Chat n° 011 - Tarih: 19 ekim 2001

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [ ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg'e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.

 

[] Kaptan aiberg_ nickiyle bağlandı

 

slm&slm.

 

<> selam dr

 

Bağlantılarım normal mi acaba? Telefonlar tam bir rezalet. Hafta sonu rezaleti. İstemeden geciktim. Bağlanmakta zorlandım. Bağlantıyı reddediyor ttnet. Yarım saattir buna uğraşıyordum.

Şikayetleri dinlediniz, şimdi reklamlar: "En büyük Hawking başka KİNG yok!"

Şimdi de haberler.

 

<> :))

<> Hocam hoşgeldiniz

 

Hoşbuluştuk dostlar.

Konumuz geçen haftanın devamı mı? Yeni mi? Konu belirledik mi?

 

<> Henüz hayır, arkadaşlar yeni yeni geliyor

 

Bugün yarımda kapatacağız.

 

<> Dabbetül Arz'ı işleyelim?

 

Çok uzun ve karışık bir konu.

 

<> Sizi yormak istemem

 

Ben yorulmam ama bugün vakit yarıma kadar ve kısıtlı. İnternet cafedeyim yarımda kapatacaklar. Bu saatten sonra gelen olmaz zaten. 12 kişi yeter de artar bile.

Dabbet'ten geçen hafta azbuçuk bahsettim. 7 anlamından birini anlattım.

Millet toplaşana kadar, namazın VAKİT ve REKAT'larını tartışmaya açalım. Mutlaka araştırdınız ve bir şeyler buldunuz. Mutlaka itirazlar olmalıdır. Bilim emekle ve zahmetle gelişir.

 

<> Hocam bir şey sorabilir miyim? Kozyrev'i Kuruşçev öldürdü diye yazmıştınız kitabınızda ama 1983'de ölmüş?

 

Kozyrev'i Stalin hapsetti. Kruşçev dahil sovyetlerin çarları onu öldürmek istediler. Rasputin gibi öldüremeyeceklerini anladılar. Dr. Scherk ve Kozyrev birlikte "ÖLDÜ(!)ler". Scherk gerçekten Mib tarafından öldürüldü. Ama Kozi- HA-VET tipi öldü. (Yaşıyor yani.)

 

<> Anladım ama 1983'de bu dünyadan ayrılmış... Kruşçev ile zamanı tutmuyor

 

Kozirev 1984 "Dönüşlü"dür. 1983 değil. Kruşçev'in öldürmek istediğini yazmıştım.

 

<> 27 Şubat 1983'de ölen Kozyrev'in mezarı "Pulkovo Astronomlar Mezarlığı"ndadır.

 

Çünkü Borges ile aralarında yaş farkı (çarpı) 14 var. Yani 1985 sonu ötekinin gitmesi gerekiyordu. Aralarında 35 ay var. Bunu 14'e bölemedim henüz.

 

<> Bir zaman yolcusu neden öldürülemez?

 

Bir çok nedeni var. Karmaşık bir konu.

 

<> Mib nasıl beceriyor o zaman?

 

Doğmamış öldürülemez gibi bir ilke bu. Şimdi bu göreceliği irdeleyebiliriz. Bir melek ile bir insan ele alalım.

1. İlk kombinezona göre melek ile melek bir köşe başında çarpışabilir ve birbirlerine pardon derler.

2. Aynı biçimde insan ile insan da köşebaşında kazara çarpışır ve birbirlerinden özür dileyebilirler.

3. Bir melek ile bir insan (Yani artı ve eksi kütleli iki varlık) çarpışacaklarını sanırlar. Ama çarpışmayıp birbirinin içinden geçerek şaşırırlar.

a) İnsana göre çarpışamadığı varlık "Hayalettir".

b) Meleğe göre çarpışamadığı varlık "Hayalettir".

Bu kombinezondaki anomali denen paranormal sayıları giderirsek, Yerine de "Gelecekteki" ve "Geçmişteki" insanları korsak, Doğmamış öldürülemez. Doğmamışı yine bir doğmamış (Men in Black) öldürebilir. Doğmamış da zaten "Ölü" olanın atasını öldüremez. O zaten ölüdür. Kaderi "Katlederek" değiştirmez. Kaderi "Yer değiştirerek" Yani bir tür ROK yaparak satrançtaki gibi "Tarihin akışını" değiştirir ama, cinayet işleyemez.

Ancak bir "Gelecek" kaçkını, "Geçmiş"te yaşayan birine "Ölümü" azmettirebilir. Etkileyebilir.

Hz. Hızır her çağın insanıdır. O (Allah'ın emrinden hiç çıkmamaca) öldürebilir. Dileseydi, o çocuğu Musa'ya da öldürtmeyi azmettirebilirdi. Ama kendisi öldürdü. Böylece daha önce katil olan Hz. Musa'yı, "İsmet sıfatı gereği" günahsız kıldı. Biliyorsunuz ki, Hz. Musa cinayet işlemişti, bir katildi.

O zaman geliniz, Kehf suresi 83'e kadar olan Hz. Musa öyküsünü tek tek yazalım: Sanırım 65'li bir ayetten başlıyordu. "Hani Musa yol arkadaşı gence..." diye başlayan ayet... Oradan tek tek yazalım ve hızla ben MİSALLERİ çevireyim.

Yazacak var mı?

 

<> Ok ama kaçıncı sure?

 

"Hani Musa bir gün yol arkadaşı (Yuşa)na..."

Vallahi o kadarını siz bulacaksınız. Ayetin bağlangıcını verdim, 65 civarında olduğunu söyledim. Belki de 60'tır bilmiyorum. Biraz bana yardımcı olmanız gerekecek.

 

<> 18-Kehf/60: Musa genç arkadaşına (Yuşa'ya): "İki denizin birleştiği yere ulaşmaya, ya da yıllarca yürümeye kararlıyım" demişti.

<> 18-Kehf/61: İkisi de denizin birleştiği yere ulaştıklarında, balıklarını unutmuşlardı. Balık bir delikten kayıp denize ulaşıp yüzdü.

