Yaratılış – Ruh – Nefs – Kalubela – Kıyamette bedenin konuşması – Dabbet – Haniflik – İyi huyluluk – Ahlak – Huriler

<> 36/65: Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: Neler kesbediyorlardı?

Çünkü, Ruh Rabbin kendinden ademe üflediğinin adıdır. Ruh Rabbin “DOSDOĞRU” olması için  e m r  +edilmiş Rabbin emrindendir. Rabbin emrinde yalan yoktur.

El-ayak konuşacaktır elbette, çünkü onu konuşturacak olan nefsimiz değil. Nefse sadece AĞZI kullanma yetkisi verilmiş ve diğer organları tutuklanmıştır.

Niçin?

Çünkü:

1. RUH asıl sahibiydi bunların ve NEFS hep yalan ile oyalıyordu. Şimdi Rabbin emri gereği ruh bu tutuklanan organların içine geçmiş ve nefs buradan men edilmiştir.

2. Konuşan ağız bu kez her bir organa “DOĞRU OLANI SÖYLEMEK İÇİN” geçmiştir.

Doğru olan ruhumuz, o el -ki AĞIZ da olabiliyor- dile geliyor ve dosdoğru olanı söylüyor.

36/65 öncesi ve sonrasını da yazabilir misiniz? Bunda büyük bir ibret vardır -düşünenler için-.

<> 36-Yasin/64: Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için.

<> 36-Yasin/65: Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: Neler kesbediyorlardı?

<> 36-Yasin/66: Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?

Konuşan üyeler (azalarımız) başka ayetlerde geçiyor mu?

Herneyse, o gün biz gerçekten biz olacağız. Öncelikle Kalu bela’nın bir saniye sonrasında DİRİLDİĞİMİZİ göreceğiz. Mahşer denen iki boyutlu da, KALU BELANIN meğer İKİ boyutlu haliymiş. (Kalu Bela 7 boyutlu)

Bir de beden var: O da Z boyutu (küb ekseni)

<> 24-Nur/23: Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır.

<> 24-Nur/24: O gün dilleri, elleri ve ayakları, yapmış olduklarından dolayı aleyhlerinde şahitlik edecektir.

<> 24-Nur/25: O gün Allah onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah’ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır.

Tşk. Ayrıca bir yerde daha var: “Size ne oluyor da aleyhimde konuşuyorsunuz” diyeceklerdir.

<> 41-Fussilet/20: Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.

[] 41-Fussilet/21: Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz, derler.

[] 41-Fussilet/22: Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.

Böylece azalarımızın konuşmalarını deşifre ettik.

Burada amacım, RUH (kalu belayı hiç unutmamış Allah’ın emrinden olan Ruh) ve mızıkçı NEFS’in işbirliğidir.

Nefs ıslah olmazsa cennet ve sabıkun’a alınamaz. Yani cennette de patırtı çıkartamazsınız! Komşularınıza bağırıp çağıramazsınız! 😉 Artık siz, Allah’ın sizi yarattığı fıtrat >>> HURİ ahlakıyla ahlaklanırsınız. Onların hiçbiri cazgır değillerdir, kötü huy asla yoktur.

(Bir örnek ayet ltf. Huri etik’i ile ilgili ayet.)

<> 55-Rahman/70: İçlerinde huylu güzel yüzü güzel kadınlar vardır.

İşte candaşlar, nefs öne geçtiğinde ahlak krizi yaşıyoruz ve RUH öne geçtiğinde İYİ HUYLU oluveriyoruz.

<> 68-Kalem/4: Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

<> 11-Hud/75: İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş biri idi.

Evet, farkettin mi bende de İbrahim yumuşaklığı, barışseverliği ve sahiden bir sürü dert var. Bunlar dünya derdi bile değil, tuhaf tuhaf şeyler:

Yeşile yapışmak!!!

Tarihi OWRİTE etmek.

Arada bir radyasyon ile boğuşmak.

Vurulup ölmek sonra ölmemek.

Yani paranormal şeyler var bende.

