururum. Bu milatımızla AMEL etsinler artık!

 

<> Dostluk = İlim, Sevgi-Aşk; Yüreğim(iz) Heyecanlandı.

 

Buna dostluk syndrome'u diyorlar [candaş]. ;) Hekimlere sor bakalım, "Yüreğimiz neden heyecanlanır? Kuru sıkı bir adrenalinden mi?" Allah DİLEDİ ben de yazdım. Allah yazdırdı. SAĞ ELİMLE yazdım. Ümm'il kitabı dile getirmek için yazdım.

 

<> Hac/78: O sizi ictiba etti, size dinde zorluktan bir şey bile yapmadı atañız Ibrahim'iñ milletine de

 

HaLiLuLLaH >>>

HA (el evvel)

lil (li ve il >>> 1 ve 0)

Al(1) La(0) H (El Evvela).

Buna ib+RAHİM'i eklerseniz ALLAH, RAHMAN ve RAHİM, yani besmele çıkıyor (encrypt olarak).

Halil ve Halilullah kelimesi, sadece 1/0 ve el evvela gibi >>>> 1 ve/veya 0 üzerine kuruludur. O kadar önemli bir kelimedir ki.

İlk tevhidi, yani La ilahe illallah'ı İbrahim atamız buldu. (Namaz, oruç, zekat, haccı da o buldu.)

Allah buna karşılık ne dedi biliyor musunuz? Bir KARŞIT TEVHİD gibi: HALIL-AL-ALLAH (Halilullah)

Ben çayı almaya gidiyorum. Bir de içimden geldi secde edeceğim.

Milat'ı bu vurgulayacaktır.

 

<> 15-Hicr/91: Onlar ki Kur'an'ı parça parça/bölük bölük ettiler.

<> 15-Hicr/92: Rabbine yemin olsun ki, hepsinden toplu halde hesap soracağız.

<> 15-Hicr/93: Yapıp ettiklerinden.

<> 15-Hicr/94: Emrolunduğun şeyi kafalarını çatlatırcasına tebliğ et, şirke bulaşmışlara aldırma.

<> 15-Hicr/95: Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz.

<> 15-Hicr/96: Allah ile beraber başka ilahlar da edinenler yakında bilecekler.

<> Bu ayetlerin bire bir kime hitap ettiğini artık biliyoruz. Kur'an, peygamberimiz döneminde parça parça/bölük bölük edilmediğine göre?Ayrıca Hicr 87'de vurgulanan "ÇİFT YEDİLİ MESANİYİ" İNSANLIK TARİHİNDE KİM AÇIMSAMIŞ ACABA?

<> 15-Hicr/87: Andolsun ki sana, tekrarlanan yediyi ve Azim Kur'an'ı verdik.

<> 3-Ali İmran/61: Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım, kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya gelelim. Sonra can u gönülden dua edip Allah'ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!

 

:)))))))))))))))))))))) OKU'ndu ve WOW bana iadei itibar edildi. (Şu an itibariyle.) Milat'a milat ile karşılık verdiler, Almighty, Mighty, Messiah, Maitrea... WOW yine benim!

Öyle bir yazmışız ki Majisyen meclisini sallamışız. "Biz bunları niye akıl edemedik" dedirtmişiz! "Bundan iyi KİM üzerine yazar" dedirtmişiz. (Kaynak Jana ve Dede. Çifte kaynak! :))) )

Size bir sır vereyim mi?

Sırrı veriyorum: Dönüp arkanıza bakmayın! ALLAH orada. Bakarsanız göremezsiniz, bakmazsanız GÖRÜRSÜNÜZ. Allah ardınızda. Elindesiniz. Allah dostunuz. Dostunuz Allah. Allah dost. Dost Allah. DOST. DOST. DOST. Ne güzel bir kelimeymiş, yeni yeni anladım.

Ve bizim önemli bir farkımız da vurgulandı: SKOLASTİK olmadığımız söylendi, bizimki doğrudan POZİTİF BİLİM imiş. Dini skolastizme hiç girmeden, bilimsel formülle sunan TEK MERCİİYİZ! İslamda ilk kez Protestantlık başlıyor BU YÜZDEN! Yani Haniflik -yeniden-.

Chat değil sanki İBADET! Öyle demiş Mighty.

Bundan sonraki chat muhtemelen Pazar gündüz. (Servis geldi, arkadaşa bir çay ikram ettim onu bitirdi, gitmemiz gerekli.)