<> 18-Kehf/62: Oradan uzaklaştıklarında, Musa yanındaki gence: "Yemeğimizi çıkar, andolsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.

 

Tamam sırayla gidelim.

 

"60: Musa genç arkadaşına (Yuşa'ya): "İki denizin birleştiği yere ulaşmaya, ya da yıllarca yürümeye kararlıyım" demişti."

Konu "Musa'nın katilliğinin aklanması". Evet Musa bir çok nedenden dolayı "O birini" bulmak zorundaydı:

İlki "Katildi ve aklanması gerekiyordu". Yani zaman üzerinde oynayarak, bir insan "Hiç öldürmemiş" de olabilir.

İkincisi Hz. Musa, "Gelecekte" kavmi olan israil oğullarını hassa bir ölçümle "DENİZİN" neresinin yarılacağını bulmak için "Hızır"ı arıyordu. Üçüncü olarak, Musa çok cahildi ve "İlim" ile bu tarafını telafi etmek durumundaydı. Cahil ağır kaçtı. Ümmi diyelim.

Musa, yanına "Referans, gösterge ve yardımcısı olarak YUŞA'yı SEÇti". Yuşa seçilmiştir. Çünkü Ahit sandığına/Tabutüssekine'ye dokunma (Topraklama) yetkisi olan Levililer kabilesindendi. 17 Yaşında olmasına rağmen Ahit sandığını taşıyabiliyordu. Dokunabiliyordu.

Tabutüssekine bir ara devrilir gibi olmuştu. Ne var ki, işgüzarlık yaparak onu tutmaya çalışan "Başka kabile insanları" tuz sütunu gibi bir anda kristalize olarak bedelini ödediler.

Bunlar sizlerin araştırma konuları olacağı için, ben asıl konuya geçeceğim.

Musa ve Yuşa bu bilinçle birlikte yola çıktılar: Kesinlikle İKİSİ DE ÖLMEYECEKTİ. Öldürülmeyeceklerdi. İkisinin de bir güvencesi vardı: DEHR yani zamanın kullanılması sigortası... O yüzden iki kişi yola çıktılar.

Musa biliyordu ki, bu olayın ardından, ümmetiyle birlikte "Denizi" geçeceklerdi.

 

<> Yani olay gelecekte başlıyor geçmişe bir zaman yolculuğu mu?

 

Deniz belli: Sina üçgeninin Süveyş ve Akabe körfezleri var. Musa ve İsrailoğulları, bu olaydan az bir zaman sonra "DENİZ"in yarılacağını biliyorlardı. Ama nerede? Hangi koordinatlarda?

 

<> Balığın bulunduğu kayalıkta

[] Kaptan bağlantı sorunu yaşıyor

 

Cafelerde bu iş olmuyor. Eve geldim. Allah'tan aramızda 50 metre var. Şu an evdeyim.

 

<> Geçmiş olsun

 

Sağolun. İşim çok zor, orada ayrı bir klavye burada ayrı bir klavye ile yazıyorum. Bunun standardı yok mudur yaw? İki klavye ile birlikte yazmayı öğrenmek Nobel almak gibi bir şey.

 

<> :))

 

Aklım karışıyor ama idare edeceğiz. Evdeki F klavye (Eşim okulda onu öğrendi) Cafe'lerde q klavye. Her neyse... 60. ayeti bir daha copy/Paste = c/p lütfen. (Bunlar bende siliniyor çünkü)

 

<> 18-Kehf/60: Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim."

 

Duralım: Musa'nın amacı belli bunu anladık. "Durup dinlenmeyeceğim" demiyor.

 

<> Amacı koordinatlar

 

Bilim açısından konuşalım: Riemann bir uzaydan söz ediliyor. Çünkü bir uzaya eşlik eden dördüncü boyut ZAMAN raptedilecek.

Musa diyor ki, "Ekvatoral olarak, aynı noktayı bulana kadar kaç tur atmam gerekirse atacağım. Çıkış noktam ise ‘İki denizin birleştiği' yer."

Yani bunun tersine "İLERİDE İKİ DENİZİN AYRILACAĞI YER" demek istiyor.

Böylece Musa Bize Uzayın Lobatçevski koordinatlarını değil, Yerkürenin RİEMANN koordinatları vermiş oluyor. Uzay semer tipidir. Ama burada istisnai olarak "Riemann" yani TÜMSEK uzay türü veriliyor. O halde bu tür bir uzaya eşlik edecek olan zaman da ÇOK ÇOK ÇOOOOOK ÖZEL olmalıdır.

Hedef belli, iki denizin (Akdeniz ile kızıldenizin) birleştiği Süveyş'ten, Karşı kıyıdaki Sina yarımadasına geçilecektir. Durup dinlenmeden, ekvator turu atarak gerekirse yıllarca bu işi yapacaktır Musa...

Musa bir "İşaret" ya da "Alamet" bekliyordu. Tabutüssekine de "Hükümdarlığın bir alameti değil miydi?" O da AYRIK BİR ÖZEL ZAMANDA Musa'ya verilmemiş miydi?

Musa "İşaret, alamet" beklemekteydi. Bu işareti bulana kadar başıboş fakat sabit bir güzergahta böyle yürüyecekti.

Şimdi 61. ayeti rica edeyim:

 

<> 18-Kehf/61: İkisi de denizin birleştiği yere ulaştıklarında, balıklarını unutmuşlardı. Balık bir delikten kayıp denize ulaşıp yüzdü.

 

Ayete dikkat ederseniz, "Bir balıktan söz ediyor" iyi de SONUCUNDAN söz ediyor. Halbuki önce NEDENİNİ yazması gerekmez miydi? Yani önce "Bu balık şöyle şöyle yakalandı erzak çantamıza kondu, sonra da canlandı gitti" demiyor.

(Örneğin madde varsa, antimadde de vardır. İkisi aynı anda birlikte yaratılmışlardır. Biri olmasaydı diğeri olmazdı.)

Bu olmazsa olmaz ilkesi nedeniyle Doğrudan, nedeni es geçerek SONUCU anlatıyor Allah'ımız. Yani ZAMAN TERS DÖNMÜŞ BİLE.

Anımsarsanız, Bilim için zamanın ileri ve/veya geri akması iki türlü de BİR ve EŞİTTİR.

ZAMAN (DEHR diye geçer Kur'an'da, özel bir zamandır.) TERSİNE DÖNMÜŞTÜR. Dolayısıyla "Önce" taş atıp "SONRA" cam kırılmamış. Zaman tersine dönünce, Önce "CAM KIRILMIŞ" sonra da "TAŞ ATILMIŞ" oluyor...

Bir nedeni bir sonucun izlemesine NEDENSELLİK (Causality) ilkesi demekteyiz. Bu bir  Y A S A  değildir. Bu bir İLKEDİR.

Bilimde ilkeler değil YASALAR ÖNCELİKLEDİR ve KORUNMASI GEREKEN YASALARDIR. İlkeler bir önkabuldür hepsi bu...

Şimdi bu veri tabanında Kur'an'da ALLAH'IN konunun "SONUCUNU" söylediğini daha "NEDENİ" açıklamadığını anlıyoruz. (Zaten Musa as.ın da başı bu yüzden çok derde girecek.)

Şimdi eğer NEDEN'i başa alarak düşünürseniz:

1. İleride yemek için yakaladıkları bir BALIK, Allah'ın mucizesi gereği, ölü iken dirildi ve kendini suya attı.

(Bu kolay yoldur. Böyle düşünmek mucizeleri bir çırpıda açıklar ve bilim yapmak zahmetiniz ortadan kalkar. Allah yaptı öyle oldu der ve yakayı sıyırırız. Bu ucuz yolu bırakalım ve ikinci şıkka bakalım.)

2. EĞER SONUCU ÖNE ALIRSANIZ, şunu görürsünüz: Zaman tersine döndü. Yani balığı yakaladığımız film ya da video kaydı DURDU, DONDU ve DAHA SONRA  G E R İ Y E  doğru oynamaya başladı.

 

<> 18-Kehf/63: O da dedi: "Bak sen şu işe, kayalığa vardığımızda balığı unutmuşum. Bana onu hatırlamamı unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizde yolunu tutup gitmiş".

 

Balığı şöyle yakalamıştık:

1. Mesela olta atmıştık. Ya da ağ falan...

Balık can çekişti öldü. Azık torbamıza yerleştirdik. Acıkınca bunu yiyeceğiz.

Yalnız bu arada 62. ayet atlanmış, onu da bir zahmet alalım.

 

<> 18-Kehf/62: Oradan uzaklaştıklarında, Musa yanındaki gence: "Yemeğimizi çıkar, andolsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.

 

Evet tşk.ler.

Böylece şunu anlıyoruz: Kızıldeniz ve Akdeniz'i ayıran ayrıca Sina yarımadasını Mısır'dan ayıran o çatala geldiler ama, upuzun bir kıyı boyunca "NERESİ" sorusu var. Ayrıca "KİM?" ile buluşulacak?

Başıboş aylak-avare gezinirken saatler geçer. Kuşluk vakti olur (Saat 09.00-10.00 arası) Tam Sina'da saat 10.16'dır.

Dikkat ediniz ZAMAN ile ilgili muazzam bilgiler veriliyor:

1. Neden Yuşa çok genç bir delikanlı?

2. Neden KUŞ

KUŞLUK VAKTİ (Duha) deniyor?

Bu iki sorunun yanıtını bilimsel olarak arayacağız.

Şu da çok önemli: O ayette "KUŞLUK" sözü var ama TÜRKÇESİNDE atlanmış. (Şu sağ elle yazmak gibi... İlla ki, bir şeyleri atlıyoruz milletçe ve ümmetçe...)

Kuşluk sözünü bulanınız var mı? Ayette KUŞLUK sözü var.

 

<> Evet vardı

 

Sırf o yüzden Yuşa'nın yaşının 16,6=17 olduğunu buldum. Bana lütfen bulup yazınız ve doğrulayınız. Şurada zaten beş kişiyiz, biz bize daha iyi konuşabiliriz.

 

<> 18-Kehf/62: (Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde, Musa genç adamına dedi: "Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi."

 

Evet, bu bizim branch dediğimiz bir kahvaltı biçimi... Duha=Kuşluk=Branch aynı kelimedir. Mutlaka Branch'ı duymuşsunuzdur. İşte o KUŞLUK kahvaltısıdır. Kuşluk ile sabah güneş doğması arası, karışık bir hesap biçiminden sonra bize Yuşa'nın yaşının 16,66 olduğunu gösteriyor. Bunun için sizi yordum ve "KUŞLUK" kelimesi için üzdüm, kusura bakmayın.

 

<> Nasıl hesaplanıyor?

 

O çok karışık. Bir gün=Bin yıl diye giriyorsun işe... O konuyu burada ezip öldürmeyelim. Söz veriyorum başka bir zaman iyice yazarım.

Daha önce başıma geldi: La ilahe illallah'ı digital olarak yazdım. (İndeterminist olarak İF komutuyla yazacaksınız.) Ama ışıktan hızlı sistemde (Ya da aynı anlamda zamanın ters döndüğü bir sistemde) ışık hızını aşmaya gerek yoktur. Örneğin Antimaddenin zamanı tersine çalışır. Yani yarın doğar, dün ölür. Bu ANTİ olduğu için böyledir.

Anti=Bir denklemi paranteze alınız önüne bir EKSİ koyunuz herşey tersine döner demektir.

O halde IŞIK HIZINI AŞMADAN da, ANTİ MADDE düzeyinde ZAMANI TERSİNE ÇEVİREBİLİRİZ.

O halde ışık hızı aşılmış gibi Heisenberg belirsizliği iflas eder ve yerine İF değil Fİ=DETERMİNİZM komutu geliverir.