Bu bakımdan İbrahim kadar bağrım yandı. Onun kadar barışseverim. Aranızdaki kavgalara bile çooooook üzülüyorum. Size hep barışı, hoşgörüyü, birlikte imeceyi, emri maruf ediyorum.

Bu yazdıklarım benim reklamım değil. Bu HANİF herkesin olması gereken yüceler yücesi ahlaktır.

Ben böyle olmuşsam -ki en zor benim aranızda- siz rahatlıkla bunu başarıp selam=Barış’ı yaşatabilirsiniz. Ben zor olanı başardım. Size KOLAY olan kaldı.

<> 42-Şura/50: Yahut onları erkekler ve dişiler halinde çift verir. Dilediğini de kısır yapar. O’dur bilen, O’dur güç yetiren.

<> Huri ile alakalı mı?

Evet, kısır kelimesi hariç.

<> ayete yama mı yapılmış?

(Yama yok, anlatıyorum.)

Hurilerin kısır olması bu dünya hayatında ölçümlenemez. Çünkü:

1. Onlar birbirinin erkek ve kız kardeşleridir. Onlar klonlanma ile (Yani melekler gibi mültikopya ile bir batında) doğmuşlardır.

2. Bundan önce onlara hiçbir cin ve insan eli değmemiştir. Bu nedenle, bakir-bakire olduklarından, kısır oldukları ÖLÇÜMLENİP gözlemlenemez!

Onların üremesi sadece xx ve xy insan cinslerinin bir arada olmasıyla mümkündür.

Kısır kelimesinin bir başka açılımı da şudur: Onların bekareti, bakireliği YENİLENİR. Yani onlarla birlikte olursunuz, onları aşarsınız, ama bekaretleri YENİLENİR anında.

İşte bunun gibi 7 nedenden ötürü  K I S I R  kelimesi yamanmıştır. (Akim, akamet kısırlıktır.)

Oysa ayetteki kısır kelimesinin Arapça’sına bakınız.

<> 42-Şura/50: Ev yuzevvicuhum zukrânen ve inâsâ(inâsen), ve yec’alu men yeşâu akîmâ(n), innehu alîmun kadîr(un).

Mesela düşmanların saldırıları AKİM kaldı dersek, buna da kısır mı demeliyiz? Buradaki akamet, “Geriye döndürülmek, püskürtülmek” anlamında.

Bekaret de geriye döndürülür. Yani bir YYy veya YYx ile birlikte olduysa (xx ve xy’ler) bunlar bikr’lerini kaybederler. Oysa göreceksiniz ki ayetlerde “Onların bekaretini yenileriz” denmektedir. Yani biraz önce cinsel olarak buluştuğunuz huri yeniden hiç buluşmamış gibi BAKİR veya Bakire olacaktır.

Bunun da anlamı Akim kılınmaktır.

Ama kısır diye çevirmeyiniz. Çünkü onların aralarında evlilik olmadığından (melekler de böyledir aralarında evlilik yoktur) ve hiçbir insan ve cin eli değmediğinden, onlara asla ve asla “kısırdır” teşhisi/tanısı koyamayız. Öyle değil mi? (Çocuk doğuramaz anlamında)

<> evet

Onlara ne bir cin ne de insan eli değmediğine ve “sürekli bekaretlerinin yenilendiğine” ilişkin iki ayet yazabilir misiniz? “Bekaretlerinin yenilendiği” galiba Vakıa suresinde idi. (Emin değilim)

<> 55-Rahman/56: O cennetlerde, bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan.

<> 55-Rahman/74: Daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan.

<> 56-Vakıa/35-38: Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.

Evet bu da doğru. (Tabii o ceylan gözler, dilber kelimeleri bizim yakıştırmalarımız.)

RZİ. hoş-bye. Ss.

<> i. günler kaptanımız slm slm

-sohbetin sonu-

Hans von Aiberg, 08/08/2004 (243/04)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 243 anasayfasına dön | sonraki CHAT’i (244) oku

243-04-eller-ayaklar-konusmasi

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar