027 - 30 Kasım 2001 Cuma

slm & slm Hanifcanlar


"Hanif İslam" Yukarı

Ala ve Azim Allah'ın iki adıdır. Subhanallah en doğrusudur. Rabbena'lar muhtelif... Atina... Rabbenağfirli... ve kunut duaları. DUA diyoruz bunlara adı üzerinde... AYET değil. Namaz içinde elbette ayetteki metinler okunacak... Ben diyorum ki, namaz dışında diğerlerini de okuyunuz. Yani elimi açtığımda (selamdan sonra) Kunut’un tamamını okuyorum. Sübhaneke okuyorum, Rabbenaları okuyorum, Kur'andaki Atina'yı ise namaz içinde okuyorum. Allah'ın orijinal Kelamullah ve Sünnetullah'ına bağlılık için...

Kur'an Allah'ın bize bildirdiği TEK KONUŞMASIdır. Yani Allah Mütekellim DEĞİL İDİ. Çünkü Tevrat ve İncil tahrif edilmişti. Ama Kur'an inince bu kez ALLAH MÜTEKELLİM=Sözsöylemesi vardır SIFATINI onayladı. Kur'an bunun için ÇOK mübarektir.

Kunut duasını namaz içinde okuyamam... Dinden taviz verilemez çünkü. Okursam bozulur... Bunu vitir namazı için Resulullah'ın okuduğu söylenmiş.

Vitir namazı şudur:

"Gecenin bir yerinde kalkıp namaz kılsalardı çok iyi olurdu" ayeti, FARZ değil... İster kılın ister kılmayın (fazla mesaidir) ve üstelik gecenin BİR YERİNDE (bu takvime göre gece 24.15 ile sabah fecr arasındaki bir süre oluyor). Kur'an'da her namaz ikişer rekattır. Vitiri 2,4,6,8, ....88 istediğin kadar kılabilirsin. Yani Sünnet namazı adı üzerinde SÜNNET. Ama Allah'ın bizden "Dilek olarak" önerdiği ise VACİB dir. Hangisi daha kutsal?

Şu çok önemli: Resulullah bir şey söyledi, Ebu süfyan bu bir şeye bir şey daha ekledi, oğlu muaviye de babasına ekledi (Semiallahü limen hamideh ve Rabbena lekel hamd). Yezid ise bin hurafe daha ekledi ve namaz artık Allah'ımızın namazı değil; EMEVİ namazı oldu. Eba=Baba, Süfyan=Süfyaniler, Ebu Süfyan=Süfyanilerin babası. Bunun karşısında ise EHLİBEYT vardı...

Biz Türkler tercihimizi YEZİDİLİK olarak belirledik ve Beyazıtlardan olduk. Maalesef biz Türkler de Ehlibeyt düşmanıyız (Bilinçaltımızdan aynen öyleyiz. kimse itiraz etmemelidir). Ben Hanefi isem, mesela kızımı asla bir Caferi'ye vermem! Onlar Kızılbaş, Alevi, tu-kaka, Rafiziler vb. Beyazıtlık budur işte... Böyle kandırıldık... Dadaloğlular ve Bektaşi obaları basıldı, öldürüldü hepsi. Yani böylece ŞEHİD oluyoruz. Teslim olmuyor, sonuna kadar direniyor ve ölüyoruz... Müslüman Müslümanı öldürüyor.

19 keferelerinin de Kur'an’da iki ayeti fazla göszterme çabaları var. İsmailiyenin bir mezhebi de Fatiha'yı kabul etmiyor. Kur'an'ı kuşa çevirecekler.

Felak ve Nas Sureleri’nin Kul ile başlaması BİR GARANTİDİR. “De ki...”. Yani bunu Hadis gibi uydursalardı Kul ile başlamazlardı. Şiilerden bir kısmı (Hazaralar) Velayet suresi ve Fatıma ayetinin Kur'an'dan muaviye tarafından çıkarıldığını iddia ediyorlar. Kur'an tamamdır. Hiç kuşkunuz olmasın, gönül ferahlığıyla (Karışık da olsa) okuyunuz. 19 RAKİM'e ve Lailaheillallah=Kehf'ine tastamam oturmaktadır (Matematik ve geometri=Rakim ve Kehf demektir).