O zaman da enerjinin (Cinlerin), Melei Ala'dakileri (Zamanı tersine dönenlerin) yarını ile dününün yer değiştirmesi nedeniyle, "Geleceğimizi okumaları, ya da geleceğimizi bilmeleri" mümkün olurdu. Çünkü İF=Acaba, şayet, eğer, olmayana ergi metodu vb. gerektirmez. DETERMİNİST olduğundan "Bu, yüzde yüz şöyledir" gibi bir çıkarım verir. Bu çıkarıma da denir.

Cebiri Alcabir (Algebra) bulduğu gibi Cifiri de ALŞİFR buldu. (Muhyiddin'i Arabi)

 

<> Cifir'i bulan var mı?

 

Evet herşey bulundu. Cebir gibi Cifir de bulundu. Yani var olan keşfedildi...

Cifir DERS kitabı gibi ilk olarak "İbni Haldun Mukaddimesinde" kullanıldı. Arabi ise "Saatlerin Hazinesi" kitabında CİFİR'i kullandı.

Nostradamus bu işi yıllar sonrası için kullanırken, Muhyidddin'i Arabi "Sana şu saatte şunu soracaklardır, şöyle de" diye DETERMİNE EDEBİLİYORDU.

Saatlerin Hazinesi adlı kitabında "Hızır'ın emriyle" SAATLERİN kaç olduğunu  K A L D I R D I . O kitap şimdi "SAATSİZ" olarak piyasada var. Ama adı "Saatlerin Hazinesi".

Buna  R A K İ M  de deniyor. (Rakam bilgisi) Ancak bunun devamında  T I L S I M  (Talisman) diye bir  K E H F  (Geometri) bilimi daha var. İbni Haldun Mukaddime'sinde işte bu Talismanı (Tılsımı) kullandı. Ama çok kısıtlı.

Cebir ondalık sisteme, Cifir ise ikili sisteme tabiidir. (Cifir digitaldir.)

Daha önce bir yazımda kelimei tevhid'in açılımını yapmıştım.

100-81=19

Ya da YÜZDE yani yüzde yüzlük (%100) Fİ'dir. (Allah'ın dileğidir) Bundan 81 çıkarılacaktır.

Niye çıkarılacaktır? Çünkü sayıların kareleri birbirlerini tek olarak artarak izlerler:

0'ın karesi 0, 1'in karesi 1'dir: aralarında BİR sayısı vardır.

1'in karesi 1, ikinin karesi 4'dür, aralarında 4-1=3 farkı vardır.

3'ün karesi 9'dur, ikinin karesi ile aralarında 9-4=5 vardır.

[4 ile 3'ün karelerinin farkı 7'dir. 5 ile 4'ün karelerinin farkı 9'dur.]

6'nın karesi 36'dır, 5'in karesi ile farkı 11'dir.

7 kare = 13

8 >>> 15

[9 >>>] 17 der

ve 10 karesi olan 100 ile 9 karesi olan 81 birbirinden çıkarsa geriye 19 kalır...

 

[] http://hanifislam.com/mih/wp-content/uploads/2017/07/cebirde-eslenik.jpg

 

Eğer bu sistem olmasaydı, hesap makinelerimiz asla kare kök alamazdı. Hem de şipşak bunu yapıyor. Sen kök tuşuna bastığında o aradaki farkı bulmuş hazırlamış oluyor. Örneğin 11 kare ve 10 kare farkı (121-100)=21'dir. Onu izleyen sayı ise 23, 25 27, 29, 31 33, 35 vb. diye gidecektir.

Buna Cebir'de EŞLENİK (İki kare farkı, yani Özdeşlik değil eşlenik) [deniyor].

 

<Y> slm slm

<M> Benden de selam

 

Evet selam millet-i İbrahim...

CİFİRDE ise değişik bir sayılama vardır. Rakim (Matriss) ve Kehf (Geometri=MatriX). Bu böyle bir değişik sistemdir.

Neyse 5 dakika ara verelim sonra anlatırım. [M] ve [Y] hoşgeldiniz.

 

<> çay molası

<> Teşekkür ederiz hocam. Tez yazdığım için beni maruz görün.

 

Ben melamiyim. O kadar KUSUR bendedir ki? Biri benden özür dilese kıpkırmızı olurum. Bu öyle bir manevi kırmızılık değil. Sanki bir yerimi derin kesmişim de (örneğin traş olurken) ÖYLE KIPKIRMIZI oluyorum ben.

"Allah'ımızın TEK açığını" yakaladım ben. AFFETMEK İÇİN BİZİ YARATMIŞ.

Ammmmma, sakın ha "Şeytan nasıl olsa Allah sizi Affeder" diye AL-DAT-MA-SIN.

İkisi de AYETTİR.

Sizce Allah'ın affı (Örneğin iki mezheb çıkaran Amr ibnül As'a, Zalim Haccac'a, Softa Süfyani'ye, Hain Muaviye'ye ve Kızıl Katil Yezid'e, hele hele Ebi Leheb'e ve Ebi Cehil'e) Allah'ın AF çıkarması demek, Allah'ın Müntekim=İntikam alan ya da Kahhar=Kahreden isimlerinin haşa OLMAMASI demektir.

 

<> Ne gülünç: Ey TV'ye RTÜK 7 gün kapatma cezası vermiş. Show TV'ye 1 gün fazla

 

Şeytan bastırıyor da ondan. Basit bir haber-yorumu için 7 gün ceza. 7 günde 30 milyar TL kadar reklam alamamak demektir. Ben bir program yaparsam, ne kadar dikkat etsem de, örneğin, "Kur'an'a göre imamlık-müezzinlik diye bir kurum yoktur" dediğimde, imamlar, diyanet işleri başkanları ve onların da başkanları olan RABITA örgütü, anında işimi bitirecektir. (Benim işimi değil, Eylik TV'nin işini.) Bu kez de 77 gün kapanacaktır.

