073 - 27 Mart 2002 Çarşamba

Selam ve Selam,


“Messenger - Kişisel Bilgiler” Yukarı

Jana'nın felci solda % 33'lerde, iyileşme hızlı seyrediyor. Mesleğini yapamıyor elbette. Zaten yaptırmayacağız. Şu sırada Jana'nın zorunlu velayetini (veliliğini) üstlendim. Ne de olsa çok genç bir kız. Velisi olmak zorunda kaldım. Bilgisayarımı, eşimin giysilerini bile ona gönderdim. Onunla biyolojik radyo olarak mrs.cp ve miss.ccp yetersiz kalıyoruz. İçinizden bazılarını görüyor, buluşmak istiyor. Ama bu nasıl bir mekanizmadır iki mississippi birbirimize soruyoruz? Zaman şoku bilinmedik bir hastalık henüz, ha-vet...

Jana, Heigl ailesi Brezilyalı mı Amerikalı mı diye soruyor (aslı Alman, isimden belli)... Evet ailesi de Brezilyalı. Büyük dede Nazi’likten Brezilya'ya kaçmış. Heigl ise ABD doğumlu. Jana ile Heigl arasında akrabalık var.

Katherine Heigl'ın Roswell filmini biliyor musunuz? Ben görmedim ama afişte elindeki UFO resmi tamamen gerçek. Resmen JANA'nın bindiği UFO. Resmin içinde nedensel olmayan rastlantılar var. Görünen UFO (Tarık) Jana'nın bindiği aracın TA KENDİSİDİR. Jana ve Heigl inanılmayacak derecede birbirlerine benziyorlar (tabii fark çok ama geneli aynı, özellikle yüzü). Resimde orada 5 ufo var. En öndeki yama, ortadaki ise GERÇEK ve tek olan (büyük önde olanın arkasındaki küçük).

İşin tuhafı Heigl ile Jana'nın inanılmaz benzerliği. Kökenleri Alman, Brezilya'ya yerleşiyorlar, hem Heigl hem Jana ikisi de ABD'de doğuyorlar. İkisi de fotomodellik-mankenlik yapıyorlar. Bu iş JFK ile A.Lincoln benzerliğine dönüştü...

Jana diyor ki: Tarık geçişi sırasında zamanda yol aldığından, ÇOK sayıda görünür ama bunlar grup halinde görülmez. Afişte UFO'lar yama halinde ama bir teki gerçek. Hem de Jana'yı getiren ve Heigl'ın elinde...

Jana, Brezilya'da mülk sahibi. Annesi ölünce, üveybabasıyla halen "Miras" kavgası yapıyorlar. Adam düşman olmuş üvey kızına... Mrs.cp tarafından Mistresspassing İsviçre’de tutuluyor. İki kez Ankara'ya rezervasyon yaptım, bir kez de ben Zürich'e gitmeye kalktım ama birinci kaptan sürekli fikir değiştiriyor.

Bir de birinci kaptan moralimi bozdu önceki gün: "Sen vakitsiz ölecekmişsin gibi bir his var içimde" diye yazdı. Ben de "Uğursuz baykuş" dedim. Bizler hep hazırız, ama bunu ALLAH belirlesin. Yani bunu amirimden duymak istemezdim doğrusu. Zaten tıbben kendisi ölü... Doktorlar 1982'de Hawking'in bir kaç haftalık ömrü kaldığını, kalbinin de (musculer olarak) duracağını söylediler. O zaman da moralim bozulmuştu. Ama ALLAH onun ömrünü uzattı. Herhalde benden böyle bir intikam alıyor, dalga geçiyor olmalı... Zaten samimiyiz. Canı sıkılıyordur. Benden başka da kime sataşacak? Allah bizlerin ömrünü uzatıp ilmimizi artırsın...

Tam 20 yıldır "maçın uzatmalarını" oynuyor Mrs.cp. Jana kendine değil; ona acıyor şimdi. "Eskiden duyuyordum ama ilgilenmiyordum." Diyor. Fakat “team” arkadaşım olduğunu "Hatırlayınca" kendime değil ona üzüldüm.