Ka'de de Resulullah "ZAMMI SURE OKURDU" (Siyer'e bakınız. Hz. Zeyd'den rivayettir). Siyeri Nebi'yi iyi okuyunuz. O hadisler gibi atmasyon değildir. TUTANAK, ZABT'tır, günce, hatıra defteri ve RESMİ evrak niteliği taşır. Emeviler ancak yarısını bozdular Siyerin... ama hadislerin 500 dışında tamamını becerdiler.

Aiberg kendisinden ve hevasından konuşmaz. O Kur'an'ı konuşturan basit bir tercümandır. O Üsvei Hasene ile ahlaklanmaya çalışmaktadır. Kur'an'da anlatılan RESULLAH'ı ve SALİH AMELLERİ mümkün olduğunca izlemeye çalışmaktadır. O Resulullah'ı çok sevmektedir. Ama Resulullah'a tapmaz Aiberg...

İleride Türk birliğinin adı (Selçuklular nedeniyle) HURASAN diye bilinmektedir (İran Horasan'ı bunun en güneyindeki bölgedir). Hurasan=Turan'dır. 2099 BloCamPacTURAN'ı. Bundan ikiyüz yıl sonra da MEHDİ'nin askeri olacaklardır. Yani 2250'lerde.

ÇOCUKLARINIZIN ÇOCUKLARININÇOCUKLARI. O çocuklar BABALARININ-ANNELERİNİN GENLERİNİ ALIRLAR ÇOCUKLARINIZIN ÇOCUKLARI PSİKOLOJİK OLARAK DA SİZSİNİZ. ÇOCUKLARINIZ SİZDEN HANİFLİK ALIR İSE O ÇOCUKLARINIZ BİZE LAZIM. ÇOCUKLARINIZ ya da Torunlarınız için varsınız. Onlara Haniflik ve Sabıkun bilgisi (Genetik bilgisi) vermek için varsınız. RESULULLAH yani büyük büyük dedeniz de SİZİN İÇİN V A R D I.

Böyle geçiyor GENELER. Evladı iyyal (Eyyühel). Hz. İbrahim Ebu Hanif'in DUASIDIR. Allah'ın Levhi Mahfuzda YENİDEN DÜZENLEYECEĞİ BİR DUADIR. İsbatı da Hızır'ın öldürdüğü bebekte yatmaktadır. "Anne ve babası hayırli bir evlat istemişlerdi, Allah da onu verdi" diyor ayet. Bu duayı yapınız. Allahümme BARİK ala.....İBRAHİME.. nın anlamını biliyorsunuz değil mi? İbrahim'in duasıdır o.

"İbrahim HAYIRLI EVLATLA BEREKETLİ BİR NESİL İSTEDİ" bundan öte açmam gerekmez. Allah onun HER DUASINI (dostunun her niyazını) kabul ettiği için ETTTİ. İşte bunun için Kema Barekte... diyoruz. Ama bunu "İbrahim'in duası olarak Kur'anda yer aldığı biçimde" kullanınız.

Duası başka ayette yazılı, evlat istemesiyle ilgili bereket duası... İbrahim bizim de babamızdır. O mutmainsizlik (tatminsizlik) ile başladı bu işe...

Elbette Allah Müminlerin dostudur ama "EY İMAN EDENLER (Müminler) BİR DAHA İMAN EDİN" ayeti gereğince DUBLE İMAN istemektedir. Bu yüzden bir tek imana "UMULUR Kİ" kelimesi yapıştırılır. İki kez iman edene ise UMULUR Kİ YERİNE ALLAH VAADİ gelir.


"Resulullah Hanif Miydi? - Abese Suresi" Yukarı

Gelelim UMULUR ki ve Resulullah HANİF miydi sorusuna? Resulullah bize YENİ hiçbir şey getirmedi. Ne getirdiyse ESKİ DİNDEN idi. Kabe'yi yapan, Orucu ve Namazı seçip bize farz olarak yaptıran, zekatı tarihte ilk kez uygulayan ve muvahhit dinin Lai ilahe illallah'ını ilk akıl eden. Besmele İLK ona indi, sonra Tevrat'ta da yer aldı (İnnehu süleymane bismillahirrahmanirrahim" ayeti biliyoruz ki İbrahim'den Süleyman'a intikal etmiştir). Yani resulullah bize HANİF dindan başka hiç bir şey getirmedi.