Çünkü benim amacım şu: PARALI bir imamın (Geçmişte Papaz) ve müezzinin (Geçmişte Zangoç) arkasında namaz kılınmaz.

Çünkü onlar ÜCRET aldıklarından bir DİN SINIFI yani ayrıcalık oluşturmaktadırlar. Dinimizde din sınıfı   H  A  R  A  M  'dır.

Kimse, "Maaş alan, bedava lojmanda oturan" bir imamın arkasında namaz kılamaz   H  A  R  A  M  'dır. Namazınızı, ALLAH'ımız yüzünüze çarpacaktır. "Vay o namaz kılanların haline" diye...

Bugün Cuma idi. Allah'ın emrini yerine getirdiniz ve imamın arkasında namaza durdunuz. ALLAH KABUL etsin diyemeyeceğim. Etmeyeceğini "  M  A  U  N  " diye bildirmiş.

Hani "Ebi Leheb'in ASLA VE ASLA AFFEDİLMEYECEĞİNİ BİLDİRDİĞİ GİBİ" ALLAH SÖZÜNDEN/VAADİNDEN DÖNMEZ! Ebi Leheb ve eşi CEHENNEME ODUN OLACAKLARDIR.

MAUN şudur: Eğer bugün ardında CUMA namazını kıldığınız imam "MAAŞLI" ise yani içinizden biri, amatör biri değilse, O namazı kılmadınız.

Onun kabulu demek, Ebi Leheb ile karısının ve ayrıca İblis'in de Cennet'e girebilmesi demektir.

Bugün CUMA KILANLAR, içiniz rahat yani  R A İ N A  dediniz. Yani "Kalbim temiz, ben görevimi yaptım, benden isteneni yaptım" dediyseniz, hemen tevbe ediniz ve "U N Z U R N A " deyiniz.

Kendi cemaatinizi oluşturunuz (kadınlara da Cuma farzdır) ve biriniz imam olunuz bu işi UNZURNA ediniz. Yoksa Raina ile Ebi Leheb'e yoldaş oluruz hepimiz.

HANİF'liği çok mu kolay sandık biz? Daha imam olanın "Maaş bordrosu var mı, yok mu?" diye işe koyuluyoruz. Eğer cukkaları cebine koyuyorsa, o sizi satmıştır. (Amr İbnül As da satmıştı bizi.)

Ve E TV, ben bunları söylersem 77 gün kapanır. Çünkü "Diyanet İşleri Başkanlığı TC. yasalarıyla kurulmuştur". Buna benim de itirazım yok.

AMMMA öyle bir kurnazlık var ki: DİYANET VAKFI!

Başkan o holding'in de başkanı. Ve Türkiye'nin en büyük para kullanıcısı olan biri Süleyman Hayri Bolayır diye bir Vakıf başkanı+Yüksek denetleme kurulu başkanı+Fetva dairesi kurumu başkanı+ilahiyat profesörü.

İşte bu adam yaklaşık 15 yıldır (25 de olabilir) orada devletten alınan 4 katrilyonun başında. O adam Vakıf başkanı... O yönetim kurulu başkanı... O her şey...

Böyle bir serveti KİLİSE de yapmıştı. Papazlar "Yoksul" olacaklardır. (Öyle görüneceklerdir.) Ama o serveti bir vakıf başkanı Başpiskopos, Ekümen, Hauptbischöffe, Bishop, her neyse Cardinal, yani papa vekili YÖNETECEKTİR.

Ben RTÜK olsam, bunları yazan adamın çalıştığı TV'ye 777 gün kapatma cezası verdiririm.

Günde dört cami yapılıyor ve dört imam ile dört müezzin atanıyor. Maaş ise maaşALLAH MAAŞALLAH. Ben ise vergi veriyorum.

Şeker ikiye katlandı. Çay molasını sanal bile olsa buruk içtim, Buruk giderdim...

 

<> Ey-TV açıldı!

 

Bilmem 7 gün doldu mu? O bir yana da

Bugün CUMA kılanlar Ebi Leheb ne kadar Cennet'e giderse, sizin de o kadar Cuma'nız kabul olmuştur.

Sadece Cuma değil, camide kıldığınız her namaz dibi delik bir kova gibi boşa gidiyor.

Kendinize gelin. RAİNA değil, unzuna deyin. Evde kılın, iki kişi bile olsanız, biriniz imam olun. Kim imam olduysa (Örneğin eşim ile ben olduğumda imam benim) o kişi cemaatten BİR ÇAY BİLE İÇMESİN. Yani iki vakit arası bir namaz olduğundan o iki vakit arasında BİR ÇAY BİLE ısmarlatmayın kendinize -eğer imam iseniz-.

Ayeti araştırın. "İmamların ALTIN ve PARA biriktirdiklerini söylüyor" ayet. Bu bir mucizedir. Kilisenin geçmişteki SERVETİ nereden geldi?

 

<> Halktan topladıkları bağışlar, cennette arsa satışından kazandıkları

 

Hangi imam "Camiye bin liracık" yardım yapmış?

Hangi imam Hangi müaezzin "Hep bana Rabbena" diye dilenciliğin ve yüzsüzlüğün ötesine geçmiştir?

Hangi imam, gönlünden koparak, mahalledeki bir yetim çocuğa bir çiklet almıştır?

37 yıldır Türkiye'deyim ve ben daha GÖR-ME-DİM. Gördüm diyen varsa aranızda İ-NAN-MI-YO-RUM. Ağlıyorum.....................

Yorum bekliyorum. Doğruyu konuşarak bulacağız. Kurana yaslanacağız.

 

<> Maun suresi açıklıyor bunları

<> Bu imamların mı onları yetiştirenlerin mi suçu?

<> İmamlar zengin hocam. Onlar özel Kur'an dersi vererek, ölülere mevlit okuyarak, dünya kadar para götürüyorlar. İmamlık maaşı bunların yanında solda sıfır kalır.

