Sohbet n° 182 - Tarih : 02 eylül 2003

<> ve [] ile başlayan kesimler Aiberg'e ait değildir. [ ] arasındaki kesimler sonradan eklenmiştir...

 

Selam hoşbuluştuklarımıza selam.

 

<> Bizler Jana ile iletişim kurabilir miyiz, engeller nelerdir?

Engel yok: Jana'nın istemesi yeterli. Zaten ben ZİPZAP koordinasyonu için Brezilya'ya gitmek üzereyim (çantam bile hazır). Jana'nın tasası vardı: Geçmiş aylarda, hatta yıllarda ŞURA/JURY olarak sınıfta kalmıştık; o durum düzelene kadar koordinatörlüğü bana bıraktı, ilişki kurmuyor.

Tamam, İnsan kabahati kendinde aramalı (Melamiliği baş ilkesi). Ancak bir Kavim/Şura/Cemaat olarak sanırım geçerli not alamadık. Bu sadece "KURULUŞ" ile ilgili, yani başka yönlerden TAM PUAN aldık:))))

 

<> Jana'ya kendimi(zi) affettiririz İNŞAALLAH.

Bu bize bağlı: Büyük büyük ninesi TÜRK olan ve yarım yamalak Türkçe de bilen bir cadı o! Onunla TÜRKÇE(ye yakın) bir dilde bağlantı kurabilirsiniz, ama JURY problemimiz çok EZDİRDİ bizi...

 

<> Arasat'a ne dersiniz?

Arasat uzun konu (Bugün iki saat kadar chat yapacağım). Süremizi aşar ve daha çok GECE konusu... (Hem katılım, hem konsantrasyon açısından).

 

<> 1. Zaman yolcusu Bermuda üçgenine gidip 309 sene geleceğe giderse ne olur? 2. Herhangi birisi için?

Bu da uzun >>> GECE CHATİNDE yapalım, bunlar kısa kesilmiyor. Ancak geçen chatteki bir soruyu "kısa" kesmiştim (Ateistlik ve Cehri görüş). Bilimsel konular kısa kesiLEBİLİNEMİyor. Sizinle aynı (an demeyeceğim/herkesin anında) GELECEKTE de okunan konuları kısa saatlere almayalım, GECE ve UZUN saatler olmalı.

 

<> 9(Tevbe)/128. Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve şefkatlidir.

<> (Ayette nebî değil rasûl yazıyor.)

Resulullah, HATEM (Hitam >>> Sonuncu) NEBİ'dir. ‘Rasul' dizisi devam ediyor (Tabii bu 19 peygamberleri değil).

 

<> Burada ki Resul hangi Resul?

İsa Resul'dür, Mehdi Rasul diye anılacaktır (Şimdi bile ‘Mehdi Rasul' diyorlar). (Hızır + Yahya) MİSAK Rasulüdür. 3M >>> (Nebilik BİTTİ Reselullullah ile) NEBİ değil RASULDÜR... (Peygamber değiller -karıştırmayalım- dikkat!). İsa (NEBİ + RESUL) idi, ama Gelecekte sadece RASUL, asla Nebi değil! Neden! Çünkü Hatemül Enbiya (sonuncu Nebi) illa ki peygamberimizdir. Neye göre?

Eğer zamanda yolculuk vb olmasaydı gerçekten o sonuncu olurdu ve asla GELECEK değişmezdi; Hızır gidip gemiyi delemezdi, çocuğu öldüremezdi, duvarı onaramazdı. Ama gelecek DEĞİŞTİĞİ İÇİN, yani İsa geleceğe nakledildiği için, artık NEBİ değil! MESİH!

(Önceden "nebi + resul"; sonraki gelişinde sadece "RASUL"). Yani İsa asla NEBİ olmayacaktır; halbuki göğe alınana kadar NEBİ + MESİH idi. Bir de şuna ÇOK DİKKAT ediniz: Bazı yerde (rEsul), bazı yerde (rAsul) yazıyor, evet buna dikkat ediniz, İkisi farklıdır, dikkat dikkat!

 

<> (İsmail as için rAsul yazar. İsmail Kitap getirmemiştir ancak rEsul derecesinde olduğundan rAsul'dur.)

Evet İsmail ss Rasül'dur. Haklısın, verdiğiniz AYETTE de "E" ile mi yoksa "A" ile mi yazılmış, şimdi iyice bakınız.

 

<> 9(Tevbe)/128. "le kad caeküm rAsulüm min enfüsiküm azızün aleyhi ma anittüm harısun aleyküm bil mü'minıne raufür rahıym"

Gördünüz mü Resulullah efendimiz değil bu ayetteki kişi! Efendimiz RESULDÜR! Risaletini büyük büyük dedesinden yani İsmail(ss)dan almıştır ama RASUL değil, rEsuldür, Mehdi ise RASUL'dur. İsa geçmişte RESUL, sonra RASUL olmak üzere ilahi katında programlanmış.

 

<> Üstelik ayette "içinizde" olarak meal edilen yerde "fî küm" denmiyor, "min enfüsi küm" deniyor, bu fark önemli değil mi? Sanki enfüs ile açılmamış 7 boyut var? Burayı açabilir miyiz?

Çooooooooooooooooooooooook haklısın:))))))))))) Bu konu çok önemli! Açtın bile:))). GELECEKTEKİ RASUL serisi için bu ayet var. Bu ayeti eğer biraz ŞAPŞAL ve AHMAK olmasaydı, Edip Yüksel, kendi sahte peygamberi için (hatta kendisi için bile) nalıncı keseri gibi kendine yontar ve son derece istismar ederdi. Ama aptal olduğundan!

Niye aptal, çünkü; kendini destekleyecek olan Tevbe suresinin SON iki ayetini İNKAR ederek, külliyen Reşad Halife ve kendi peygamberliğini de "bitirmiş" oldu.

Bu avanak KULLANMASIN diye yıllardır bu konuyu hiç açmadım; en son kendisi konuşmuştu, Asır Ajans okuma salonunda, "Niçin bazı yerde Rasul, bazı yerde Resul" diye sormuştu ZATEN. Ama o gün (Taa Türkiye'de ihtilal olmuştu) dedem şöyle demişti: "Rasul ve Resul farkını soran Rezil'e sakın anlatma". Dedem yanımdaydı ama onu görecek EDİP nerede?

Edip daha dedemi göremiyor, ama Cebrail ile "çay-kahve sohbeti" bile yapıyorlar; Cebrail demiş ki: "Tevbe suresinin SON İKİ AYETİNİ ben indirmedim". Cebrail böyle demiş ya (aslında şeytan ve işbirlikçisi), bizim avanak da "Tevbe suresinin son iki ayetini" fazla bulmuş ve Kur'an'dan çıkarıp atmış, "BU HADİSTİR, Kur'an'a karıştırılmıştır" diyerek.

Allah diyor: "Bu Kur'an'ı TASTAMAM indiren biziz, onu KORUMAK DA BİZE (Allah katına) düşer!" Edip Yüksel'e düşmez!