Ama soru şu: ACABA uygulamada Hanif miydi? Abese suresine göre: HAYIR diyor. "UMULUR" ayetinde ise tersine "EVET" diyor. Örneğin UMULUR Kİ kelimesi Makamı Mahmud içinde de geçmektedir.

2/21: Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş olursunuz.

2/63: Sizden sağlam bir söz almış, Tur dağının altında, size verdiğimizi kuvvetle tutun, onda bulunanları daima hatırlayın, umulur ki, korunursunuz;

Aynı ifade Resulullah'ın HANİFLİĞİ için de geçerlidir. UMULUR Kİ kelimesi hakikaten önemli:

İki tane % 50 var. Biri A diğeri B olayı. Bu evrende A varsa öteki evrende de B mutlaka oluşur. Çünkü ikisi de EŞİTTİR= 2 x %50 yani. Madde ve antimadde böyle oluştular (ikisi birbirinin gizli değişkenidir). Umulur ki olayı buradan başlıyor. İyi ve kötü evlat ikisi de % 50 ama... Allah KÖTÜ olanı bozuyor ve yerine iyisini İTHAL EDİYOR (Hızır'ın öldürdüğü bebek) ve/veya Musa'nın öldürdüğü yetişkin adam. Bu ikisi arasında "Gizli değişkenler=Levhi Mahfuz takdir hakları olan % 50'ler var...

Şimdi bu gizli değişkenlere girelim. Ancak o zaman UMULUR Kİ (iki tane % 50) sırrı ortaya çıkacaktır. Bu iki ihtimal dışında diğerleri OLASILIK ve belirsizlik ilkesine girer yani İndeterministtir. Ama dört rakam bu ilkeye girmez:

1. İhtimalin sıfır olması
2. İhtimalin % 100 olması
3. İhtimalin % 50 bir çift olup YENİŞEMEMESİ durumunda ve de
4. Negatif olasılık durumunda

Bu şudur: Bir ihtimal Yüzde sıfırdan küçüktür mesela %-41'dir. Eksi kırkbir diyorum. Bu bir paranormal ve anomali bir sayıdır. İşte öteki evrenin de böyle bir %-50'si vardır. Orada da çift ihtimal vardır. Eşittir. Onlardan biri orada biri BURADA gerçekleşir. Ya da burada olan bir % 50 ile ötedeki %-50 birbirini compansating=Öder ve dengelerler. O zaman işte, İndeterminizm ilkesi kalkar ve DETERMİNİZM yaşanır.

Hızır bebeği öldürmez İSE, bebek büyür ve zalim bir hükümdar olur ve onu MUSA öldürür. Bu böyle yazıldı ve oldu bitti. D E R K E N... Al filmi geriye, anne ve baba hayırlı bir evlat istedikleri anda HIZIR GELİR ve BEBEĞİ ÖLDÜRÜR, bebek büyümez. Öteki %-50 bebek iyi bebek doğar. Büyür, iyi olduğundan dolayı Musa da onu öldürmez. Musa da katil olmaz. Ama HIZIR öldürür ise...

UMULUR Kİ için bunlar birer başlangıç. Benim kitaplarımda yer alan "Hidden Variables" işte bu iki adet UMULUR'dan ibarettir. Bunu Her zaman yolcusu ve hatta Einstein bile destekliyor ama bu durum sadeice YENİŞEMEME durumunda oluşur.

İsra 79: Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir ibadet olarak Kur’an’la meşgul olmak üzere uykudan kalk. Böylece umulur ki, Rabb’in seni Makam-ı Mahmud’a ulaştırır.

Gördünüz mü: Orada UMULUR Kİ diyor, Makamı Mahmud'a yükseltilirsin.. Ama vaad etmiyonr Allah. Üstelik Makamı Mahmud Sabıkun (Naim) da değil Adn içinde (Aden, Eden vb.).

Resulullah şefaat arıyor. Resulullah Makamı Mahmud'a razı. Yani Firdevs ve Aden gibi Cennet’lere razı... Sabıkun'dan HABERSİZ gibi davranıyor. Oysa Allah onu uyarıyor: "Atan İbrahim'in dininden ol" diye. Makamı İbrahim'i teklif ediyor Allah resulüne ama Resul HABERSİZ GİBİ, bir alt kattaki Cennet’in en yüksek yerini istiyor. Hızır Musa'yı katillikten kurtardı, o günahsız bir peygamber oldu... Resulullah'ı yüksek makamdan men eden şey Abese suresidir.