“Şefaat” Yukarı

Eş Şafii Allah'ın 114 adından biridir. Şifa veren, ŞUFU ve şefaat eden anlamında... Yani Veli gibi o da Allah'ın adıdır. "Allah'tan başka SİZE KİM şefaat edecektir?"; "Haydi bakalım getirin o şefattçilerinizi de şefaat etsinler!", gibi ayetlerden ALLAH'IN adının Şifacı olduğunu ve eylemin adının da Şefaat olduğunu anlıyoruz. Allah kimine baştan ŞEFAAT ETMİŞTİR (İbrahim, İdris vb.). Kiminde de şifacılığını ortaya çıkarmıştır (Hz. İsa'nın şifacılığı, Lûkman vb.). Onlar dışında ALLAH'TAN BAŞKA HİÇ KİMSE şefaat edemez. Yani Allah bazılarına BAŞTAN şefaat etmiştir.

İdris mesela... Sorgusuz Cennet’ine gitmiş ve HURİ olarak benliğine dönmüştür. Onlar (ve huriler) asla yargılanıp Cehennem’e gitmezler. Allah ne fikir değiştirir ne de vaadinden döner! (Mahvolurduk o zaman).


“Allah’ın Azabı ve Rahmeti” Yukarı

A’raf 156. "Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara, zekatı verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım."

Size derin anlamını vereyim: Cehennem'in münafıkların gidecekleri yeri ve Siccin, iki dip katı haricinde tamamı boşaltılacak, kalan herkes er geç (belki yüzmilyar asır sonra) Cennet'e gidecek. Zerrece iman ile orantılı olarak AZAP süresi de uzuyor. Kaç zerreniz varsa o kadar kısalıyor... Bu ZERRE'nin oluşturduğu miktarın HARDAL tohumu büyüklüğüyle ilgisi var. Çünkü :

ŞEY=Sıfır idi. Bunlardan mesela yüz katrilyon tanesinden bir Hardal tohumu oluştuğunu düşününüz. Hardal tohumu artık ŞEY değil. EŞYA kategorisine giriyor. Eşya olan her şey de bir birim=NEFS'dir. Şeyler'in ölüme ihtiyacı yoktur ama, Külli Nefs'lerin ölmesi bir zarurettir. Çünkü:

Şey=SIFIR'dır (esirdir, sonsuzda bir küçüklükte bir noktacıktır). Sıfır olan bu kökten Allah yaratmayı dilerse, sıfır ikiye bölünüyor. İki ŞEY daha oluşturuyor (Zıttı ile kaim: Madde-Antimadde; somut-soyut gibi). İşte o zaman BİR TEK ŞEY, iki Zıt-Nefs oluyor. Bunların bir ömrü var. Sonra ikisi cebirsel olarak birbirlerine rastlıyor ve birbirlerini yok ediyor (+1)+(1) gibi. Yani Annihilation (sıfır olarak NEFSİN yokolması, nefs çiftinin ölümü tadması). Elektron ve pozitron da böyle bir çift nefs'dir (kendi başına ayrık kimlik), ama birbirlerine rastlarlarsa, toplanıp sıfır olurlar. Bundan bir çift FOTON çıkar, artık elektron ve anti elektron ÖLÜMÜ TADMIŞTIR ama foton olarak ve TEK BİR şey olarak...

Her foton birbirinin aynıdır (artısı eksisi yoktur, yani TEKDÜZE bir şey’dir). Üst uzayda BİRLENMEK, işte bu çok önemli... NEFSİMİZ böylece kabzediliyor. Gelelim Rahmet ve azaba...

