Peygamberimiz hanif miydi – Makamı Mahmud – Abese suresi – Peygamberimizin azarlanması

Resulullah’ı yüksek makamdan men eden şey Abese suresidir.

<> Yani Ebu Süfyanı kabulü?

Resulullah (Ona kurban olurum) kendi evinde bir misafir durumuna düşmüşçesine, sandalyesinin ucuna oturmuş ve makam koltuğunu o Mekke reisine vermişti.

Misafir olan Ebu Süfyan ise ayaklarını uzatmış, resulullah’ı parmak ucuyla dürtüyordu…

“Eee Muhammed” diyordu, “Neydi adı senin şu putunun Allah mıydı?”

“O put bana ne verecek ben müslüman olursam?” diyordu Ebu Süfyan.

Resulullah kendini unutmuştu: Kat be kat servetlerden, Cennetlerden, deve kervanlarından bol bol hediye ediyordu Ebu Süfyan’a…

Düşünüyordu ki, “bu TIR filoları sahibi bin işçi çalıştıran Mekkenin reisi ve emiri Asir ve Hicaz eyaletlerinin Meliki Ebu Süfyan’ı “TAVİZLER VEREREK” İslam etmeye ” K A N D I R I R S A M ” kitle halinde müslümanlığa akın akın geleceklerdir…”

Ebu Süfyan cenneti ütopik buluyordu. O ŞİMDİ HEMEN BU DÜNYADA istiyordu. Bir saat içinde. Eğer adını unuttuğu bu yeni put (Allah -haşa-) ona ŞİMDİ derhal ve de hemen mucizeler indirirse o puta inanacaktı.

Koskoca Kureyş lideri, Hicaz Kralı az iş mi bu… Mekke’nin yarısı onun mülkü. Diğer yarısı da kalan kureyşlilerin… Medine ise anne tarafı Kurayzalıların mülkü.

Resulullah onu EVİNE çağırmış… O erkanı ile birlikte gelmiş oraya… Sonra kapalı kapılar ardında adamlarını dışarı çıkararak BAŞBAŞA İKİ KİŞİ HALİNDE konuşmaya başlamışlar…

Ne konuşma ama…

Resulullah kendi hazinesiymiş gibi taviz veriyor hatta Allah’tan o an mucize bekliyor ki, bir şey olsun ve Ebu Süfyan müslüman oluversin. Mesela yüz TIR filosu daha versin Allah. (Sanki kudret helvası gibi gökten inecek sanıyor.)

Resulullah veriyor da veriyor, sandalyesinde küçülüyor, ötekisi ise devleşiyor, uzandıkça uzanıyor, resmen yatıyor ve sağını solunu APO gibi kaşıyor…

Bu arada bir Maktum denen ama var, kör yani… Elinde bir asa, yoklayarak kapıları gönül verdiği (Ben de gönül vermişim) Resulullah’tan İLİM almaya uğraşıyor.

Ama içeride “TOPLANTI” var, alınmıyor.

Yolunu şaşırıyor ve kadın haremine giriyor. (Harem derken öyle Osmanlı ya da Şeyh haremi değil, kadın kısmı sadece.)

“Resulullah burada mısın?”

Kadınlar ona yardım ediyor ve toplantı salonunun kadın tarafına açılan kapısından İbni Maktum’a girmesi için yardım ediyorlar…

Maktum ters bir kapıdan “YASAKLI VE BAŞBAŞA KONUŞULAN” salona giriyor asayı yerdeki döşenmiş taşlara vuruyor.

Resulullah feci kızıyor: – “Hangi mendebur bu körü içeri aldı?” diyor.

“Ya Resulullah senden ilim almaya geldim” diyor Maktum sevinçle.

Resulullah abus bir suratla ve ellerini tükürür gibi kaldırıp iterek ve “Tuh sana” gibi bir işaretle ve “sana gösteririm ben” der gibi mimiklerle sürdürüyor.

Ama bir şeyi unutuyor…

BU ADAMIN KÖR OLDUĞUNU BİLDİĞİ HALDE Yani abesleşmiş yüz ve mimiklerini GÖRMEDİĞİNİ bildiği halde bunları   S  E  S  S  İ  Z   yapmaktadır.

A D A L E T  bozulmuştur…

Adam görmüyor. Sessiz işaretlerle ona hakaret ediyor.

Hz. Süleyman’ın ATLARI yüzünden Allah’ı UNUTMASI ya da babası Davud’un kumandanının karısına aşık olması neyse ve ne kadar abes ile iştigal ise, Resulullah da bunu yapıyor…

-devam edecek-

Hans von Aiberg, 30/11/2001 (027/12)

Not-1: <> ile başlayan satırlar sayın Aiberge ait değildir, sohbet/chat esnasında onunla konuşan diğer kişilere aittir. [] ile başlayan satırlar ve [  ] arasındaki kesimler yine sayın Aiberg’e ait değildir, sohbete sonradan eklenmiştir.

Not-2: Eski sohbetlerde işlenen bazı gündem konularının yıllar sonra değişmiş olabileceği ihtimalini gözönünde bulundurmak gerekebilir. Sohbeti okurken karşılaşacağınız her türlü sorunu/hatayı vb. info@aiberg.com adresine bildirebilirsiniz.


önceki bölümü oku | 027 anasayfasına dön | sonraki bölümü oku

027-12-ebu-sufyan-abese

Bunları da sevebilirsiniz

Yorumlar