115 - 16 Ağustos 2002 Cuma

Hoşbuluştuk,


“Yukarı ve Aşağı Misal Alemleri” Yukarı

Bakara 259: Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini görmedin mi? Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak. Seni insanlara bir ibret yapalım diyedir bu. Kemiklere bak, nasıl yerli yerince düzenliyoruz onları ve sonra et giydiriyoruz onlara." İş kendisi için açıklık kazanınca şöyle dedi o: "Allah'ın her şeye kadir olduğunu biliyorum."

Şimdi bu ayetin iki bölümü var: İlk cümle MİSAL, ikinci ve arkası (devamı) ise OLAY'ı anlatıyor. Aslında bu ayet size yabancı değil. Anımsarsanız, Süper uzay (Sema) ve Hiper Uzay (Arz), Aşağı ve Yukarı Misal Alemleri’nin ta kendisi. Dinamik, Geon'li olan ve belirsiz olan kıpır kıpır tüneller uzayına Aşağı Misal Alemi diyoruz. Bunun üstündeki YUKARI Misal Alemi’nde ise o kıpırtıların (davranışların) kare kare DONMUŞ heykel gibi bir fotoğrafı var. Ben bir yaş 15 saniyelik iken, 21 saniyelik iken, 2 yaş üç aylıkken, vb. Bu enstantane resimlere DURUM deniyor kuantum teoreminde.

Şöyle bir özetleyeyim: Bizim evren aslında sonsuz EVREN ile birlikte SÜPER UZAY’DA, Süper Uzay evrenlerin Gümüş kordonu gibi olan TÜNELLER ile birbirlerine bağlıdır. Burası Aşağı Misal Alemi’dir (Sema'dır). Orada herşey dinamiktir. Hiçbir şeyi izleyemezsiniz. Nedeni sonucu yoktur. OL=ÖL aynı anda olmaktadır. Tıpkı üstüste konmuş TÜM fotoğraflarınızın BULUT gibi flulaşması gibi BELİRSİZDİR. Buna davranış teoremi deniyor. Kuantum davranış teoremi demek, DİNAMİK geometrik Süper Uzay demektir. Gördüğünüz tüm rüyalar buradan size/bize geliyor. İyi de bu kıpır kıpır tüneller evreninde, yani üstüste binmiş sıfır ve son nefes resimleriniz/filmleriniz vardır. Bu kadar “dia”yı üsüste koymak demek HİÇBİRŞEYİ anlayamamak demektir. İyi de, ASLINDA orada neler oluyor? Bunu da Yukarı Misal Alemi belirliyor. Aşağı ve Yukarı Misal Alemleri’ni yerçekimine göre düşlemeyin. Aslında Yukarı Misal Alemi (Büstler, hareketsiz heykeller, DURUM içeren her şey) ARZ (Dabbet'in olduğu arz) kapsamındadır, yani YUKARI değil aşağıdır. Ötekisi (Üst Uzay / Süper Uzay) ise SEMA (Tarık'ın olduğu, 70 cm. yukarıdaki UFO'ya zıpladığınız yer). Yukarının üstündeki daha yukarı oluyor ama kavram kargaşası ya da nedensellik yanlışı olarak, hem dinsel anlamda, hem bilimsel anlamda "Yukarı=Super SPACE” diyoruz. Ötekisi onun üstünde DEĞİL, ARZ'da, yani statik olarak, durağan olarak (dinamik değildir), durum halinde (davranış değildir), HYPER SPACE'dir.

İngilizceden hatırlayalım. Ultra >>> Super ÖZDEŞ, İnfra >>> Hyper özdeştir. Öte ve beri demektir. Gerimizde kalana Infra / Hyper diyoruz, ufkumuzda kalana da Ultra / Super diyoruz. Bunları kuşkusuz biliyorsunuz, fakat kavram kargaşası denen şey herkesin, Einstein'ın bile aklını karıştıracak kadar musibet bir şey. AYIRT etmemiz için özel olarak yazıyorum.

Önce evrenden dışarı, Süper Uzay’a gidersin, Süper Uzay'dan, Hiper Uzay'a gidersin ki, sonsuz tane Süper Uzay vardır orada. Sonra onun dışına çıkarsın. Orası ARŞ'tır, ki Kürsi’ye sonsuz tane Hyper Uzay sığar.

Sonsuzları anımsayalım:

Sonsuz yüzlü zar. Sonsuz yüzlü zardan SONSUZ tane var (tek değil). Sonsuz yüzlü sonsuz tane zarı SONSUZ KEZ atarız. ELİF kez elif+1 budur. ARŞ elif üssü elif +1'den ibarettir. Buna göre

Evren sonsuzdur (sonsuz yüzlü zardır). Bu evrenlerden sonsuz tanesi Süper Uzay’da yer alır (sonsuz yüzeyli sonsuz zar). Arş diye bildiğimiz yer ise SONSUZ tane sonsuz yüzlü zarın sonsuz kes atılmasıdır.