 

Ve BUNLAR EN EN EN CAHİL TABAKADIR. Kur'an'ı konuşalım diyorsunuz, HADİS konuşuyor. Farz'ı konuşalım diyorsunuz, Sünnet'i ve Nafileyi konuşuyor. Din'i konuşalım diyorsunuz, Mezhebi konuşuyor. Siyaset konuşalım diyorsunuz, AKParti ya da Saadet Partisi diyor. Bilim konuşalım diyorsunuz, "O nedir" diyor?

Deliriyorsunuz. Deli ediyorlar beni yalanlarıyla. "Emekli vaaz maaşı alıyorum, gelirim hiç yok" diyerek, ya da İhlas ile iflas'ı birbirine karıştırdıkları için, "Ben bir Doktorum, 900 milyon lira maaş alıyorum, eşime de bakmak zorundayım, oğlum Mücahit Ören'i de Amerika'da okutuyorum"...

 

[] Kanalda sessizlik var

<> Kimse düşmemiş

 

Biliyorum "Düşünsünler diye" süre tanıdım.

Müslüman olmak ile hanif olmak arasında inanılmaz bir fark vardır.

Müslüman Gonca Kuriş'i rahatlıkla öldürebilir. Hem de ne işkencelerle?...

Hanif ise, karşısındakini kırsa kıpkırmızı olur... Karıncadan özür diler...

 

<> 22-Hac/35: Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.

 

Yani imamların harcamadığını anlatılıyor aynı zamanda...

 

[] Kanalda sessizlik var

 

Sessizlik ama şuna dikkat edelim:

"Resulullah'ın "Veda hutbesinin son cümlesiyle": "Size Kur'an'ı bırakıyorum. Bize bırakılmış tek mirastır. Bunun nedeni bir başka hadistir. Hars diyor ki: "Mescide uğramıştım, ne göreyim halk hadislere dalmış!" Hemen Ali'ye gidip durumu bildirdim: "Ey müminlerin emiri görmüyor musun, halk hadislere dalmış." Ali sordu: "Gerçekten öyle mi?" "Evet" dedim. Bunun üzerine Ali şunları söyledi: "Allah elçisinden işittim ki, gelecekte gerçekleşecek fitneden (dinsel sapıklıktan, Süfyanizmin göstergelerinden biri olan hadislere ayetleri kırdırmaktan) söz ediliyordu. ‘O fitneden kurtuluş nasıldır?' diye sorunca, Resulullah buyurdu ki: KURTULUŞ, ALLAH KİTABINDADIR. ÇÜNKÜ SİZDEN ÖNCEKİLERİN HABERLERİ DE, SİZDEN SONRAKİLERİN HABERLERİ DE, ARANIZDAKİLERİN HÜKMÜ DE, ONDADIR. O, HAKK İLE BATILI BİRBİRİNDEN AYIRAN KESİN BİR HÜKÜMDÜR. ŞAKA VE BOŞSÖZ DEĞİLDİR. ONU TERK EDEN HER ZORBANIN, ALLAH, BOYNUNU KIRAR. O, ALLAH'IN EN SAĞLAM İPİDİR. O, HİKMETLE DOLU KURAN'DIR.

O, en doğru yoldur. O boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin karıştırıp, belirsiz edemeyeceği bilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan ilginç özelilikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır. O öyle bir kitaptır ki, cinlerden bir grup onu dinledikleri zaman, "Biz hayranlık veren ilginç bir Kuran dinledik ki, Hakka ve doğruya yöneltiyor." (72:1-2) demişlerdir. O'na dayanarak konuşan, doğrulanır. Onunla amel eden ödüllendirilir...

Kur'an'ın kendi kişiliğini ve kimliğini anlatan bu metin, ehli kitap kafirlere değil, biz müslümanlara bir yergidir. Bu yergiyi 25:30 ayeti de anlatıyor, Ahırette Resulullah'ın bizden nasıl yakınacağını, şefaat değil terk edeceğini bildiriyor: Elçi de: "Ya Rabbi kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bıraktı!" demiştir.

Gerçekten asrı saadeti devirerek yerine geçen oligarşiyle birlikte peydah olan cehalet, sultanlardan prim gördüğü için bağnazlık, fitne, ihtilaf, kavga, işkence ve zulüm rezaleti yeniden "Cahilliye" devrini geri getirmiştir.

Resulullah sağlığında Kur'an ayetleriyle karışmaması için şiddetle "Kendi sözlerinin yazılmasını sonsuza dek yasaklamış ancak yasağını iki yüzyıl sonra (Hicri 2.yy) Emevi-Abbasi saltanatı delerek hadis uydurma kampanyası açmışlar "Sahte" olduğu için SAHİH (sahici essah) dedikleri ama Hakk, hakikat diyemedikleri yüz binlerce hadis [yazdırmışlardır]. Hadis uydurukçu[larına] keselerle para dağıtıldığını dönemin İslam tarihçileri yazıyor.

Evren'de değişmeyen, dosdoğru ve tek kitap olan Kur'an'ı nasıl olur da muharref ya da şaibeli yan Kitaplarla açıklamaya kalkışabiliriz? ALLAH, bizzat Kur'an'ın açıklayıcısıdır. "O'NU (Kur'an'ı) TOPLAMAK VE OKUTMAK BİZE DÜŞER. O HALDE SANA KUR'AN OKUDUĞUMUZ ZAMAN OKUNUŞUNU İZLE. SONRA O'NU (Ayeti ayetlerle) AÇIKLAMAK (Sana değil) BİZE DÜŞER." (75:17-19)

 

[] Arz'dan Arş'a Evrenin Sırları, Sınırları 2, Referans 75, Kur'an'ın kimliği

<> 107-Maun/4: Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,

<> 107-Maun/5: Onlar, namazlarını ciddiye almazlar.

 

Müslümanlara'dır bu ayet. (Maun suresi)

 

<> Hocam, Euclidean Schwarzschild sizin teoriniz miydi?

 

Hayır değil. Ben Gauss'u değil, Hilbert ve onun dayandığı Cantor'u izliyorum. Riemann, Gauss'un öğrencisidir. Benim tarzım ise "Hilbert-Feinberg" uzayı.