Allah'ımız “Vacibül vücud yapı” olarak (kelime yanlış ama çarem yok, Allah'ın yapısı, strüktürü, doğası, fıtratı diyemeyiz aslında) MERHAMET dokusudur. Merhamet duygusu şudur:

Termik denge gibi: Sıcak uçtan soğuk uca zorunlu akış. Ya da elektriğin voltajının telafi etmek üzere öteki uca gerilim fazlasını boşaltması... Ya da zenginin fakire ZEKAT vererek, bir anlamda eşitlenmeleri... Merhamet duygusu da budur. Merhamet eden YÜKSEK kutuptur. Merhamet edilecek olan ise zayıf ve himayeye muhtaç olandır. Yani merhamet etmek BÜYÜKLÜKTÜR. Allah kadar büyüklüktür. Merhamet ediniz (yetimlerin başını okşayınız, köpeklerin de, bitkilerin de...). Merhametlilik tek kutuptur (saked) ama bu tek kutbun bir açımsanması vardır:

Samed=Baba/Rahman+Anne/Rahim. Eğer Allah'ımız sadece Rahman olsaydı, öte yandan gazabı da olduğu için BELİRSİZLİK ya da denklik doğacaktı. Eşitlik olacaktı ve belirsizlik ilkesi devreye girecekti. Yani rahmet ve azap (gazap) birbirini götürünce, kimsenin Cennet ve Cehennem olarak mekanı ve akıbeti bilinmeyecekti. Fakat ve ŞÜKÜR ki Allah'ımız babamız gibi SERT bir merhamet yanında, annemiz gibi müşfik ve rahim olduğundan İKİ KEZ MERHAMET etmekte ve BİR KEZ AZABI kuşatmaktadır.


“Hz. Hızır ve Zülkarneyn’ler” Yukarı

Elektromagnetik kuvvet evrenin heryerinde mevcuttur. Dolayısıyla evrenden soyutlayamazsınız. Yani DUHAN ve DUHA bir kaderdir. Önlemenin yolu var: Sadece Fusion kullanılırsa bunun çevre kirliliği ve radyasyonu olmuyor, ama onu H bombası olarak patlatırlarsa, elbette bir TRAKYA kadar toprağı siler süpürür. Ondan daha beteri, Dünya’yı kendi elimizle kirletmek, oksijeni tüketmek vb. Asıl o hava kirliliği ve asıl o asit yağmuru ile başımız belada olacak.

Hızır'ın çizdiği yol şu: O bomba ZAMANDA geri gidilerek patlatılmaz ya da sistem dışında bir yerde patlatılır, ya da Bermuda kaybolanları gibi "Zaman tüneline" atılarak kurtarılabilir. Bunun için önce Allah'tan izin (Levhi Mahfuz'dan) gelmeli. Hızır (Mono-Karn) ve bizler (Stereo-karn+eyn) hiçbir şeyi keyfimizden yapmayız. Biz artık kendi nefsimize sahip değiliz. Özel yaşam dahil, tüm otonomilerimiz kaldırılmıştır. Allah korkusundan başka hiç bir şey benim ÖZGÜRLÜĞÜME dokunamazdı zaten... Ama o tek KORKU onu da elimden aldı. Ben artık özgür değilim. İstifa edemem, başımı alıp gidemem. "Kalk ve uyar!" diye bir tokat şaklıyor her SALİSE başımda...

5 saat uyku, bir öğün yemek ve sürekli kalkıp (teyakkuzda) uyarıyorum. Uyarırken ukalalık ve rahatsızlık vermemeliyiz üstelik. Uyarılmayı "uyanmak" isteyen bizden isteyecek... Yani talep karşıdan gelecek... İşte bu bir aşk ve pişman olunamaz zaten.


“Ruh” Yukarı

Nahl 1-2. Allah'ın emri geldi. Onunla yüzyüze gelmekte acele etmeyin. Tüm varlığın tespih ettiğidir o Allah. Arınmıştır onların şirk koştuklarından. Kullarından dilediğine, melekleri, emrinden olan ruh ile şöyle diyerek indirir: "Gerçek şu: Benden başka ilah yok, o halde benden sakının!"