Resulullah (Ona kurban olurum) Kendi evinde bir misafir durumuna düşmüşçesine, sandalyesinin ucuna oturmuş ve makam koltuğunu o Mekke reisine vermişti. Misafir olan Ebu Süfyan ise ayaklarını uzatmış, resulullah'ı ucuyla dürtüyordu... "Eee Muhammed" diyordu, "Neydi adı senin şu putunun Allah mıydı? O put bana ne verecek ben Müslüman olursam?" diyordu Ebu Süfyan. Resulullah kendini unutmuştu: Kat be kat servetlerden, Cennet’lerden, deve kervanlarından bol bol hediye ediyordu Ebu Süfyana... Düşünüyordu ki, bu TIR filoları sahibi bin işçi çalıştıran, Mekkenin reisi ve emiri, Asir ve Hicaz eyaletlerinin Meliki Ebu Süfyan'ı "TAVİZLER VEREREK" İslam etmeye "KANDIRIRSAM", kitle halinde müslümanlığa akın akın geleceklerdir...

Ebu Süfyan Cennet’i ütopik buluyordu. O ŞİMDİ HEMEN BU DÜNYADA istiyordu. Bir saat içinde. Eğer adını unuttuğu bu yeni put (Allah-haşa) ona ŞİMDİ derhal ve de hemen mucizeler indirirse o puta inanacaktı. Koskoca Kureyş lideri, Hicaz Kralı az işmi bu... Mekke'nin yarısı onun mülkü, diğer yarısı da kalan Kureyş’lilerin... Medine ise anne tarafı Kurayza'lıların mülkü.

Resulullah onu EVİNE çağırmış... O erkanı ile birlikte gelmiş oraya... Sonra kapalı kapılar ardında adamlarını dışarı çıkararak BAŞBAŞA İKİ KİŞİ HALİNDE konuşmaya başlamışlar... Ne konuşma ama... Resulullah kendi hazinesiymiş gibi taviz veriyor hatta Allah'tan o an mucize bekliyor ki, bir şey olsun ve Ebu Süfyan Müslüman oluversin. Mesela yüz TIR filosu daha versin Allah (sanki kudret helvası gibi gökten inecek sanıyor). Resulullah veriyor da veriyor, sandalyesinde küçülüyor, ötekisi ise devleşiyor, uzandıkça uzanıyor, resmen yatıyor...

Bu arada bir Maktum denen ama var, kör yani... Elinde bir Asa, yoklayarak kapıları gönül verdiği (ben de gönül vermişim) Resulullah'tan İLİM almaya uğraşıyor ama içeride "TOPLANTI" var alınmıyor. Yolunu şaşırıyor ve kadın haremine giriyor (harem derken öyle Osmanlı ya da Şeyh haremi değil, kadın kısmı sadece). "Resulullah burada mısın?". Kadınlar ona yardım ediyor ve toplantı salonunun kadın tarafına açılan kapısından İbni Maktum'a girmesi için yardım ediyorlar... Maktum ters bir kapıdan "YASAKLI VE BAŞBAŞA KONUŞULAN" salona giriyor asayı yerdeki döşenmiş taşlara vuruyor.

Resulullah feci kızıyor: “Hahgi mendebur bu körü içeri aldı?” diyor.

"Ya Resulullah senden ilim almaya geldim" diyor maktum sevinçle. Resulullah abus bir suratla ve ellerini tükürür gibi kaldırıp iterek ve "Tuh sana" gibi bir işaretle ve "sana gösteririm ben" der gibi mimiklerle sürdürüyor. Ama bir şeyi unutuyor... BU ADAMIN KÖR OLDUĞUNU BİLDİĞİ HALDE, yani abesleşmiş yüz ve mimiklerini GÖRMEDİĞİNİ bildiği halde bunları S E S S İ Z yapmaktadır.

A D A L E T bozulmuştur... Adam görmüyor, sessiz işaretlerle ona hakaret ediyor. Hz. Süleyman'ın ATLARI yüzünden Allah'ı UNUTMASI YA DA BABASI DAVUD'UN KUMANDANININ KARISINA AŞIK OLMASI NEYSE VE NE KADAR ABES İLE İŞTİGAL İSE RESULULLAH DA BUNU YAPIYOR....