 

<> 43(Zuhruf)/36. Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.

Yahu bu adamın acilen tımarhaneye kapatılması gerekiyor. Hiç Cebrail gelir de SENİNLE konuşur mu? Salak kez salak + manyak! Sen kimsin, cehennemin odunu adayı olmaktan öte? (Tevbe etmezse SEKAR'a gider). Tevbe suresini okuyor ama TEVBE etmeyi bilmiyor, Süper Manyak!

Onun herşeyine TAHAMMÜL EDERDİM ama "CEBRAİL BİR GECE YARISI BANA GELDİ VE DEDİ Kİ" diye anlattığında kopmuştum; hemen onun satanist olduğunu anlamıştım.

O günden beri film koptu! Zaten arkadaş olduğumuzu da inkar eden bir yalancı! Ben günde 20 yalan söylüyorsam, eminim o 20.000 kere söylemeye vakit buluyordur. Dese ki: "Hızır geldi". Buna Kur'an'da zaten izin var: Peygamber olmanız gerekmiyor, Hızır KAMU malı!

Ama sen diyorsun ki: "CEBRAİL GELDİ VE BENİMLE KONUŞTU." Cebrail SADECE KİTAP İNDİRDİĞİ PEYGAMBERLER ile konuşur! Sana kitap mı indi ey salak Edip Yüksel!

Bırak kitap inmesini "CEBRAİL'İN GETİRİP DE HİÇ DEĞİŞTİRİLMEYEN KUR'AN'INI" bile değiştirmeye kalkıştın; benim kitabımı değiştirmeye kalkıştın salak Edip. Sen nereden bileceksin "KEHF" nedir, takmış kafasını RAKİM'e (19 matematiğine). Bunun geometrisi yok mu? Sen hayatta geometriden geçerli not aldın mı? Matematik zeka başka geometrik açılım zekası başka.

Cebrail ile KONUŞTUĞUNU söyleyen herkes sahiden SALAK ve APTAL'dır. Cebrail kamu malı değildir! Allah ataşesidir; Resullere KİTABI (ayetleri/vahyi) indirip DÖNER. Tutup da Edip Yüksel ile olduğu gibi, "KAHVE SOHBETİ" yapmaz.

Resulullah bile soruyor: "Sen kimsin?". Yanıt bile vermeden ALAK suresini okuyup gidiyor. ÇÜNKÜ: Verdiği her yanıt otomatikman KUR'AN'DA AYET olarak zaten VAR olurdu; biz de OKURDUK!

Yanıtı okumadığımıza göre?????????????? Cebrail, Resulullah ile VAHYEN konuşamaz. Resulullah onu görür, vahyini alır! AMA SOHBET edemez. Kur'an'da "SEN KİMSİN" sorusu ve yanıtı olan "BEN CEBRAİLİM, KORKMA" gibi bir ayet var mı? Meleklerin görevi vardır ve BİTER:

1. Azrail: Dünyada can alır. Ahırette alamadığından (ebedi hayat) İŞİ BİTER!

2. Mikail: "BU EVRENİN" ve "GÜNEŞ SİSTEMİNİN" özellikle DÜNYA'NIN logo meleğidir. Ahırette bu dünya AYNEN kurulMAyacağı için, mesela Cehennem ve Cennet'te İKLİM değişikliği olmayacağı için GÖREVİ BİTER!

3. İsrafil: Tek görevi Sur'a "bitirmek ve yeniden başlatmak için" üfürmekten ibarettir. Başka görevi yoktur (sıfır). Cehennem ve Cennetlerde yeniden KIYAMET kopmayacağına göre, İSRAFİL'in de işi biter!

4. Cebrail: Taaaa cin peygamberlerinden bu yana 5 milyara yakın yıldır işbaşında. İşi şimdiden BİTTİ: Çünkü HATEMÜL ENBİYA >>> SON NEBİ olan Resulullah'a SON KİTABI (Kur'an) SON SURESİNİ (Nasr) ve son ayeti (Maide içinde saklı bulunan) okuyup gitti, BİR DAHA DA GELMEDİ! GELMEYECEK DE! Gelir diyen varsa, yeni bir din ve yeni bir kitap İDDİASINDA BULUNUYOR durumuna düşer! Tıpkı EDİP YÜKSEL SAFTİRİĞİ GİBİ.

Cebrail ile NASIL konuştun sen? Konuştuğu her şey/yanıt KUR'AN'DA 1400 küsur yıl önce "YAZILMIŞ" olurdu, biz de okurduk. Tıpkı Zülkarneyn gibi: DAHA DOĞMADI! Doğacak ve GERİ ZAMANA GELECEK (geldi) ve de Y-Mecüc'ün işini bitirdi.

Daha DOĞMAMIŞ birinin GEÇMİŞTE "Y-M kavmi" ile konuşmaları KUR'AN'DA YER ALIYOR DA, bunun benzeri durum olarak neden Edip Yüksel'in "KONUŞMALARI" GEÇMİŞTE inen Kur'an'da YER ALMAMIŞ! Bunun için ona ağzıma geleni söylüyorum. Onun iddialarını da (14 asır önceden) "KUR'AN'dan" okurduk. Zülkarneyn'i okuyoruz da Edip ve sahte peygamber Halife'yi neden okuyamıyoruz?

 

<> Hadis: Cebrail Aliyhisselam, gelip vadinin bir kösesinde ökçesini yere vurdu, oradan bir su kaynadı; ondan Abdest aldı. Peygamberimiz, Cebrail Aleyhisselamın Abdest alışına bakıyordu. Cebrail Aleyhisselam, Namaz için nasıl Abdest alınıp temizlenileceğini görsün diye, yüzünü dirseklerine kadar ellerini yıkadı. Ağzını, su ile çalkalandı. Burnuna su çekti, ve ona Abdest almayı, Namaz kılmayı öğretti.

<> "Ağzını su ile çalkalandı. Burnuna su çekti."

BUNLAR KUR'AN'DA VAR >>> AYETLERDE AYNEN VAR >>> HEM DE İKİ REKAT ÜÇ VAKİT GİBİ DEĞİL >>> APAÇIK VAR: "Ğarğara ve mazmaza" diye. Bunu soran fenni sünnetçi, pardon ehli sünnetçi hiç mi Kur'an okumamış! Ya ABDEST (özellikle boy abdesti) NASIL alınırmış?:)))))))))))))))))))

 

<> Daha abdest ve namaz ayetleri indirilmemişken, Resulullah Cebrail'den abdest alıp namaz kılmayı öğreniyor. Hadise göre Cebrail ilk geldiği Hira'da bunları öğretmiş.

Hani O ÖĞRETME AYETLERİ? KUR'AN'DA YOK! Bana Kur'an'dan getirmedikleri herşeyi ben tuvalet kağıdı yaparım. Allah dileseydi, Zekeriya ve oğlu Yahya gibi "İSA'YA önceden öğretecek bir REHBER" ELÇİ gönderirdi. Resulullah da İKİNCİ kişi/peygamber olarak "abdest falan almayı" ondan öğrenirdi. O zaman da Kur'an'ı Resulullah değil, ÖNCEKİ kimse getirmiş olurdu!

Onun için gülme işaretlerimi bol bol tuttum. Resulullah'ın babasının adı bile "ABDULLAT" (abd-Al-Lat); AbdullaTabdullaH yapmaya benzemez bu! Adam Abdullat idi, oldu Abdullah! Resulullah'dan önceki peygamber gibi. Maide suresinin son ayetini hatırlıyor musunuz? Onun Arapçasına bakınız ve son KELİMEYİ lütfen yazınız.

 

<> 5(Maide)/120. "lillahi mülküs semavati vel erdı va ma fıhinn* ve hüve ala külli şey'in kadır"

Bu MADİE ÜÇ içinde olan değil mi? Maide-3'ün içindeki mi? Onu istiyorum.

 

<> "elyevme yeissellezıne keferu min dıniküm fe la tahşevhüm vahşevn* elyevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına"

<> 5(Maide)/3'de: "Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim."

Son KELİMEYİ yazar mısınız? Arapça son kelimeyi.

 

<> diyn

Evet DİN ve hiç HECE yok! Tek hece >>> kelime.

 

<> dıynen

(Sondaki NUN'lar okunmaz, onlar harf değildir, özel işaretlerle NUNlatılır). Ama yine de DİN diye bitiyor >>> YİNE NUN, yani "N" harfi. Bu harfin MUKATTASI VAR MI? ‘Hurufu makataa'yı hatırladınız mı? Yani KUR'AN'DA ‘NUN' diye başlayan bir sure var mı?

 

<> Kalem

Evet! Şimdi bir CİFİR ÇEMBERİ yapalım: Sondaki DİN kelimesinin son harfi ‘N'yi getirip Kalem suresinin başına koyduk, dolayısıyla ilgili ayeti de GETİRİP koyunuz. "radıytü lekümül islame diyNUN + KALEM" >>> Çember tamamlandı. Kur'an'ın başı ve ikinci suresi (aslında 5+5 >>> Onuncu ayeti) birleşti. Pekala, İKRA (Alak) suresi nerede?

 

<> Şimdiki sıralamada 96. Sure.

"elyevme yeissellezine keferu min" >>> EL YEVME >>> BUGÜN, İlk hece nedir? >>> "EL", İlk Harf nedir? >>> "E" (Elif), İkra neyle başlıyor? >>> Elif ile! Şimdi ilk hece (EL) ile son heceyi (DİN) birleştirelim (ED-DİN) oluveriyor, Doğru mu? ‘DİN' sözü (iniş sırasına göre) İLK olarak HANGİ surede geçiyor. (Yanıt: 5. surede.)

 

<> yewmiddiyn (yewm ed din); Hamdele suresinde.

Yevmiddin >>> Kafirler ELYEWM (bugün) neden ümitlerini kesmişler? >>> "Sizin DİN'inizden" Doğru mu? DİN ve GÜN'ün bağlantısını (Yewm-al-diyn) anladık mı? SONUN BAŞI, BAŞIN SONU.

 

<> Din günü >>> Ahıret

"Kafirler buGÜN DİNinizden umutsuzdurlar". "buGÜN DİNinizden umutsuzdurlar". "buGÜN DİNinizden". "GÜN DİN". İşte ÇEKİRDEĞİ BU! O gün hangi gün? (Maliki) YEVMİDDİN >>> DİN GÜNÜ.

O gün nerede KURULACAK ve/veya KURULDU! KALU BELA'DA kuruldu >>> DÜNYADA HOLOGRAM >>> AHIRETTE >>> KALDIĞIMIZ YERDEN, yani "Kalu Bela = Ahıret GÜN'ü".

Allah'ımız (bizim unuttuğumuz ama hatırlayacağımız) "Elesti küm" GÜNünde/Kalubela'da bize NE SORDU? "ELESTİ" >>> İlk hece "EL" ile başlıyor ama ARADA "RAB" kelimesi sonradan konacaktı. Çünkü daha önce "RABB" bilinmiyordu. "Elesti küm" >>> "BEN KİMİM?" yerine geçiyordu (Maksatlı olarak Rabbi kelimesini hiç kullanmıyorum). RABB ilk önce hangi surede geçiyor?

 

<> İkra

"İkra bismi RABBike". Şimdi, Kalu Bela'daki YANIT NEREDEYMİŞ! >>> "ikra + bismi + RABB + ikelleziy + halak!". Sondan başa gelelim: YARATILMAK (HALAK); "Elleziy" >>> EYLEM (yaratma eylemi); "KE" >>> SENİN; "RABB" >>> MÜREBBİYE, öğretmen, eğitmen, terbii eden, terbiye eden.

Demek ki BİZLERİ RABB'imiz Kalubela'da TERBİYE etmiş; sonra soruyu sormuş, "RABBİNİZ kim?" diye. Önce ALLAH'ı değil, "TERBİYE EDENİ" tanımışız. Terbiye edenin adı ne? >>> Bismi RABBİKE; "RABB".

Şimdi daha başa dönelim: Terbiye edilmem için, önce bir OKUL gerekmez mi? (OKU + L) OKU*L'da ne yapılır? "OKU"nur; İkra emriyle Kalubela başlamış oluyor. DEMEK Kİ BİZE OKU+tuldu ve bizler de OKU+DUK. Daha sonra ÖĞRETMEN (RABB) bizi sınava çekti: "BEN SİZİN ÖĞRETMENİNİZ DEĞİL MİYİM?".

Ve şimdi ""ye gelelim: Bi+ismi >>> İSMİYLE demek. Fakat Cifir kurgusu gereği araya İSTENİLEN/MURAT EDİLEN ne varsa GİREBİLİYOR, girebiliyor. Örneğin çayımı hüpleyeceğim şu an: "" (çay içmeye niyetlendim) İSMİYLE (Allah'ın ki o Rahman ve Rahim), yani besmele çektim.

Besmele, biliyorsunuz, ""den sonra şöyle uzuuuuuuuuuuuuuuuuun bir yatay çizgi çekilerek yazılır; sonra Allah + Rahman + Rahim diye devam edilir. O ARAYA Bİ'DEN SONRA saplama getirilebiliyor. "" hecesi Arapça "B" ve altına "İ" (bi) okutan ösre/esre ile yazılır. Harfin adı ne? >>> "B" (Arapça "BE" veya Ba/ElifBa'daki "B", Elif "A", BA ise "B"). "B" harfinin biçimine bakınız:

a) Eğer noktasız ise "P" okunur;

b) Eğer noktalı ise "B" okunur, ki o güne kadar bu harften başka NOKTA'lı harf yoktu (Sonrakiler Haccac'dan gelmiş bidatlar);

c) Noktalı "B" harfi neye benziyor >>> PARANTEZE (Parantezi bize BULDURAN matematikçi değil YİNE ALLAH);

d) ‘B'nin noktası nedir?

aa) Matematik dilinde SIFIR >>> NOKTA (Nun). (Arapça nutka >>> NUN harfiyle, mesela Mehmed ismi de Mim harfiyle gösterilir, MİM Kemal ÖKE gibi). Yani önce nokta = Sıfır koyup sonra PARANTEZ açıyorsunuz. Bu da candaşımın söylediği gibi BOŞCÜMLE (bir matematik deyim).

Parantez dışındaki sıfır ile parantez içindeki elemanları çarptığınızda HERŞEY SIFIR olmasına rağmen O SET(Tümce, cümle) yine de açılıyor. Bakalım nereye varacağız?

bb) RAKAMDAN sese çevirme dilinde (ebcd) ise ‘B'nin noktası demek; Be harfi + nun harfi demek! "B ve N" harfleri demek!

Şimdi gelelim KALUBELA'ya; Nokta >>> Sıfır () anındayız, yani herşey Külli şey'in durumunda, imtihanı göğüsleyecek olan BİZ KÜME/TÜMCE/CÜMLELERİ (canlı doğasını, cin, insan, melek vb.) oluşturacak NOKTA+LAR >>> ŞEY+İN meşhur sözü verirler. Ama söz şudur: ".(,,,,,,,,,,,,,,,,)" >>> Baştaki NOKTA sıfırdır.

Anlamı şu: Tüm yapacaklarınız size bir DÜNYA HAYATI olan HOLOGRAM ile gösterilerek, kendinize şahit oldurulacaksınız. Yani sıfır parantez önünde BOŞ CÜMLE oluşturmak için konduğunda: Artık Reel/GERÇEL bir yaşam yerine SANAL/İmajiner >>> Holografik bir yaşam yaşayacaksınız.

Biz aslında bir RÜYADAYIZ REEL yaşam EBEDİ CEHENNEM VE CENNETTİR! Burası bize REEL geliyor; ölenlerin alemi ise HAYAL gibi. Ama Rabbim buyuruyor: "Onlara ÖLÜ (hayal/soyut/imajiner/takyonik) demeyin, Onlar DİRİ'dir (real, realistik, somut); asıl ÖLÜ (İMAJİNER/HAYALİ) olan SİZ'siniz (yaşayanlar).

SİZ DE vefat ettiğinizde bu HAYAL'den çıkıp GERÇEK yaşama geleceksiniz!" Demek ki, KALUBELA/Elesti'de nokta (ŞEY veya sıfıra en yakın şey) konmuş en başa... Sonra "B" harfi konmuş (PARANTEZ AÇILMIŞ). O arada bizler RÜYA/HAYAL GÖRÜYORUZ (Şu anda bile biz hologram ortamındayız).

NET Aboneliğim bugün bitmiş, yenilememi istiyorlarmış... Tamam, telefon talimatıyla eşim işi uzaktan bitirdi, epeydir birbirimizden ayrıyız. Onu çok özledim ve özleyeceğim (Amerika kıtasındaki 45 gün). O okulda, ben de "ÖLDÜRÜLMEMEK İÇİN" seyyar (mobile) gezmekteyim, HİCRET şart oluyor bazen.

"Ölüm Allah'ın emri, şu ayrılık olmasaydı", en beğendiğim türkü sözlerinden biriydi. Adem Havva kovulduktan 200 yıl sonra birbirlerine kavuştular. İşte GENETİK olarak bu eşe özlem BİZİM MAYAMIZA KAZANDI, eşimi 200 yıllık özledim. (İzimi halen sürüyorlar).

 

<> Allah yar ve yardımcın inşa Allah!

Bir şarkı sözü de var: "Uzun yıllar ötesinden hatırını sorayım mı?". Bu uzun yıllar içinde ADEM/HAVVA'nın iki yüzyılı var. Kayahan ne diyor: "Asırlardım yalnızım". O da duygu adamı. Duygulanmışken bir namaz kılmak isterdim, ama merak etmeyin KILMIŞTIM. Ben Erbakan ve Tayyip miyim, günde çift çift namaz kılayım, hem de çift çift İKİNDİ! Süfyaniler! Evet dönelim kaldığımız yere/şu telefon öncesine...

Bir NUN (nokta) konmuş EN BAŞA >>> NİYE? >>> HAYAL YAŞAYACAKSINIZ anlamında... PEKİYİ BU NOKTA NEYİN NESİ? NOKTALI TEK HARF olan "B"yi >>> İŞARETLEMEK için gösterge (Başka noktalı bir harf daha yoktur ve yoktu ama ÖZELLİKLE o nokta İDRİS'den beri gelen bir gelenek ve sadece "B" harfi için). Karadeniz şivesiyle karışır ya "Takaya pinduk >>> Tekneye BİNDİK" hani, öyle karışmasın diye o nokta konmuş ve dudak harfi olan iki AŞIRI BENZER harf /ses ayırt edilmiş.

Nokta (NUN) o güne kadar bilinmeyen ve (sadece El cabir'in dünyaya hediyesi olan) SIFIR'ın yerine geçen TEK POTANSİYEL işaretti. Demek ki, SIFIR'ın üç tanımı vardır Kur'an'da: önce (şeylerden bir) ŞEY! Sonra NUN (Kalemin koyduğu nokta). Ve sonuncu olarak SIFIR! (Elcabir'e kadar kronolojik sırayla yazdım).

Bunları açmaya girmeyeceğim ama şöyle sıralayalım: (külli) ŞEY (in), NUN, SIFIR... BOŞ CÜMLE anlamında. Bunu matematikte belki okudunuz ama, ne kadar önemli olduğunu ŞİMDİ anlayabiliyorsunuzdur. Öyle önemli bir kullanım alanı var ki, size aynen YESEVİ gibi "Dünya hayatının bomboş (cümle) olduğunu, boş-tümce-boş-küme EMPTY SET olduğunu" söylüyor.

"Elcabir" SIFIR'ı icat edip diğer 9 sayının yanına korken, (Ondalık veya sağda sıfırları ve CEBİR matematiğini ALGEBRA'yı bulan El Cabir'dir biliyornusuz), elinde sağlam bir pozitif bilim vardı. Ama ya YESEVİ??? Pozitif felsefeden ve ALLAH'ından BAŞKA hiçbir şeyi yoktu.

Yesevi ve öğrencilerini ve de Yesevi'nin öğretmenini ÇOK SEVİN candaşlar. Aslında o gün HANİFLİK tarihi atılabilirdi, ama Süfyanilik bunu engelleyip bizi Tarikatçı, Şeriatçı, Sünneti Muhammedist ve HADİSÇİ şeytan oyunlarıyla aldatıp GERÇEK ŞAİRLER yerine ŞEYTANI ŞEYH EDİNMİŞ ve HALEN DE EDİNEN VE EDİNECEK olan, Şuara ile Haniflik filizini bitirdiler.

BİZ HANİFLER onların İNTİKAMI için ALLAH tarafından VAR EDİLDİK, onlardan ayrıldık (Ali İmran-104) ve önceki dinlerden ayrıldık (Ali İmran-114).

 Hristiyanlıkta da PROTESTANTLIK hemen yeşeremedi; yüzyıllık bir yatırımdır ve gizlice seyrederek ve de 6 milyon insanın ölümüyle biten mezheb kavgalarıyla ortaya çıktı. Yani "KİNİNİZLE GEBERİN" diyen bir kişi de Pierre Calvin idi. (Martin Luther ve King Henry anglikanizmi gerçek protestantlık değildir). O kişi "CALVİN" idi... Ve başaramadı (Kalvenist çoooooooook azdır dünyada).

Neden Calvin'den söz ettim? Çünkü tarih tekerrürdür CALVİN >>> YESEVİ "gibi"ydi. YEŞEREMEDİ YESEVİLİK >>> HANİFLİK! Allah bugüne kadar ERTELEDİ! Bula bula bizi buldu! Yesevi'yi çok sevin artık siz PROTESTANT (Hanif) MÜSLÜMANLARSINIZ: Onun öğretmenlerini ve öğretmenlerinin öğretmenini de sevin.

Ben CBaşkanı ve Bakanlara kadar sevdirdim; siz de Yesevi'yi sevdirin. Benim sayemde Ortaasya'da/Kazakistan'da "HOCA AHMED YESEVİ ÜNİVERSİTESİ" var. Mütevelli heyeti başkanı ise Namık Kemal Zeybek! O Üniversiteyi BEN kurulmasına ARACI oldum. Çünkü HANİF'tim.

Haniflik tarihçesinde ilk İbrahim, ikinci YESEVİ vardı! Özal ve Zeybek çok sevdiler Yesevi'yi, kendilerini şükran ile anıyorum (Bu da benim AYETTEKİ bir İNTİKAMIM oldu). Yesevi sadece bir tarihi TÜRBE değil! İşte bir ÜNİVERSİTE! İntikamımı ALDIM! Çünkü KARASANCAK O KENTE ÇEKİLECEK, ilklerden en en en en en ilk! AĞLIYORUM, çünkü ayeti gerçekleştirmeye vesile oldum. İŞTE Yesevi'nin intikamını aldım. Yazar mısınız o ayetleri!

 

<> Şuara-220: Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan. - 221: Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan? - 222: Her bir dönek/iftiracı günahkar üzerine iner onlar. - 223: Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların. - 224: Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.

<> Şuara-225: Görmez misin onları ki, her vadide şaşkın-tutkun dolaşırlar. - 226: Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar. - 227: Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Şeytanların kimin üzerine indiğinden, tasavvufçu geçinen Hindu Nirvanacı (Şairlerin hepsi değil). "Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksizlik edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir".

VE İNTİKAM sözünü de yazınız (YESEVİ ve izdaşları,öğrencileri), nasıl intikam alacakmış bir OKUyalım! Sen BEKDAŞ'a ALEVİ de, Mevlana'ya zenne/homoseksüel de! Sen Yunus'a RAFİZİ ŞAİR de! Sen bunları göm.

AMA İNTİKAMINI ALIYORUZ İŞTE. Allah sabredenlerledir, Allah onların hilelerini boşa çıkarmak için vardır, ki birbirinize sabrı tavsiye ediniz. Allah'ın indinde TEK makbul din HANİFLİK (İslam protestantlığıdır). Allah buyuruyor: "Müslüman olarak canverin". (Müslüman canavardır).

Allah buyuruyor: "Adını islam koydum". (İslamı mahvetsinler diye). Allah bu İKİ CÜMLEDEN sonra da -neredeyse Resulullah'ın kulağından çekerek- "Zaten müslümansın, bunu BOŞVER, sen İBRAHİM ve milletinin HANİF DİNİNE uy" diyor.

Bundan şu anlam çıkar mı çıkmaz mı? "Müslümanlık denen ortak payda'dan ayrılın". Yani: Nasıl ki Ortodoks müslümanlık patrikliği >>> BEN ŞİİYİM diyorsa, nasıl ki Katolik müslümanlık Papalığı >>> BEN SÜNNİYİM diyorsa, biz ne demeliyiz?

Elh. ben PROTESTANT >>> HANİF Müslümanım. Bizde patrik ve papa da yok, hatta 3M+Yahya bile bize ruhani lider falan olMAyacaklar, böyle bir din başlattınız/başlattık BİZLER! Ve artık siz mezheb soranlara, "Sünni" veya "Şiiyim" demek yerine, BEN HANİF'im deyiniz.

Haa! Bunu anlamayacaklar Ebu Hanife falan diyeceklerdir. Bu kavram kargaşasına son vermek için, çünkü geleceğin de aklı karışıyor, artık kendinizi (mezhebiniz niyetine) tanımlarken, HANİF MÜSLÜMANIM cümlesinden öte (Avrupa ve Batı'yı da düşüşün ve gelecek yüzyılları) kendinize ŞU ANDAN İTİBAREN, AĞZINIZA SAKIZ olacak biçimde, bir zikir gibi, "BEN PROTESTANT MÜSLÜMANIM" deyiniz (Daha sonra HANİFLİK/İbrahim milleti ve Hanefilik ve mezheb farkını o kişilere anlatırsınız).

Sizden GELECEĞİN İSTEDİĞİ ŞU: ÖNCE; "ben protestant müslümanım" deyiniz, SONRA anlatınız. ÖNCE BUNU SÖYLEYİNİZ ve kavram kaosuna bir son veriniz. Bizimki bir tarikat değil; bizimki bir mezheb değil; bizimki sadece İNSANLARIN FITRATI ÜZERİNE oluşturulmuş tek din! BU FITRAT/MAYA nerede başladı ilkin??? EN EN EN EN İLK!

Kalubela'ya dönelim. Allah'ımız (Öğretmen Rabb) gördü ki: KÜLLİ ŞEY'İN İÇİNDE TEK BİR DOSTU VAR. Aman tanrım, sonsuz şey+ler içinde BİR TEK dost demek, sonsuzda bir ihtimali yakalamak! Bakın İbrahim neyi başarmış, bir daha algılayın (ve ma edrake?). Her şey (nefs) BOŞCÜMLE iken, adı (elif-be-ra-ha-mim) olan bir ŞEY "BOŞCÜMLE gibi davranmadı".

"Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" sorusuna SADECE O "EVET YA RABBİ" dedi, Allah'ımız bunu AYIRDI (dost edindi). ÖĞRET ONLARA dedi, ders ver (DeReSe). Sonsuz ŞEY içinden bir "İKİNCİ ŞEY" daha ayrıldı ve (Elifba+ra+ha+mim)'in yanına gitti (Elif+De+Ra-sin).