 

<> Ama annenizin soyadı Schwaarzschild değil miydi?

 

Annemin tam adı "Hildegard Eva Weisschild". Yani tam tersine "Beyazşilt"...

 

<> Pardon akdelik, şimdi hatırladım

 

Schwarzschild olmasaydı Einstein bir hiçti. Einstein'ın öğretmeni Minkowski olmasaydı (Zaman boyutunu o tanımladı) Einstein bir hiçti. Eğer Esir(Ether)ci Lorentz değiştirgeçleri olmasaydı, Einstein asla ve asla ışık hızındaki zaman kısalmasını, boyun kısalmasını ve kütlenin artmasını vb. anlatan formülleri [kullanamazdı]. O formüllerin hiçbiri Einstein'ın değildir. Alıp kullanmıştır. Relativite'yi bile Newton'dan ve Riemann uzayını da Riemann'dan alarak teorisini kurmuştur.

 

<> Hocam çayları içtik, piramitlere girebilir miyiz?

 

Hiç bir konuya giremiyoruz. Çünkü kapatıyoruz. Ama şu bize bir ders olsun ki: Çok hoş bir şekilde Kehf 60-61 ve hatta 62'ye gelmiştik, ama araya "Kuşluk, cifir hesabı, cifir nedir ne değildir?" gibi şeyler girince işler böyle oluyor. BİR TEK konuda kalmanız sizlerin hayrınadır. Ne güzel bitirecektik o müthiş konuyu...

 

<> haklısınız hocam

<> Devam edelim lüften

 

Müthişti çünkü sandığınız gibi kitaplarıma yazmadım onları. Milat falan yoktu, Millenium da değildi. Ama artık Hızır'ı rahatça anlatabileceğim için o konuya girmiştim. Gelecek sefere Hızır ve Musa'nın o inanılmaz gizemlerin aktaralım. Ondan sonra diğer kişisel konulara döneriz.

Bu arada ayın 22'sinde SERBEST kalıyorum (R.E.-Zone). Yani kıyasıya Haniflik ve bilim konulu yazıları yazabileceğiz.

Ben yazmayınca, kimse de yazmıyor ve tartışmıyor.

Namaz iki rekattır dedim. Kimseden bir itiraz ya da onay gelmemiş ve tartışılmamış. Oysa müslümanlar namazı 12 yüzyıldır kılıyorlar, hatta Hanifler 6 bin yıldır AYNI namazı kılıyorlar.

Ne diyor ayet? "Sizden öncekilere FARZ olduğu gibi, AKIMETÜSSELAT (Kılınan namaz) sizlere de FARZ oldu!"

6 bin yıllık namazı bırakıp, 1200 yıllık namazı seçtik.

1. Paralı imamın arkasında

2. Ayet olmayan şeyleri okuyarak ( Sübhaneke vb.) namazı BOZUYORUZ.

3. Rekat sayısını fazlalaştırdık

4. Üç vakitti beşe çıkardık, Yatsı ve ikindileri de ekledik.

5. 40 rekat yaptık günde...

6. Ramazan'da da 60 rekat...

 

<> Bİliyor musunuz, gerçek hristiyanlar da namaz kılarlar.

 

Evet, Oruç da tutarlar. Ama yarım gün.

 

<> Ben mardinliyim ve süryani asıllıyım, bizim orada kilisede namaz kılarlar. Batı ülkelerinde ise sıralaera oturur ilahi söylerler, yaptıkları ibadet değil. gerçek hristiyanlık değil

 

Onlara Maruni ya da monofizistler deniyor. Barnaby-Habeş ekolü hıristiyanlıkta namaz bir ibadettir. Bunların yukarı Mısır yöresinde (Sudan güneyinde ve doğusunda), dizçökerek ve secde edilerek yapılan bir namazımsı ibadet olduğu doğrudur.

Ama şu da doğrudur ki, onlar "Baba oğul ve kutsal Ruh üçgenine" inanıyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar Hristiyanlar bu teslisten kaybediyorlar.

Bir gün doğru namazı yazalım. Kabul eden kılsın.

 

<> Peygamber (sav) efendimiz nasıl kılmıştır namazı? Kaç rekat kaç vakit

 

Resulullah kendiliğinden hiçbir şey yapmadı. İslam'ın 5 şartı kendisinden 200 kuşak önce Hz. İsmail'e miras kalmıştı zaten. Hz. İbrahim'in ORUCUNU aynı dönemde yani  R A M A Z A N D A  ve 29 gün olarak tutuyoruz. Orucu tutuyoruz. Oruç da yeni değildir.

Ak iplik ile kara ipliği ayırt etmek sözü Kur'an'a ait değildir, önceki kitaplardan Kur'an'ca tastik edilmiştir.

Örneğin besmele önce ve ilk ve de tek olarak Hz. İbrahim'e indirilmiştir. Ama kime sorsanız, size besmele ile ilk kez Kur'an aracılığıyla tanıştığımızı söyleyecektir.

Zaten Kur'an'da besmele BİR TEK yerde geçmektedir. 113 tanesi aslında yoktur. Onun nerede geçtiğini hatırlayan var mı?

Hani "İnne min Süleymane ve inne hu Bismillahirrahmanirrahim", bu ayeti anımsayanınız var mı?

Besmele olarak yazıp aratınız karşınıza çıkacaktır.

 

<> Doğru namazı bugün yazalım namaz konusu çok önemli kaç vakit ve kaç rekat kılınacak?

 

Önce bazı şeylerin kanıtlanması gerekir. Besmele çok önemli şimdi. Çünkü besmele olmazsa euzü'sü de olamazdı.

Yani kimse bulamıyor. Bari ben bir arayayım. Bana biraz izin verin.

 

<> 27-Neml/30: Mektup Süleyman'dandır, "rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla"dır.

 

Çok teşekürler. Sen de olmasan yanmıştım. Bütün Kur'an'ı şimdi tarıyordum.

Orada Arapçasında aynen "BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM" diyor.

Buna İncil "Euzü billahi"yi de eklemiştir.

Süleyman'a bir kitap inmediğini biliyorsunuz. Demek ki besmele kendinden önce gelmiş bir ayettir. Babası Davud'a besmele süregeldi. Yani Besmele Hz. İbrahim'in 50 sayfalık kitabına gelmiştir. Davut, Süleyman onun İsrailoğulları dalıdır.

BESMELE Hz. İbrahim'indir.

LA İLAHE İLLALLAH diyen de odur.

Haccı bulan ve Kabe'yi onararak, ilk haccı koyan da odur.

Zekatı ilk verendir ve miktarını da belirlemiştir.

Aynı orucu halen tutmaktayız. İftar-sahur saatlerimiz 6000 yıl önceki İBRAHİM'in koyduğu biçimdedir.

Oruç 6000 yıl sonra bir tek kolaylık almıştır. (Daha önce itikaf vardı ve ramazan boyunca eşler birlikte yatmazlardı. Bu adeti Kur'an bir ayetle oruç süresi dışında cima etmeyi bize serbest bırakmıştır.)

 

<> 2-Bakara/183: Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.

 

Resulullah'a 5 ibadetin beşi de gelmemiştir. Besmele dahil, hiç bir yeni yepyeni bir şey inmemiştir. Tam tersine EN ESKİ OLANA uyulması istenmiştir: Yani Atasının dini olan HANİFLİĞE... ESKİYE uyması istenilmiştir, Resulullah'tan.

Şapkamızı önümüze koyalım ve düşünelim. Resulullah'a "MÜSLÜMANLIK İLE YETİNME! HANİF OL! ÇÜNKÜ TÜM DİNLER İÇİNDE HANİF DİNDEN DAHA GÜZELİ VAR MIDIR?" diyor ayet...

Müslümanlık yetmez, kesmiyor beni. Usame 1000 Ladin de müslüman, Hizbullah da 200'lü. Ben onlardan biri olamam. Ben MÜSLÜMAN olmayı eksik ve noksan buluyorum.

 

<> İslamiyet (İbrahim'den itibaren gelen) ?

 

Bütün dinler zaten müslümanlık üzerine kuruludur. Bütün dinler müslümanlık ise o zaman bütün dinler içinde HANİFLİKTEN GÜZEL OLANI VAR MI? diyorsak boşuna değil!

Bu arada gelecek chat'in gün ve saatini belirleyelim, burada açıklayalım, o gün "KEHF suresinin" MUSA bölümüne devam edelim. Çünkü [Z] geçen haftaya da bağlı bu konuyu edit ediyor ve editör olarak yazıyor. Bundan önceki Chat'te zaten OSMOS yani denizin ikiye ayrılması mekanizmasını vermiştim. Burada da denizin nerede ve neden ikiye ayrıldığını anlatırız. Böylece Kehf suresinin Hızır bölümü bir bütünlük içinde [Z] tarafından toplanarak siteye asılmış olur.

 

<> "HANİF DİNDEN DAHA GÜZELİ VAR MIDIR?" hangi ayet?

 

Ayetleri bulayım. Her işi bana yaptırıyorsunuz.

 

<> estafurullah hocam biz bulalım

[] 2-Bakara/130: Nefsini (özbenliğini) beyinsizliğe itenden başka kim, İBRAHİM'in MİLETİ'den yüz çevirir? Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Ve o, ahırette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette.

 

<> 2-Bakara/135: (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara:) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanif olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.

[] 2-Bakara/135: "Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız," dediler. De ki: "Hayır! Biz, HANİF İBRAHİM'in MİLLETİ'ne uyarız. O, müşriklerden değildi."

 

<> 6-Enam/79: Ben hanif olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.

[] 6-Enam/79: "Yüzümü, HANİF olarak, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve müşriklerden değilim."

 

<> 10-Yunus/105: "Ve (bana) hanif (Allah'ın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi)."

[] 10-Yunus/105: "Ve yüzünü, HANİF olarak DİN'e çevir; sakın müşriklerden olma!"

 

<> 22-Hac/31: Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ın hanifleri (O'nun birliğini tanıyan müminler olun). Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.

[] 22-Hac/31: Allah'a şirk koşmayan HANİFLER (olun)! Kim Allah'a şirk koşarsa, sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne) gibidir.

 

<> 30-Rum/30: (Resulüm!) Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.

[] 30-Rum/30: Yüzünü, HANİF olarak DİN'e, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte QAYYİM (dosdoğru ve eskimez, dimdik ayakta duran) DİN budur; fakat insanların EN ÇOĞU bilmez.

 

<> 98-Beyyine/5: Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.

[] 98-Beyyine/5: Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has/halis kılan HANİFLER olarak, Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekatı vermeleri emrolunmuştu. QAYYİM (dosdoğru ve eskimez, dimdik ayakta olan) DİN işte budur.

 

Ayetlere teşekkürler...

Bu ayetlerin tümü zaten İbrahim'in kitabına indirilmişti.

 

[] Kaptan bir süre yazmadı

 

Ben sizi beklettim, ama gelen misafir sayısı, sizden daha fazla. Yarın tatil diye "Bir sabahlıyalım" diyerek 12 kişi geldi. Hatır sordum, izin aldım ve oturdum kapatmamız gerekiyor. Saat iki oldu. Hoşkalın

 

<> Neden yol geçen hanı gibi durmadan geliyorlar?

 

Misafir berekettir. Kendi rızkıyla geldiği için size hiçbir yükü yoktur.

 

<> Ama küçük çocuklarınız nasıl uyuyabiliyorlar gürültüde. Gürültü yapmıyorlar mı gecenin bir saati?

 

Şu anda hem seninle hem onlarla konuşuyoruz. Gürültünün bini bir para. Hepsi öğretmen, kaşarlanmış Üniversite öğretim görevlileri ve üyeleri...

 

<> İyi geceler

 

İ.g. Allah'ımıza emanet olunuz.

 

<> Görüşmek üzere