Kur'an'ı yukarıdan aşağıya yazıp okursanız siz de orada olayı görmüş gibi olursunuz. Ya da 1400 ışık yılı öteden gidip GÖRSEYDİN şimdiki dünyayı değil; anlattığımı FİLME alırdın. (Bir karadelik bursan bu olasıdır, bir anda 1400 yıl ötedeki bir gözlem evinden bu anlattığım manzarayı filme çekebilirdin). Ya da HIZIR gibi her çağın DİRİSİ ve tük mitapların ŞAHİDİ HIZIR mı oradaydı? Hızır İNCİL ve TEVRAT'ın orijinalini LEVHİ MAHFUZ DA OKUMAMIŞ MIYDI? Bunların üçü birden yanyana gelince İNSAN orada olmaz mı? "Hiçbir nefis olmasın ki üzerinde bir gözetleyen (Hızır) olmasın" (Tarık suresi). Bütün bunlar yanyana gelince Hans'ı KONUŞTURANA BAK!

Sorularınızın yanıtı HA-VET. Ben orada gibiydim demek isterdim size. 14 asır ötede ya da Hızır dedi ki demek isterdim size... Ya da Abese ve Tavella'yı ben öteki türden okuduğumda... Ya da hepsi ya da Ha-vet. Bu arada önemli bir sonuç daha var:

Abese, hümeze ve lümese üçü de Resulullah'ın n üzerinden olan notunu üç kırarak 7'ye indirmiştir. Mesela benim notum ise on üzerinden onbinde bir olabilir... Bunun için Resulullah'a kurban olurum diyorum. O benim peygamberim, o benim kitabımı bana getiren, o Muhammed ül emin ve en güzel ahlak sahibi olarak bana örnek olan ve bir kez benim rüyama bile giren alemlerin Rahmeti'dir... Candan ve içtenlikle kurban olurum ona. Ama bilirim ki o da BİR İNSAN. BEŞER=ŞAŞAR (ben günde onbin kez şaşırıyorum, hayatı boyunca üç hata yapmış Resulullah'ın yanında neyim ki?). Kurban olurum ama ben Resulullah'a TAPMAM. Emeviyye ise TAPIYOR. Ben tüapmamak için kurban olurum. Tapacağıma yolunda ölürüm.

Vahyi anlatmak isterim. Vahy Allah'tan Levhi Mahfuza oradan Sidretül Münteha'ya (Cebrail'e) ve oradan da dünya semasına (Kadir gecesi inilen yer, buranın yönetici meleği MİKAİL'dir) oradan da RESULLERE iner... Hızır'ın yeri Levhi Mahfuz olduğundan TÜM KİTAPLARIN orijinalini ŞAHİD olarak bilmektedir. Oraya Cebrail çıkamamaktadır. Levhi Mahfuzdan Cebrail onu alıp Resulullah'ımıza indirmektedir (İki kez de Mikail as. getirmiştir vahyleri. Çünkü Kadir Uzayı meleğidir, Dünya seması ondan sorulur).

Vahy bir günü 50 bin yıl uzunluktaki bir yoldan gelmektedir. Bu mirac dikmesidir. Kur'an'ın boyu budur: Perçemi Arş altında, topuğu da Hira dağında mağrada... Bu Kur'an denen R U H 'un AMPLİTÜDÜ'dür. Sık ve BOYU ÇOK DİK BİR DALGA diyebiliriz. Cebrail vahyi getiriyor (yolu yordamı daha sonra tartışırız, hani İsra suresinde miydi, Necm'de miydi iki yay mesafesi ve tüm ufku kapladığı vb. yazılıydı) gelirken de kendini bir migren ağrısı gibi çok önceden belli ediyordu. Örneğin 4 saat önce Resulullah "Bir tuhaf oluyordu”. Bir kere herşeyi göze alıp yola çıkmıştı da dört saat kadar sonra vahy deve üzerinde gelmişti... Deve dizkapaklarının üzerine kadar kuma batmıştı, bir başka zaman ise deve pestil gibi çökmüştü...

Vahy gelmeden dört saat önce kendini haber veriyordu, giderek artan bir dozda artıyordu. Sonunda Resulullah vahyin etkisine giriyordu. Yani dört saat önceden haberdar oluyordu bilenler... Ama O GÜN GARİP BİR ŞEY OLDU. Hatta üç şey:

İlki, VAHY haber vermeden BİRDEN BİR SALİSEDE geliverdi, ikincisi VAHY'i Melek (Cebrail, Mikail değil) A L L A H 'ımız doğrudan getirdi. Yani kendi mikrofon Resulullah da hoperlör oldu ve bu ikisi BİRDEN BİRE OLDU (Allah'ın meleğe aracıya ihtiyacı yoktur elbette). Allah bizzat ve ANİDEN vahyi indirdi. Resulullah dört saniye bile beklemeden, elektriği kesilmiş bir robot gibi başı önüne düştü ve başladı konuşmaya "Abese ve tevella..."

Bunun tercümesi şu: Edebi anlamda yüzünü ekşiltti ve arkasını döndü... Ama MİSAL anlamında çok kötü (Anımsarsanız örneğin Ruh Rabbin emrindendir ayetinin Ruh=Git emir kipi olduğunu söylemem gibi) Abese=Abesle iştigal eden, Tevella=Defol git anlamında. Tevil kelimesiyle de bağlantılı. Örneğin ElHam/Dülila/.... diye yazarken Ha olan Ham(D)ın H (Güzel he, yuvarlak he) olduğunu yazmıştım (Fatiha'yı Cinlerin nasıl algıladığı bahsinde). Tevil'in Te si ile ötekinin Tı'sı da aynı hükümde. Cinler için bir tek ses vardır, ya da harf... Yani o yöntemi kullanıyorum. Abese içindeki peltek s harfi de burada SİN oluyor artık.

AbeSe ve Tewella="ULAN DEFOL" ya da "YAKAYA YAPIŞMAK" oluyor, ya da "Gel lan buraya" oluyor... Yani "Artık içmiyorsunuz değil mi?" diye bize nezaketle soran Rabb’imizin bu surede CELALLENDİĞİNİ görüyoruz. ANİDEN ve BİZZAT ALLAH gelmiş ve RESULULLAH'ın yakasına yapışmış ve onu aşağılamıştır...

Abese suresi :

1: Yüzünü ekşitti ve geri döndü;
2: Körün kendisine gelmesinden ötürü.
3: Belki o temizlenecek,
4: Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
5: Kendini muhtaç görmeyene gelince,
6: Sen ona yöneliyorsun,
7: Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.
8: Fakat koşarak sana gelen,
9: Ve korkarak gelenle,
10: Sen onunla ilgilenmiyorsun.

Yukarıdaki ayetleri TEVİL edelim:

Abesle iştigal eden, gel yakana yapıştım senin. Görmeyene yaptığın bu adaletsizlikten dolayı. O umulur ki temizlenecekti ve sen kirlendin. Senden TEZKİRE (ilim, nasihat alacaktı) O ilk görme özürlü Müslümandır. O görmeyen gözlerde sende olmayanı gören nice hasletler vardır. Sen ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve İslamın da ona ihtiyacı olmayan, İslamın başının belasına çevirdin yüzünü Allah'a arkanı döndün köre değil... O kendini herşeyden müstağni görenin (Ebu Süfyan'ın) temizlenmesinden ve İslam ile arınmasından sana ne, sen nasıl Allah ortağı olmuşçasına ona tavizler veriyorsun? Mucizeler niyaz ediyorsun. Sen sadece tebliğ ile sorumlusun. O adamı bana bırak. O Mütteki (Alim olacağını buradan anlıyoruz, sadece alimler korkar) ve coşkuyla her barikatı aşarak sana koşan ayağına gelen büyük kısmet ile ilgilenmedin bile...

Aman Ya rabbi? Allah'ımızı bu kadar MÜNTEKİM ve KAHHAR kılan nedir?. Görseydi KÖR, Resulullah zaten abesliği yüzüne karşı yapmış olacaktı. Maktum da GÖRDÜĞÜ bu şeye iyi ya da kötü tepki verecekti AMA görmüyordu. Nasıl ki siz beni şu anda görmüyorsunuz ya da tersi... Yaptığım bir abes hareketi görmüyorsunuz, ya da burada övdüğüm biriniz için; özele girip "Yahu şu adama gıcık oluyorum" diye yazmam, riya ikiyüzlülük değil de ne? Münafıklık değil mi? İKİLİ oynamak, çifte standart değil mi?