Bunların ikisi adını verdiğim Resulullahların GERÇEK ADI DEĞİL (İdris'in adı Enok/Enuh'dur). Sonra (ÜÇLER+1) Meclisi kuruldu. O sırada ÖNCE peygamberliğe atanmayı hakeden ŞEY'ler ortaya çıktı. Sonra da diğer tüm (cin-insan) canlılar (Melekler BİLİNÇLİDİR ama organik CANLI değildir).

Meleklerden sonra da herkesi dağıtıp sadece Allah, tüm NEBİ+RESUL+RASUL adayı ŞEY'leri TOPLADI, MİSAK MECLİSİ KURULDU (Üçler meclisi adı buradan çıkıyor). Önce ALLAH, HAYY adıyla bu meclisi ve oturumu açtı. ÇÜNKÜ HAYAT vermişti "daha Kalubelada" iken, sadece bu Meclis'e.

HAYY Allah'ımız, "EZELİ DOSTU" İbrahim'e "İLTİMAS ETMİŞ OLMAMAK İÇİN" (Çünkü hiçbir peygamber birbirinden üstün değildir) torpil yapmamak için, "HAYY" adından MUHYİ >>> YAHYA adını çıkardı; o sırada YAHYA DİRİ oldu (Daha önce değildi).

Yahya'nın DİRİLİĞİ zorunlu olarak, İbrahim asistanı olan İDRİS'e geçti (sırayla bu işler). İDRİS "DİRİLİĞİ, yani ölmeden ÖLMEYİ başarmış" tek kişiydi, Yahya sıraya girmeliydi. İdris DİRİLİK hakkını eliyle alıp, YAHYA'ya verdi. Eli değmişti, kendi de DİRİ olmak zorunda kaldı (Tersten bakınca). Bu ilk üçler meclisidir: Allah'ımız HAYY sıfatı+İDRİS+YAHYA. İkinci üçler meclisinde Allah ÇEKİLDİ, çekilirken de "KEYFİ" ve "TİRAN/DESPOT" yönetim olmadığını göstermek için DÖRDÜNCÜYÜ çağırdı.

Dördüncüye ilahi programı (Levhi mahfuz) okutarak, "KEYFİ" değil "PROGRAMLI" olduğuna ilişkin ilk MİSAK'ı aldı. Bu dördüncü kimdi? İdris'den İbrahim'den Yahya'dan daha mı önemliydi? Bakalım: İbrahim >>> ALLAH ile dost olmak >>> MECBUREN ÖLMEK yolunu GÖNÜLLÜ SEÇMİŞTİ!

İbrahim her çağ diri olamayacaktı, ama MİSAK MİSAK'tır, İdris yapılacaktır. İdris'de katı bir bilim vardı, sertti. Öğretmenliği RABBine benzemiyordu/benzemeyecekti. Yahya'da ise bitmez tükenmez bir RAHMET var, ama bilimselliği yok! Yani Allah'ımız, SÜREKLİ DİRİ ola+CAK olan üçler meclisine bir kişi daha koymalıydı ve/veya O KİŞİ GELMELİYDİ!

Şeyler içinden bir ŞEY (peygamber bile değildi tıpkı İbrahim gibi) "BEN GELİRİM Ya Raabbi! Ama GÖRDÜM Kİ, BİRİ BİLİMDE TEFRİT, ÖTEKİ DE RAHMET'TE İFRAT HALİNDE"... "Rahmet bir zenginliktir ben dilediğime veririm" dedi RABBİMİZ, "Onu alırsan ilmi alamazsın". "RAHMETİ SEN VER, İLMİ BEN ALIRIM" dedi "öteki" şey!

Rahmet'in indirildiğini anlamıştı. Ama aynı asansöre binip tersine giderse alacağı şey İDRİS'in bilimi olacaktı. "SANA GELİYORUM yaRAbbi" dedi! Asansöre bir kaçak yolcu gibi BİNMİŞTİ! (İbrahim atamız da öyle: Nebiler transatlantiğine KAÇAK binmişti. Dördüncü kişi, bunu İYİCE BELLEMİŞTİ).

İşte İDRİS'in "YÜCE KATI" (Ayeti hatırlarsanız, asansörün (mirac) HANGİ katta olduğunu anlarsınız). İdris'den İLMİ (ç)aldı. Allah'ı aramaya devam! Makamı İbrahim'e çıktı! RAHMETİ de ondan aldı; Rabbi izin verdi: "Beni ötekiler gibi bir YARATIK mı sanıyorsun, bana çık bakalım! BANA GEL!".

Dördüncü ŞEY canına mihnetti, çok düşündü, ama KENDİNE bilimi yetmedi, "Nasıl çıkarım bana yol göster ey Rabbim! Ben çıktıkça sen uzaklaşıyorsun, sen yüce ve azizsin, yol bitmiyor, olduğum yerde sayıyorum, bana senin İLMİNDEN ver, bana senin RAHMETİNDEN ver".

Rabbi dedi ki: "Bunu SEN İSTE". "Nasıl yani?" "Sen istemelisin. İstemeyi beceremiyorsun, kendi bilimine güveniyorsun. O ilmi veren de alan/alacak olan (Mesela bunamak gibi) BENİM. Bu ilmi sana tılsımlı söz için verdim". Dördüncü "Rabbi zıdni ilmi" dedi.

İşte o zaman Rabbim "TAMAM" dedi. "Benim ilmimin bir kırıntısını görmek ister misin?" "EVET" dedi. Rabbim o kuluna "LEVHİ MAHFUZ'u", yani holografik hafıza içeren (sonsuz kenar x sonsuz kenardan) oluşmuş o KOCA DEFTERİ gösterdi (Sonsuz setin Matrix'i, Holografik hafıza ise bunun KÜB/cube biçiminde olması, buraya "ZezZağ arşı" deniyor).

"Ben bu sonsuzu nasıl anlayabilirim?". Okyanusta bir molekül su gibi. "Burada (sonsuz x sonsuz x sonsuz) (BUNUN İÇİN KÜB DEDİM) ALEMLER var. Her birini nurumla tamamlana kadar her an yaratacağım; her bir ŞEY'den bir EVREN yaratacağım".

Dördüncü dedi ki: "BEN HANGİ EVRENDE olacağım?" (Alem). Rabbi ona BU KAİNATI gösterdi (Yani Cosmos, our universe).

O bölüm işlev aldı; Rabbim "OKU" dedi. "Ben bilemem ki?" "İlmi aldın benden, OKU+ya+bilirsin! Ben kalem ile NUN (nokta nokta külli şey'in'i bir sıfır değerinde) YAZDIM, KÜRSİ'min üzerine LEVHİ koydum" (Kürsi Kübik matriks). Levh >>> Bizim LEVHAMIZ, bizim evren membranımız. Levhi Mahfuz >>> MATRİS BELLEK >>> BİZİM SADECE BİZİM EVRENİN DİSKİ!

(Matrix değil, Matriss dikkatle ayırınız). İKİ BOYUTLU olan Matematik Matriss; üç boyutlu/kübik olan ise GEOMETRİK MATRİX; bu farkı hep hatırlayınız. Çünkü Hollywood tarihinde bile yokken MATRİX denen şeyi ilk kitaplarımda bile anlatıyordum...