Bu evren süper uzaydan geldi. Süper Uzay’da (Wheeler Uzay’ı=Aşağı Misal Alemi) bu evrenden sonsuz tane var. Sonsuz tane Süper Uzay ise bir tek Hiper Uzay’da yer alır. Bunlar da Kürsi denen bir ilahi masanın üzerinde yer alır. Kürsi Arş'ın dört direğinden birine yapışmış küçük bir şeydir. Tekrar ayete dönelim:

“altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan”. Burası MİSAL ALEMİ'dir. Hiper ve Süper Uzay, ya da Aşağı ve Yukarı Misal Alemi idi. Bu konuya girmiştim sanırım. Alt ve üst yer değiştirmiş dedimdi. “ıssız bir şehir”? Şimdi bu ISSIZ (Aslında tek başına, yapayalnız), örneğin Dabbet’ler, örneğin Blok zaman-uzay, örneğin Sur Borusu içinde üflenmemiş YALNIZ, örneğin mezarında tek başına kalmış YALNIZ, örneğin Tarık'taki gibi SADECE KENDİNE ışıyan. Örneğin Dabbet-ül Arz gibi, Kehf ehli gibi YALNIZ ve mağaraya hapsolmuş kişiler. İşte bunları ayet meali ISSIZ diye geçmiş, oysa kendine ışıyan Tarık yalnız değildir, kendisi gibi sayısız kimse vardır ama kendine ışıyınca kendini TEK (yalnız) sanır. Dolayısıyla ortalık tenhadır sanır, ıssız sanır kendini. Horn Hole'da doğmamış ruhlar (üflenmemiş ruhlar, sur borusu içindedir). Henüz bilgi-veri almadıkları için yalnızlardır. Ölenlerinki de (Kur'an nuru hariç) mezar aleminde yalnızlardır. Yani ıssızlığın 7/49 anlamını sizler de zihin cimnastiğiyle çıkarabilirsiniz.

“Issız bir yer”... Şimdi bunu açalım: Eğer ışık hızına ulaşırsanız. Süper Uzay'dan TARIK Sema'sına geçersiniz. Orada tek kalırsınız. Orası Süper Uzay'dır. Bunun berisindeki ise Hiper Uzay (Yukarı Misal Alemi). Orayı anlatalım:

1. Dabbet ül Arz'ların 1080 kez katlı zamanları
2. Ashabı Kehf'in 309 yıl uyudukları kehf (Dabbe yuvası)
3. Özellikle Sebe Melikesi Belkıs'ın TAHTININ getirildiği yer: Yani Blok zaman. Blok zaman >>> Statik / Hiper Uzay'dan ibarettir. Blok zamanda herşey donar. Kuş havada kalır, hiçbir nesne hareket etmez, oysa Süper Uzay’da kuş DİNAMİKTİR. Hiçbir nesne hareket etmeyince KUANTLAŞMA ortadan kalkar. Kuantlaşma olmayınca da BLOK olursunuz. BİR BÜTÜNSÜNÜZ. Parça ve kesir-pay falan yoktur. Yani en yumuşak canlıyı mesela bir tırtılı bile ezemezsiniz, öldüremezsiniz. O sizi sonsuz sert bir elmas gibi KESER, siz onun konumunu değiştiremezsiniz. Mesela “ağaç” bütündür. Yani yaprağını, dalını, meyvesini ayrı ayrı koparacağınızı düşünmeyiniz. Ancak oraya yani sonsuz statik olan bir yere koparılamayan, sabit duran ve birleşik olan (A-kuant), o blok uzay-zamanda (ya da Hiper Uzay’da, ya da Dabbet'in debelendiği 1 saniyenin 1080 saniye olduğu ya da Ashabı Kehf'in 309 yıl yaşadığı ama gün içinde bir kaç saat sandığı) vardır.

Hızır diyor ki: "Belkıs'ın tahtını EN ERKEN ben getiririm!”. Doğrudur: Çünkü ifrit bir saniyede 300 bin km hız yapabilir en fazla. Hızır'ın ise DEHR'i vardır yani ifritin 1080 saniyede aldığı yolu DEHR zamanda bir tek anda alıyor. Şöyle diyelim: İfrit Tahtı getirene kadar Hızır 1080 kez ya da 1080 taht getirir. İşte Hızır blok zamanda, yani Dabbet-ül Dehr olmuş. İyi de madem bir nesneye, bir tek yaprağa bile dokunamıyor ve değiştiremiyorsak Hızır tahtı nasıl kopardı ve nakletti?

İki aşamalı bir soru bu. Önce basiti: Nasıl nakletti? Uzay yürüyümü ile. Yani 70 cm yukarı çıkarsanız UZAY size gelir. Tıpkı İSRA suresindeki gibi Resulullah 70 cm yukarı (Dabbetüssema) olduğunda, Kudüs ile Mekke yer değiştirdi. Kudüs Resulullah'ın ayağına geldi, Resulullah oraya gitmedi. O halde Hızır tahtı UZAY YÜRÜYÜMÜ ile nakletti. Oysa İfrit Sebe ülkesine gidecekti. Tersine Hızır, Sebe’yi kendine getirdi.

Şimdi asıl soru şu: İyi de bunu nasıl koparacağız? Yani taht ve KÜLLİ ŞEY bir bütün ve dolayısıyla parça yok. Koparılmaz, herşey TOPLUCA alınabilir ancak. Pekiyi Hızır tahtı nasıl kopardı?


“Ashabı Kehf” Yukarı

"Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak”.

Şimdi bu yüzyılı inceleyelim... Dikkat ediniz ki Ashabı Kehf de üç adet yüzyıl kalmıştı mağarada. “Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak”. Aynı anlatım anımsarsanız, Kehf Suresi’nde de var idi.

Kehf 19: İşte böyle! Onları dirilttik ki, birbirlerine sorup dursunlar. İçlerinden biri şöyle konuştu: "Ne kadar durdunuz?" Dediler: "Bir gün yahut günün bir parçası kadar." Dediler: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Siz şimdi birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; kentin hangi yiyeceği daha temizse ondan size bir rızık getirsin. Ama nazik ve kurnaz davransın ki, sizi kimseye fark ettirmesin."

“DİRİLTTİK” ve de “UYANDIRDIK”, aynı şeydir çünkü uyku ÖLÜMDÜR. Geçici ölüm! 309 yıl da olsa geçici ölümdür. Ve bir hesaplama yapılması gerekiyor. 309 yıla kaç tane 18 dakika sığıyor (1080 saniye). 162,410,400/18=9,022,800 saniye = 104,5 gün.

Şimdi çok önemli bir konu daha var:

Kehf 17: Güneş'i görüyorsun: Doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın kılavuzluk ettiği, doğruyu bulmuştur. Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir velî asla bulamazsın.
Kehf 18. Sen onları uyanıktırlar sanırsın; oysaki onlar uykudadırlar. Onları sağ tarafa da sol tarafa da çeviririz. Köpekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır. Onların durumunu görseydin kesinlikle onlardan yüz çevirip kaçırdın. Ve onlardan içinde mutlaka korku doldurulurdu.

Yani ölmüşlerdir... “Onları sağ tarafa da sol tarafa da çeviririz”... Karadeliklerdeki tekilliğe yapışanların görüntüsü demiştim. Sanki orada EBEDİYEN duruyorlarmış gibi demiştim... Ve DÖNEN karadeliğin SAĞDAN SOLA ve sonra SOLDAN SAĞA dönmesi (Pulsar dönmesi) olduğunu da anlatmıştım... Ve demişti ki Ashabı Kehf 309 yıl boyunca bir karanokta tekilliği girişindeki olay ufkunda kaldılar.

“Onların durumunu görseydin kesinlikle onlardan yüz çevirip kaçırdın” ayeti uyarınca YUKARI MİSAL ALEMİNDE DONMUŞ/HEYKELLEŞMİŞ duruyorlardı. Yani Kehf içinde YUKARI Misal Alemi (Hiper Uzay) vardır.

“Köpekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır”... Fakat burada bir sır var. Olay ufkunun en geniş yerinde (yani bu tünelin en ucunda girişte) köpekleri kollarını olay ufkunun DIŞINDA tutuyor ve uzatıyor.

Şimdi ipucu şu:

1. Köpeğin (Kıtmir) ZAMANI farklı o sayıyı az önce bulduk.
2. Köpeğin mağara DIŞINDA KALAN iki kolu (ön ayakları) SİSTEM içinde değil, dışında.

Köpeğin bedeni sistem içinde çünkü aynı HEYKELLEŞME anlatılıyor:

“Köpekleri de iki kolunu girişe uzatıp yaymıştır. Onların durumunu görseydin kesinlikle onlardan yüz çevirip kaçırdın”. Korkunun nedeni ÖLÜ DEĞİLLER, DİRİ DE DEĞİLLER HEYKELLEŞMİŞLER. Ölü ise gömelim demiştim, diri ise ne olacak demiştim...

Köpeğin ayağı ile bedeni arasındaki yaşlanma farkı, beden 309 yıl, ayakları 104 gün yaşlanmıştı. Ya da tersi YAŞLANMAMIŞ OLDUĞU GİBİ GELECEK zamana TAŞINMIŞTI. Onu 1 saniyenin 1080 saniyeye eşit olduğu superrelativite formülü ile hesapladık.

Geri Dön     Yukarı