RESULULLAH bu duruma düştü. Evet yanlış okumadınız, Resulullah bu hallere düştü o anda... Allah ANINDA DİREKT-dolaysız kelimullah ile tecelli ederek ABESE suresinin ilk onunu indirdi. Direkt ve anında indi bu ayetler... Bir çırpıda indi... Resulullah yine kendine aniden geldi... Resulullah Ta-Ha 114'daki gibi "Kur'an'ı okurken ben bunu unuturum diye acele etme..." uyarınca indirilen vahyi biliyordu... Ama ilk kez böyle dolaysız ve ani bir VAHY gelmişti ve ne okuduğunu kendisi de bilmiyordu. Yani ayet gelmişti ama Resulullah bunu atlamıştı... Ebu Süfyan HİÇ bilemezdi zaten. Resulullah dehşet içinde "Ben ne dedim, ben vahy indirdim famak hatırlamıyorum" paniği yaparken İbni Maktum "Abese ve tavella..............." dedin ya Resulullah” deyiverdi.

Resulullah: "Bunu UNUTMADAN AKLINDA TUTABİLİR MİSİN EY MAKTUM" diye sordu. Maktum "Ölene kadar aklımda kalır ya Resulullah" dedi. O gün bugündür Abese suresi KAYBOLMADAN geldi... O gün bugündür körler (Kani Karaca gibi) en iyi HAFIZ (ezberci)dirler. İbni maktum için lütfen şimdi bir Fatiha okuyunuz. Çünkü o ALİM oldu. (Namaz dışındaki Fatihalarınızda “Amin“diyebilirsiniz, namaz içinde demeyin) .

Ebu Süfyan şerefsizinin Resulullah'ı nasıl öldürtmek istediğini biliyorsunuz. Mağaraya saklandı Resulullah... Hz. Ali onun yatağına yattı. Cellatları durdurdu. Resulullah o gece Medine'ye hicret etti. Sonra MEKKE’Yİ kansız olarak almaya döndü. Mekke’nin reisi, Hicaz'ın meliki, Kureyş Emiri, Asir'in en zengin hergelesi Ebu Süfyan "ESLEMNA=TESLİM OLDUM" dedi.

Bunu daha önce yazıp çizmiştik... İşte o Edebali Bayazıt soyunun başlangıcıdır Hz. İsa'nın Mehdi'nin en büyük düşmanları da onun milleti olacaktır. Onun karşısındaki millet ise MEHDİ şahsındaki İBRAHİM MİLLETİ olacaktır... Bunlar genlerimize, kromozomlarımıza hücrelerimize yazıldı... Kuşaklar boyu ÖTEYE gide...

Allah bize ağzını açtı ve ilk ne dedi: OKU. Bunu yapmaya çalışıyorum... Namazı duayı Türkçe okumak başka, BUNU OKUMAK BAŞKA. Mesela Abese suresini bir çok camide ATLIYORLAR. Yani Hatimden çıkaranlar var. Gerekçe şöyle: "Vay efendim Allah da kimmiş de Resulullah'a bu sure ile hakaret edermiş. Okumam daha iyi!". Tabii böyle diyen yok ama, OKUMAMAK bu anlama geliyor elbette. Diyanetten biri de şöyle dedi. Orada azarlanan Resulullah değil konuğudur. Allah'ımızın azarladığı Ebu Süfyan mıydı? İşte Hafif din böyledir... Gerçekleri balçık ile sıvarlar. Ama ALLAH NUR'UNU TAMAMLAYACAKTIR. "Vay o kitabı elleriyle yazıp değiştirenlere vay onların yaptıklarına sattıklarına ve bundan kazandıklarına!". VEYL=VAY. VEYL= Cehennemin en derin kuyusunun adı. Üç kuruş için, ya da dünya menfaati için, gösteriş ve popülerlik için yapanların VEYL hallerine.

İslam ticaretini 1200 yıldır böyle yaptılar alçaklar. Kur'an'ın hediyesi 20 milyon lira biliyor musunuz? Aynen böyle yazıyor üzerinde. Kanım dondu... tiksindim. Şöyle diyor: Hediyesi:20 milyon TL. Fiyatı de bari... Hediyesi ne demek? Diyanet vakfı düne kadar onlar da aynı şeyi yazıyorlardı. Hedayesi .....lira diye.