 

(Kayicasi'ya acil not: Brezilya'da sürekli kalmak için Portekiz sürekli ÇİFTE VATANDAŞLIK belgesini SATIYORMUŞ, bunu alamazsam, Brezilya'ya gidemiyorum, gidemezsem kozmos iflas eder. Kayicasi'ya acil iletiniz. HAMLE sırası BİZİM BAĞ'da, bu fırsatı kaçıramayız/kaçıramazsınız! Taşlar yerine konacak: "Polaris >>> TAMAM, Ekvator >>> BOŞ". Bunu geleceğe de yazıyorum, elimden geleni yapıyorum.

Konuya dönelim, bunlar sınavdır, bunlarla moral bozmayalım. Ama bir soru soracağım yurtdışı arkadaşlara: "Portekiz kendi vatandaşlık hakkını satıyor mu?" Böyle bir şey duydunuz mu? Yanıt bekliyorum. Portekiz, Brezilya'ya özel olarak (Brezilya da portekizce konuşan tek ülke) böyle bir kültürel hizmet veriyormuş. TR/TC yasağı bu şekilde delebilirmiş. İkinci yol, oradan biri ile evlenmek (Mümkün değil; Allah göstermesin).

Evet teyid edildi, doğruymuş: "Böyle gizli fakat LEGAL yasalar" var diyor kaynağım. İsveç, otomatikman mülteci kürtleri alıyormuş, ama TÜRK olana vize bile vermiyor diyor. "3 ay Portekiz'de veya Brezilya'da kalıp döviz yiyene Portekiz veya tercihe göre BREZİLYA green card'ı veriliyormuş". Bundan kaçınmak için de "uyruk" satıyorlarmış, iki ucu pis değnek! O zaman önce ABD'ye sonra Brezilya'ya gitmek gerekir, ama bu PARANORMAL ZAMANLAMA" açısından fiyasko verecektir. Uİ-Rİ'li kozasından çıkarmamak gerekir.:((( ŞEYTAN'a rağmen bizi kazandır YARABBİ!

 

<> 93 ve 96 tarihli kanunlarla vatandaşlık veriyorlar ancak; iş sahibi, oturum yeri ve süresi; süre belirtilmiyor, "sicil temizliği"...

Sicilim tamamen temiz. Sadece üç kez suikast yüzünden (ki bu bir sabıka değil, tam tersine vurulan benim, kaçırılan benim) adliyeye gitmişim. Otomobil kullanmayı bilmediğim için trafik cezam bile yok! Sicil temiz! Hatta 5 kez boşanma davasını saymazsak TERTEMİZ! İş sahibiyim (İstenen bordro). Oturum yeri Brezilya ve Eylül 6'dan itibaren 28 gün!

 

<> ALLAH'ım bizleri de temizlenip arınanlardan eylesin.

Amin, en başta beni. Özellikle DAİM olsun. Mesela telefonda bir dakikada iki üç yalan söyleyebiliyorsun, ama CHAT boyunca HİÇ YALAN yok! Neden yok, çünkü KUR'AN okuyoruz, Allah'ı zikrediyoruz. Bizler yalandan arındırılmış İBRAHİM milletiyiz, birbirimize yalan söylersek, bunun bedelini HidayeYETSİZLİK ile öderiz.

Maazallah Mitrea'yı hatırlayınız, ona 3M'nin tamamı beddua etti; Allah dışında kimse onu iflah edemez artık. Şeytan ona daha da yapışacaktır: Mesela "3M neymiş ben inanmıyorum" falan diyecek ve AKP gibi levhalı yerlere inanacak ve gümleyecek. Maaşını bile artıramıyor, o rey verdiği ve daha da ötesi VAAD ettiği memurlarını iyice daralttı.

 

<> 43(Zuhruf)/36. Kim Rahman'ın Zikri'ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.

Evet, herkes aynı şeyi söyledi, "BAKIŞLARINDA ŞEYTAN VAR" dediler. Bunu, onu gören -istisnasız- HERKES söyledi. "Kim Rahman'ın Zikri'ni" >>> (Halil ür)RAHMAN ve de İbrahim atamıza inen 50 sayfanın adı. Hanifliğin TEMEL prensipleri, ilk ve değişmez Sünnetullah destekli Haniflik! ZİKR >>> KUR'AN'IN "İKRA" edilmesi (Kıraati değil). Bunlardan (Protestantlıktan) uzaklaşan herkes ŞUARA suresinin şeytanlarıyla yaşamak zorunda!

 

<> Zuhruf-39: Bugün hiçbir şey işinize yaramayacaktır. Çünkü zulme sapmışsınız. Azapta ortaklık kuracaksınız. (HİZBUŞŞEYTAN ve SİCCİN) - 40: Sen şimdi sağırlara söz mü duyuracaksın; yoksa körlere, apaçık sapıklığa dalmışlara kılavuzluk mu edeceksin?!

Yani "GEL TEVBE ET, SENİ BAĞRIMIZA -biraz temkinli olarak- basarız" desem bunu da yapamaz.

 

<> Zuhruf-43: Sen, sana vahyedilene (HADİS, BİDAT VESÜNNETLERE DEĞİL) sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. - 44: Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbette bir hatırlatıcı/bir düşündürücü/bir şeref/bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.

BİR KERE UYARDIM MI yetmesi gerekiyor; her yılbaşında KUR'AN yeniden inmiyor! Yazılmış o kitap ve bir kere de yazılmış, Brezilya'ya gitmek ile orayı BEN KEŞFETMİŞ olmuyorum. Veya taksiye bindiğimde ÜCRET ödediğimde taksiyi satın almıyorum.

KUR'AN BİR KERE İNDİRİLMİŞ! ÖĞÜT alsınlar (Hadislerden değil, şeytandan değil) diye! Almayan için "Bundan sorumlu tutulacaksınız" diyor ayet!

HANS öğüt alıyor (113'den biri olarak) MUHAKKİK ÖĞÜT ALIYOR! Ama MUKALLİT ÖĞÜT almıyor >>> Atalarının dini tarafından mahvedilmiş... Atalarının taklitçisi! "Biz böyle gördük, bizde adet böyledir, bizim oralarda. Siz kimlerdensiniz?" (Mikrobölücülük yani aşiret ruhunun tipik sorusu). BEN APARTMAN ÇOCUĞUYUM, hay aşiretiniz batsın! Bir aşiret biliyorum, 120 yıldır ölen kişi sayısı yılda üç kan davası! (Apartman >>> Küreselleşmenin minyatürü maketi).

Kızılderililer de aşiretti! Oraya gelen her göçmene üçyüz Kızılderili ERKEK düşüyordu; sonunda kendileri yittiler/bittiler.