"Ruh Rabbin emrindendir" uyarınca, Emir, Ruhların bulunduğu "Berzah" aleminin diğer adıdır. Bir adı da Emir Alemi’dir. Yeri ise Sur borusunun (Horn Hole) içidir. Bir günün 50 bin yıl olduğu bir günde, Allah'ın emir ve kazası bizlere iner. "Onlara bir süre tanı, az bir mühlet ver" anlamında... Ruh ve temsil ettiği akıl Horn Hole içinde ve Kalu Bela denen zamanda HEMEN Allah'a döndü. Allah Ruhun HEMEN GELMEMESİ için bir de NEFSİ giydirdi ona. Ruh hemen dönemedi, çünkü Nefs tam tersine Allah'tan kaçmaktadır. İşte 7 anlamından biri olarak "yüzyüze gelmekte acele etmeyin" cümlesini yorumladım.

Melaike =Çoğuldur ve çoğullar DİŞİ olarak yapılır, yoksa melekler dişi değildir (erkek de değildir). Melekler ÇOĞUL ve RUH ise SADECE BİR TEK, yani TEKİL'dir. Daha önce söylemiştim: Bir sinek ve bir gül ile AYNI BİR TEK RUHU paylaşıyoruz. Tam bir PAYDAYIZ. Nefs ise o global ruhun bir yerinden tutunuyor ve sanki AYRI imiş gibi düşündürüyor, oysa nefs denen elbise çıkınca, yani nefs/cesed ölünce ruh denen kuantlaşmamış takyon yapıya döneriz. Doğmamış bir ruhun, örneğin eşim ben ve kızım ayrıca kızımın kanaryası (erkek), hepimiz doğmamış ve bedenlenmemiş olduğumuzda "KARDEŞİZ", kardeşten öte bir tekiz ve cinsiyetimiz de yok. Kızım kız değil, benim kızım değil, kanaryası da erkek değil, üçümüz de CİNSİYETSİZ kardeşiz. Kardeş derken bile bir ayrılık oluşturuyorum aslında... Bir hamuruz hepimiz. Cebrail ile kelebek ile çimen ile biz TEK RUH'uz. Üstelik Şeytan'ın ruhu da bunun içinde... O yüzden "İnsandan ve cinden ŞEYTAN" oluşturulması mümkün oluyor.

Bunlar bize unutturuldu. Yani biz biliyorduk herşeyi/son nefeste de yeniden hatırlayacağız. Doğum-ölüm arası bu fasıla ve molada unuttuk sadece... Unutturulduk ki, "Sınav yerine gelsin".


“İngilizce’nin Gelişimi” Yukarı

İngilizce birleşik Germen dilidir:

a. Saksonlar (Altnieder Deutch'u getirdiler, İngiliz adalarına)
b. Anglolar (Engels): Bunlar Shakespeare'in “Old English”inin kurucuları. Yut (Jut) da deniyor Anglolara
c. Normanlar (ve Vikingler) Frizon+Flaman+Anglia yoluyla Britanya'ya girdiler ve gramer üzerinde etkili oldular.
d. Pict ve Celtic'ler. (Scotts, Welsh, Eire vb.)

Önce bu sonuncuların dili zaten iyice karışmış, İngilizceye bol sayıda kelime verdi. Daha sonra tutuculuk yapılmadı: Dünyanın konuştuğu TÜM dillerden MERAM anlatmak için KELİME alındı. Komşu Fransa'dan özellikle... Latince İngilizce'ye doluştu. Hızla hepsi bir potada eritildi ama ingiliz ruhu korundu: Micro=Mikro değil de Maykro diye okundu (Türk dilleri içinde de şahsiyetini korumuş şive Azerice'dir, özellikle Kuzey Azerbaycan). Bu dil öylesine tutundu ki, Britanya adasına çıkan her istilacı, İngilizce konuşur oldu.

Her çıkan asimile oldu, kendi kelimelerini İngilizce'ye vererek kendileri yok oldu. Yeni çağda İngiltere Dünya’ya açıldı. Sömürgeleri büyüdü. Her milletten kelime aldı. Zencilerden (Bantuca), Osmanlıdan (Mısır ve Kıbrıs). Daha önce ise haçlı seferlerinden bol kelime almıştı. Arapça da girdi böylece... "Yasak" tanımadı, her dili aldı.