Zamanı geldi: Millenium milat BUGÜNDÜR. Şimdi ekiyoruz 310 yıl sonra biçilecektir. Şimdi ağaç ekiyoruz gölgelenmek için... Gelecekte gölgelenilsin diye...

İsa ölmedi... Mehdi Hanif olduğu için HANİF olacak ama dünki İsa HANİF değildi. Bugünkü İsa bir günün bin yıl olduğu bir PARALEL evrende UMULUR Kİ TAM BİR HANİF OLAN MEHDİ İLE BULUŞUNCA ONUN DİNİNDEN OLACAKTIR, üç asır sonra. İsa İNSANOĞLU sıfatıyla yani SIRADAN gelecektir. Yaptığı eylemler (Şeytanın öldürülmesi, Yecüc-Mecüc öldürülmesi, Deccal'in öldürülmmesi bizzat İsa tarafından gerçekleştirilecektir) onun İsa olduğunu bize kanıtlayacaktır.


"Cinler - Şıhablar" Yukarı

Resulullah CİNLERİN de peygamberi olduğu halde HAYATINDA BİR TEK KERE CİN GÖNRMEDİ. GÖRSEYDİ MECNUN OLACAKTI. Yani Resulullah olamazdı. Bunlar o kadar zararlılar ki, Allah Liderleri olan Resulullah'a bile bir tek CİN göstermedi... İlginç değil mi?

Enerji=Ateştop=Yüksek elektromagnetik alanlar=Onbinlerce yıldırım şimşek potansiyelindeki voltajlar. Bunlar madde olsalardı, halim selim biz gibi olacaklardı ama patlamaya hazır bir enerji hepsi. Zamanları bizden 14 kez genleşiyor.

Tunguska bir şıhabdan ibaret (Gramın onmilyarda biri ağırlığında, hidrojen atomunun yüzde-biri büyüklüğünde bir tek ŞIHAB. Mini karanoktalar zaten kendine sığamayan şıhablardır). İyi ki iki tane düşmedi değil Tunguska kuzey yarıküre kül olurdu.


"Nur" Yukarı

NUR... Bir iken iki iki iken dört 8-16-32 olan katlamalı ve anti-entropik enerji biçimidir. Nur'un bizim evrene (ışık hızına ) yavaşlatılması sonucu Cernekov ışınları yanında bilrdiğimiz Kuantik enerjiler oluşuyor. Yani NUR'un artıkları (Nur=Takyon enerjisi). Nar, Nur'un bu evrene girişimidir. Öyleyse sonsuz özenerji elde etmekle dünyanın kalan ömrüne yetecek bedava enerji üretilebilir ama bunun DURDURULMA mekanizması yok... Denetlenemez... (Cehennem de denetlenemez). Yani bir pil yaptık, bu iki oldu, 4-8-16-32-64......sonsuz oldu. Sonsuz enerjiniz var ama EVREN TUTUŞMUYOR YANIYOR. Pillerden size yer kalmamış (Meleklerin mülti-teksir hali bu işte...). Fakat geleceğin enerji biçimi maddenin beşinci hali denen özel bir yöntemleme...

Bose-Einstein yoğuşması... Ama daha iyi yöntemler var. Beşinci hal fiziği (5th State). Dördüncü hal=Plazma fiziğidir (Ateş unsuru yerine geçiyor. Katı hal=Toprak=Solid State=Transistör vb. gibi). Beşinci hal ise plazma ötesidir. Elektrik alan yerine magnetik alanı AYIRIP kullanmak, yani TÜNEL kullanmak .

Bu magnetik alanı TÜNEL ağzından çıkarmaktan ibaret. Elektrik alanı yok ederek (yok edilmez de paralize edilir, statize edilir) elektrik alan plazma fiziğine giriyor. Ama görünmez magnetik alan (bunun için Esir denecek) plazma değil Higgs bozonları denen çok özel bir EVREN başlangıcı parçacığından ibaret.

Mesela benim T quark'ın bir üstü Higgs alanı. Kur'an'da adı Şıhab diye geçen bir hyperon ailesi Elektrik yükleri ++++ (dört artı) olanı bile var... (Proton= p+=Bir birimdir). Benim T kuarkın elektrik yükü ise 1/pi (Unutmayın evrendeki asıl pi sayısı 987 yazılıyor, bunun kare kökü alınıp ona bölünüyor).

Geri Dön     Yukarı