Kınamıyorum ama şu AŞİRETÇİLİK ve/veya tarikatçılık örneği cemaatçilik ve/veya Siyonizme satılmış yerli uşaklık klüpleri, işte bunlar AŞİRETÇİLİK! Aydın Doğan ve Tayyip Erdoğan geçen hafta Bild. Lion toplantısına gidiyorlar. Aynı gruptan Altaylı ile birlikte "AÇIK OTURUM" yapıyor (Lions şireti bunlar da). Ve Megane II Sedan >>> Rotary üçkağıtçılığı, işçi ücretlerine HİÇ ZAM yapılmaması şartıyla RENAULT bir çok modelini SADECE TÜRKİYE'de üretecek! Otomotiv sektörü 750 bin aileye bakıyor.

Okullar açılıyor, kırtasiye, derken servis, kalorifer, yakıt vb. GERÇEK ENFLASYONU kışın göreceğiz daha. Saydıklarımın fiyat artışı %32,7 bir sezonda hem de... Verilmek istenen zam yılda %14. İNSAFLARI yok mu bunların! Kışın Karpuz mu yiyeceğiz? Şortlarla mı gezeceğiz? Bir ilkokul birinci sınıf öğrencisi okulunun kantininde bir milyon liralık (Sandviç, ayran/meşrubat, artı tatlımsı bisküvi falan) yiyor. Çocuk zammı yılda 30 milyon! Bunlar bizimle alay mı ediyor?

Çocukları ABD'de tam tastamam 1 MİLYON DOLLAR yiyor. Bir de düğün cabası! Düğün mü ticaret mi? Allah beni böyle bir baba olmaktan korusun! Kaç bin kişilik düğündü o? Terbiyesizlik, görgüsüzlük değil miydi? Alışmışlar "CAMİYE yardım" sandığından, çağırdıklarını (sıkıysa gelmesinler) dizmişler sandığın başına, para at, takı tak. Hem de 7 özel kamera KİMİN NE VERDİĞİNİ çekiyor ve herşey BESBELLİ!

SİZİ İDARE EDENLERDEN SÖZ EDİYORUM! Bula bula erkekliği tartışılan Fatih Altaylı'yı mı buldu! Ah DOĞAN, has adamına vermiş bu işi. Ne de olsa katrilyonlarca TL borcu var hazineye/bankalara vb. Bildiğiniz şeyler ama bir kere daha anlatmasaydım, NİÇİN BREZİLYA'ya gittiğimi hiç anlamayacaklardı, BUNLARA SON VERMELİYİZ.

Dünyanın en büyük RADYOSU, sadece bir ENERJİ (Hans) arıyor, ki çalışsın. Cadı diyorum ama, o EN GÜÇLÜ RADYO! Ben batarya olmak için gidiyorum. Çünkü öteki taraf, sözde "ULUSLARARASI UZAY İSTASYONU"na götüreceği "PROJEYİ" götürdü. URİ'nin tarafımızca üretilen parazitlerimizi paralize etmesi için! Duyuyor musunuz beni geleCEK!

 

<> Yazıldığı anda duymuş oldular, duymasalardı Zülkarneyn'in anısı anlatılır mıydı!

Evet; duyurmak için yapıyorum. Bizler Pioneer'ız, adı üzerinde PİON! Bizler açıyoruz bilinmeyen yerleri (Explorer misali), ONLAR ise geleCEK'te EŞİT REFAH ile ve çooooooooooooooooooooooooooooook ileri bir teknolojiyle zenginlikte EŞİT, adalette ve eşgüdümde eşit olarak, son derece rahat olaCAKlar veya oldular!

Biz de burada internete girmek için, arızalı telefon hattına BİR GÜNDÜR, hem de RÜŞVET ile gelen telefon teknisyenlerini bekliyoruz. Onlara "14.00" de çok önemli bir durumum var, telefonu çalıştırın diye sabahtan beri uğraşıyorum.

GeleCEKtekinin böyle telefon sıkıntısı yok ki? NÖTRİNO astronomisiyle ve ağız ile kulağın arasındaki en kısa mesafenin ortasına konmuş (Yani yanak içinde) TELEFONLARLA dünyayla aynı anda, Walhalla'lar bu işi bedava yapar ve her istedikleriyle YURTTAŞLIK numarası+retina+ses tanıma vb özellikleriyle mutlular! Vay benim halime!

 

<> Şıhlardan birisi olsaydınız hemen yeni hat çekilmişti.

Allah hiç telefon vermesin, ama hiç de ŞIH etmesin! razıyım!

 

<> Siz sürgünde gibisiniz.

Sürgünden öte zindandayım. İki günde TEK öğün yemek yedim ve iki günde 4,5 saat uyudum candaş. Son yemeği 27 saat önce yemişim, ha bire çay içiyorum. Ve zindan dedim neden? Çünkü halen değilim, acıkmadım!

 

<> 11/6. Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap'tadır.

Ben ayetleri biliyorum ama SİZİN yazmanızı >>> KUR'AN OKUNUYOR dedirtmek için istiyorum. Günde bir öğün yemekle HASTA veya vitaminsiz olmadım. Yani HUD-6 tecelli ediyor, evet o canlılardan biri benim, ben ZİNDAN diyorum, Kur'an KEHF diyor.

 

<> Ayette "dabbet" yazıyor; "hiçbir debelenen" ya da "yürüyen her canlı" diye tercüme edilen yerler dabbet.

Debelenen mi, SÜRÜNEN demelisin, sürünen! Şuraya bak daha yorulmadım, 24 saat sürse yine yorulmayacağımı da biliyorum. Bu kadar chat içinde (suikast hariç) kaç kere size yoruldum dedim? Tam tersine ben sizi yordum.

Gelelim YARIN akşamki chat'in konusuna! Bu chat'teki KALUBELA vb derleyip gruba asarsanız, ben onu okur ve KALU BELA olayının devamını YARIN getiririm Allah inşa etsin. Böyle dönüp bakmak çok azaplı oluyor. Aslında bunu SIRAYLA redaktörlerimiz her chat için -düzenlenmiş ve özgür, sanki kendileri yazıyormuş gibi- başarabilirler! ŞURA bu değil midir?

Daha yeni başlamıştık ki, telefonun çalışmayışı, NET hizmeti, Portekiz denen üçkağıtçı ülke vb. derken İSTEDİĞİM gibi yazamıyorum. Hani concenter diye bir şey var ya, işte o müthiş nimeti bozuyorlar! Ben 15 dakika yemek yiyeceğim. 20.oo'de chat'e oturacağım. Yarın 22.oo'de de sizlerle KALUBELA'dayız Allah inşaa...

Ben zengin kaçışı yapabilir miyim? Hani geronimoooo diyerek! İlminizi artırması için sizlere Allah'a emanet ediyorum. Bir yere gittiğim yok: Burası halen Kalubela! Yani GÖNÜL mekanı! Allah'ın GÖNLÜNÜN mekanı!

Sizleri seviyorum. Hoşkalın, Hanifkalın!

Hans von Aiberg, 02/09/2003