Kolonilere geçildi: Commonwealth Avusturalya, Yeni Zelanda, Kanada-ABD, Güney Afrika vb. Gittiği yerde eğemen dil oldu. Hindistan'da 500 küsur lehçe konuşulur (iki düzine kişinin konuştuğu dil de var). Ama İngiltere oraya gidince, komşu komşuyu "İngilizce sayesinde ANLAR" oldu ve yüzyıllardır anlaşamadıklarını hayretle gördüler. İngilizce (Gandhi döneminde) tüm ulusun gönüllü dili oldu. Çünkü birbirlerini anlamaya başlamışlardı. Bengaldeşli, Malayalı, Peştu, Dravid vb. zorunlu İngilizce eğitimi yapıldığından birbirini anlamaya başladı. Koca Afrika ise Kreol İngilizcesi konuşarak bilinçlendi. Kısaca İngilizce -maalesef- artık Dünya insanının dili oldu. Gelecekte de İYİCE dünya insanının dili olacaktır.

ABD'ye gelince (Betatron için)... İlk 13 koloni içinde ŞAŞIRACAKSINIZ, Juddisch denen ALMAN yahudisi çoğunluktaydı. Siyonizm tarafı olduğu Fransa ve tarafsız kıldığı (Bankerlik gereği) İsviçre'den yeni kıtaya göçme kararı aldı. İngiltere o dönemlerde Siyonizmin korucusu ve sanayi devrimini yaptığından, TEKNİK İngilizce ile Dünya’nın başını çekmekteydi. Sanayi devrimiyle arz talep meselesi haline gelen TEKNİK DİLİ de kendi çözdü ve Fransızca'dan başlayarak tüm dillere ÖRNEK oldu. Fransızlar direndilerse de tutunamadılar. Örneğin Fransızlar “Ordinateur” derken, İngilizler Computer dediler ve Dünya ikincisini tuttu. Fransızlar yaya kaldılar (Ordinateur=Sıraya koyan, sıralayan).

Yeni kıtaya gidildiğinde, göçmenler ya “Sheep-boy” ya da “Cowboy Farmer”lar idiler. Ama General Marşandizler hep Yahudilerdi (Alman Yahudileri). Bar “Saloon”larının sahipleri, bankaların sahipleri, “General Store”ların sahipleri, madencileri soyup soğana çevirdiler ve yüklerini iyi tuttular. Sonra TEFE dönemi başladı. Hatta kızılderililere ateş suyu ve “long rifle” satan da onlardı.

Siyonist şunu emreder: Goyimi goyime kırdırın! Birbirlerine kırdırın, silah satın. İlk 13 koloni döneminde bir anket yapıldı: Yahudiler (Alman Yahudileri) Yiddiş denen bir İbrani Almancası konuşmayı önerdiler. Diğer delegeler de İngiliz İngilizcesini önerdiler. Kongre reyledi ve daha yolun başında, ABD ilk kurulduğunda resmi dil için verilen oylarda İngilizce bir oy farkıyla kazandı. Sadece bir tek oy ile resmi dil ingilizce oldu. Ve o bir tek oyu vermeyen ise çok ilginç: Gerçek bir Alman ve Yahudi sevmiyor (Yani dilinin Yiddiş olarak bozulmasına karşı çıktığı için). İngilizce ABD'nin resmi ve tek dili oldu (Kanada'da İngilizce yanında Fransızca da resmi dildir).

13 ilk kurucu devleti izleyerek, gelecekte açımsanan topraklar, Kızılderililerden alınan topraklar, Fransızlardan, Meksikalılardan ve hatta Ruslardan alınan Alaska'da resmi dil bir ara Rusça gitti. İspanyol nüfus çok daha sonra ABD'ye dahil oldu ama anayasa baştan yapılmıştı, resmi dil İngilizceydi.

İşte böyle... İngilizce TAM GAZ geleceğin de dili olacak. Tabii epeyce değişecek. Çünkü tüm dillerin tam bir bileşkesi olacak. Hem de esperanto gibi zorlamaya kaçmadan, doğal olarak... Görüyorsunuz değil mi BİR TEK OY/Rey neleri değiştiriyor! ABD Almanca havası verilmiş İbranice'den kurtarıldı.

Geri Dön     Yukarı